Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/216
Karar No: 2018/188

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/216 Esas 2018/188 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/216 E.  ,  2018/188 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Günü : 12.03.2013
    Sayısı : 13-105

    Kasten yaralama suçundan sanık ..."ın, TCK"nun 86/1, 86/3-e, 87/1-c-son, 29, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.05.2011 gün ve 263-148 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 05.12.2012 gün ve 3320-9051 sayı ile;
    “Dosya kapsamına göre, sanık ile mağdur arasında çıkan tartışmada sanığın cam parçası ile mağdurun yüzüne vurarak hayati tehlike geçirmeyecek, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ve yüzde sabit iz oluşacak şekilde yaraladığı olayda; alınan Adli Tıp raporunda mağdurdaki yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu belirtildiğinden sanık hakkında TCK"nun 86/2. maddesi gereğince temel ceza tayin edilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde TCK"nun 86/1. maddesi gereğince temel ceza tayin edilip hüküm kurularak fazla ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 12.03.2013 gün ve 13-105 sayı ile;
    "...Yüzde sabit eser oluşturacak şekilde ağır bir neticenin ortaya çıkmasına neden olan bir yaralamanın, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde hafif bir yaralanma olarak kabul edilmesi kasten yaralanma suçunun kanunda düzenleniş şekline ve kanun koyucunun amacına aykırı düşeceği, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 11.02.2009 gün ve 16714-1915 sayılı kararında "...Sanığın mağdurenin yüzünde sabit ize yol açan fiilin TCK"nun 86/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, buna göre temel cezanın aynı Kanunun 86/1. maddesi uyarınca belirlenmesinin gerektiği..." şeklindeki haklı içtihatı da göz önünde tutularak bozma ilamının yerinde olmadığı" gerekçesiyle önceki hükümde direnerek önceki kararda olduğu gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.09.2014 gün ve 250091 sayılı "onama" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 540-490 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.03.2017 gün ve 432-672 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Katılan sanıklar ..., .... ve ..... hakkında mala zarar verme suçundan verilen beraat kararları ile katılan sanık ....hakkında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin; katılan sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz edilmeksizin; katılan sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle; katılan sanık ....hakkında kasten öldürmeye teşebbüs, kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri katılan sanığın temyizden vazgeçmesi nedeniyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında, katılan ...’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Adli Tıp Şube Müdürlüğünün raporlarına göre basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte ve yüzde sabit ize neden olacak şekilde meydana gelen kasten yaralama suçunda, temel ceza tayin edilirken TCK’nun 86. maddesinin birinci fıkrasının mı, yoksa ikinci fıkrasının mı uygulanması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    29.03.2010 tarihli olay yeri inceleme ve tespit tutanağında; gece saat 03.20 sıralarında ....Mahallesinde Kıbrıs Ticaret isimli iş yerinin önünde gece bekçisi ile yanlarında köpek bulunan şahıslar arasında çıkan kavgada silah kullanıldığının ve kavga neticesinde iki kişinin ateşli silahla, iki kişinin de darp sonucu yaralandığının belirtildiği,
    Çukurova Devlet Hastanesinde düzenlenen 29.03.2010 tarihli raporda; katılanın, sağ el üzerinde 2x3 cm ebadında kesi, sağ diz üzerinde 2x3 cm ebadında yüzeysel sıyrık, yüzünde çok sayıda kesi, sol göz alt kısmında 2x3 cm boyutlarında kesi bulunduğu ve hayati tehlikesinin mevcut olduğu bilgilerine yer verildiği,
    Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 30.03.2010 tarihli raporda; katılandaki yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu ve yüzde sabit iz açısından olay tarihinden 6 ay sonra katılanın bizzat muayene edilmek üzere gönderilmesi gerektiği belirtildikten sonra, aynı şube müdürlüğünce düzenlenen 01.11.2010 tarihli raporda; katılanın yaralanmasının yüzde sabit iz niteliğinde olduğu kanaatine yer verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan aşamalarda; yeğeni olan inceleme dışı sanık ....ile gece çalıştıklarını, inceleme dışı davanın katılanı ..."ın yanlarına gelip çay içtikten sonra gittiğini, Naim"in gelmemesi üzerine yeğeni Müslüm"ün kendisini merak ederek arkasından gittiğini, bu sırada yeğeni Müslüm ile dört kişi arasında tartışma çıktığını, bu kişilerin yeğenini dövmeye başladıklarını, yanlarında bulunan köpeğin de yeğenininin kolundan ısırdığını, kavgayı ayırmak için olay yerine gittiğini, sanık ..."ın elinde bulunan cam parçası ile kendisine saldırdığını, yüzünü ve vücudunun çeşitli yerlerini cam parçasıyla yaraladığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.
    Sanık aşamalarda; arkadaşları olan inceleme dışı sanıklar Ergin, Önder ve Cihan ile birlikte bir bakkalda rakı içtikten sonra saat 03.20 sıralarında evlerine doğru gittikleri sırada inceleme dışı sanık Ergin"e ait Pit bull cinsi köpeğin, yanlarından ayrılarak Kıbrıs Ticaret isimli iş yerinin önünde bulunan bisiklete saldırıp lastiğini patlattığını, bu iş yerinde gece bekçisi olarak çalışan ve bisikletin sahibi olan inceleme dışı davanın katılanı Naim"le aralarında tartışma çıktığını, Naim"in kaçmaya başladığını, inceleme dışı sanık Turan"ın da arkasından gittiğini, kısa bir süre sonra silah sesi duyması üzerine olay yerine gittiğini, katılan ..."in kendisine saldırması üzerine boğuştuklarını, yerden aldığı çam parçasıyla katılana vurduğunu, katılanın da elindeki cam parçasıyla kendisine vurduğunu, sadece kendisini korumaya çalıştığını savunmuştur.
    5237 sayılı TCK’nun “Kasten Yaralama” başlıklı 86. maddesinde;
    “(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
    (3) Kasten yaralama suçunun;
    …e) Silâhla,
    İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır”,
    “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinde ise;
    “(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
    …c) Yüzünde sabit ize,
    …Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz…”
    Şeklinde düzenlemeler yer almaktadır.
    Buna göre, TCK"nun 86. maddesinin 1. fıkrasında suçun temel şekli düzenlenerek bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, 3. fıkrasında ise nitelikli hâller sıralandıktan sonra, bu fıkrada sayılan nitelikli hâl veya hâller gerçekleştiğinde, “cezanın yarı oranında” artırılacağı, 87. maddenin 1 ve 2. fıkralarında ise, belirtilen hâllerin gerçekleşmesi durumunda, 86. maddeye göre belirlenen cezaların bir ila iki kat artırılacağı, ancak bu cezaların belirli miktarlardan az olamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
    5237 sayılı TCK’nun 86. maddesinin 3. fıkrasındaki ve 87. maddesindeki düzenlemelerin nitelikli hâl oluşturduğuna ilişkin olarak TCK"nun 86. maddesinin gerekçesinde;
    “Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun temel şekli tanımlanmıştır.
    …İkinci fıkrada ise, kasten yaralama suçunun nitelikli şekilleri gösterilmiştir. Söz konusu suçun seçimlik olarak belirlenen bu nitelikli şekilleri, bentler hâlinde sıralanmıştır.
    …Fıkranın (e) bendinde, kasten yaralama suçunun silâhla işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Silâh deyimi için, Tanımlar başlıklı madde hükmüne bakılmalıdır” biçimindeki açıklama ile maddenin 5328 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önceki ilk hâlindeki ikinci fıkrasının (5328 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle hâlen yürürlükteki Kanun maddesinin 3. fıkrasının) suçun nitelikli hâlini oluşturduğu açıkça belirtilmiştir.
    5237 sayılı TCK’nun 87. maddesinin gerekçesinde ise; “…Fıkranın (c) bendine göre, kasten yaralama suçunun yüzde sabit ize neden olması, bu suçtan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Burada geçen yüz deyimi, çehre karşılığında kullanılmıştır ve kişinin boyun ve kulakları dâhil, başın ön kısmını ifade eder…” açıklamaları yer almakta olup, “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı bu maddenin de suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerini içerdiği kabul edilmelidir.
    Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna ilişkin uygulamanın ne şekilde olacağı hususunda öğretide;
    Mahmut Koca-İlhan Üzülmez; "Kasten yaralamanın kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede hafif olması hâlinde, bu derecedeki yaralamanın 87. maddedeki ağır sonuçlara yol açamayacağı kabul edilmiştir. Bu itibarla ancak 86. maddenin 1. fıkrasına uygun bir fiil sonucunda, 87. maddedeki ağır neticelere yol açmış olabilecektir. Böylelikle, kanunun öngördüğü sistemde, 87. maddede öngörülen ağır neticelere yol açan bir yaralamanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek bir yaralama olamayacağı kabul edilmiştir"; "Kanunun 87. maddesinde, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış hâlleri için 86. maddeye göre belirlenecek cezayla bağlantılı bir şekilde oransal artırım öngörüldüğü, ancak tayin edilecek cezaya da yine 86. maddeyle bağlantılı bir şekilde alt sınır getirildiği görülmektedir. Buna göre, 87. maddenin 1. fıkrasındaki neticelerden birinin gerçekleşmesi durumunda, 86. maddeye (f 1-3) göre belirlenen ceza bir kat artırılacaktır. Ancak, verilecek ceza, ilk fıkraya giren hâllerde üç yıldan, 3. fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamayacaktır. Aynı şekilde, 87. maddenin 2. fıkrasındaki neticelerden birinin gerçekleşmesi hâlinde 86. maddeye göre (f 1-3) belirlenecek ceza, iki kat artırılacaktır. Ancak, verilecek ceza 1. fıkraya giren hâllerde beş yıldan, 3. fıkraya giren hâllerde sekiz yıldan az olamayacaktır. (Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara 2017, s. 180; 216),
    Zeki Hafızoğulları-Muharrem Özen; "Burada, TCK "yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza" ve "verilecek ceza" derken, kanunda yazılı soyut cezayı değil, yargılama sonunda 61. madde esas olmak üzere 86. maddeye göre belirlenecek olan somut cezayı kastetmiş olmaktadır. Öyle ise, Ceza Kanunu, yargılama sonunda verilen somut cezanın birincide bir kat, ikincide iki kat artırılmasını istemekte, ancak birincide verilecek somut cezanın üç yıldan az, ikincide verilecek somut cezanın beş yıldan az olmasını istememektedir" (Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 5. Baskı, U S-A Yayınları, Ankara 2016, s. 83-84)
    Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-R.Murat Önok; "Nihayet, m. 87/1-2"deki nitelikli hâllerin m. 86/2 açısından uygulanamayacağına da dikkat edilmelidir" (Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 14. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2017, s. 237),
    Şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır.
    TCK"nun 87. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde düzenlenen, yüzde sabit ize neden olan kasten yaralama fiili açısından alınması gereken raporlarla ilgili adli tıp uygulamalarına da değinmekte yarar bulunmaktadır.
    Oluşan yara az ya da çok iz bırakır, ancak her iz yüzde sabit iz niteliğinde değerlendirilmez. Yaralanma esnasında, yüz sınırları içerisinde oluşan yaranın iyileştikten sonra bıraktığı iz, gün ışığında veya iyi aydınlatılmış bir ortamda, insanlar arası sözel diyalog mesafesinden (1-2 metre) ilk bakışta belirgin bir şekilde fark edilebilir durumda ise "yüzde sabit iz"den bahsedilir. İzin, sabit iz olup olmadığının değerlendirilmesi açısından iyileşme sürecinin tamamlanmış olması gerekir. Bu nedenle, adli tıp uygulamalarında, bu konudaki değerlendirme yaralanmadan en az altı ay sonra yapılmaktadır. Hekim gerek görürse bu süre uzayabilir. Eğer, yüz sınırları içinde oluşan yaralanmanın bıraktığı iz, o kişiyi önceden tanıyanların onu tanımasında duraksamaya yol açacak şekilde yüzün doğal görünümünü bozmuş ise bu durumda "yüzde sürekli değişiklik"ten bahsedilir. Buna örnek olarak ağır yanıklar ya da yüze kezzap atılması gibi kimyasal yanıklar verilebilir. Yüz sınırları, kişiye cepheden bakıldığında üstte saçlı deri sınırı (saçı dökülen ya da azalan kişilerde görülebilen frontal bölge dâhil), yanlarda kulaklar dâhil olmak üzere kulakların arkasından inen hayali düz çizgilerin her iki klavıkula ile kesiştiği noktalar ile altta fossa jugularisten başlayıp yanlara doğru klavikulaları takip eden çizgiler arasında kalan bölge anlaşılmalıdır. Göz, göz kapağı ve kulak kepçesindeki yaralanmalar ile yüzde görünüm değişikliğine neden olan sinir yaralanmalarında da yüzde sabit iz değerlendirilmesi yapılmalıdır. (Türk Ceza Kanununda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı-Adli Tıp Uzmanları Derneği-Adli Tıp Derneği, Haziran 2005-Haziran 2013, Sayfa 5)
    Travmaların değerlendirilmesinde öncelikle ve ilk olarak travmanın kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olup olmadığı ve BTM ile giderilebilecek ölçüde hafif olup olmadığı değerlendirilmektedir. Travma sonrası yapılan bu değerlendirmelerde yüz bölgesinde yer alan bazı yaralanmalar BTM ile giderilebilir olarak rapor edilmekte ve kılavuz uyarınca yüzde sabit iz olup olmadığı açısından uygun bir süre beklenmesi yoluna gidilmektedir. BTM ile giderilebileceği belirtilen bazı lezyonlar daha sonra yapılan değerlendirmelerde yüzde sabit iz olarak rapor edilmektedir. Bu durumlarda ilk raporda yaralama suçunun en hafif hâli olarak rapor edilen lezyon (yaralama), ikinci raporda nitelikli bir hâl olarak tekrar rapor edilmektedir. Bu çelişki, bekleme süresi içinde ön rapora göre yapılan hukuki işlemlerin de hatalı olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, yüz sınırları içinde bulunan ve yüzde sabit iz oluşturup oluşturmayacağı konusunda mutlaka beklenmesi gereken lezyonların BTM açısından ön raporlarda değerlendirilmemesi uygun olacaktır. (Adli Tıp Bülteni, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İzmir 2017, s. 49-50)
    Yargıtay uygulamaları da aynı doğrultuda olup, hekimin daha uzun bir süreye gerek görmediği hâllerde, olayın üzerinden en az altı aylık süre geçtikten sonra yapılacak değerlendirmeye istinaden düzenlenen ve yüzde sabit izin varlığını ya da yokluğunu tespit eden raporların hükme esas alınabileceği, bu süre geçmeden düzenlenen raporların ise yüzde sabit izin varlığının tespiti açısından yeterli olmadığı ve hükme esas alınamayacağı kabul edilmektedir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Kavga esnasında sanık ...’ın yerden aldığı cam parçası ile katılan ...’i, Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 30.03.2010 ve 01.11.2010 tarihli raporlarına göre basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte ve yüzünde sabit ize neden olacak şekilde yaraladığı olayda; TCK’nun 87. maddesinin birinci fıkrasında “...Yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olmaz” şeklindeki düzenlemede 86. maddenin ikinci fıkrasının belirtilmemiş olması, TCK’nun 87. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının son bentleri uyarınca neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda sadece hapis cezasına hükmedilebilecekken, seçimlik ceza öngören TCK’nun 86/2. maddesine göre adli para cezasına da hükmedilebilmesinin mümkün olması, yüzde sabit ize neden olacak şekilde yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun kabulü hâlinde, örneğin eylemini bıçakla gerçekleştiren fail hakkında TCK"nun 87/1-son maddesi uyarınca en az 5 yıl hapis cezasına hükmedilmesi gerekirken, aynı suçu tırnağıyla işleyen fail hakkında TCK"nun 86/2. maddesine göre belirlenecek cezanın 87. maddeye göre sadece bir kat artırılmasıyla yetinilmesi gerektiği şeklinde ceza hukuku bakımından kabul edilmesi mümkün olmayan adaletsiz sonuçlar ortaya çıkabilecek olması, TCK"nun 87. maddesini nitelikli bir hâl olarak düzenleyen ve anılan maddede aynı Kanunun 86. maddesinin ikinci fıkrasını belirtmeyen kanun koyucunun bu yöndeki iradesini madde metninde açıkça ortaya koymuş olması, yine TCK"nun 87. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen diğer nitelikli hâllerle, yüzde sabit ize neden olma şeklindeki nitelikli hâl arasında temel cezanın belirlenmesi bakımından bir fark bulunmaması, adli tıp uygulamalarında “yüzde sabit iz”in, yüz sınırları içerisinde oluşan yaranın iyileşmesinden sonra, gün ışığında veya iyi aydınlatılmış bir ortamda, insanlar arası sözel diyalog mesafesinden (1-2 metre) ilk bakışta belirgin bir şekilde fark edilebilir iz olarak tanımlanmasına göre nitelikli bir yaralanma şekli olduğunun anlaşılması karşısında, yüzde sabit ize neden olacak şekilde yaralanmanın, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilmesi mümkün olmadığından, temel ceza TCK’nun 86. maddesinin 2. fıkrasına göre değil 1. fıkrasına göre belirlenmelidir.
    Bu itibarla, yerel mahkemenin temel cezayı TCK’nun 86. maddesinin birinci fıkrasına göre belirlemesi isabetlidir.
    Ancak, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunduğundan, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan direnme kararına konu hükmün bu nedenle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu durumun, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından hak yoksunluğuna ilişkin bendin çıkarılması ve yerine "Kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı iptal kararı da gözetilerek TCK"nun 53/1-2-3. maddesinin uygulanmasına" ibaresinin yazılması suretiyle, hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.03.2013 gün ve 13-105 sayılı, yüzde sabit iz kalacak şekilde kasten yaralama suçunda temel cezayı TCK’nun 86. maddesinin birinci fıkrasına göre belirlemesine ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunduğundan 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu durumun, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından hak yoksunluğuna ilişkin bendin çıkarılması ve yerine "Kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı iptal kararı da gözetilerek TCK"nun 53/1-2-3. maddesinin uygulanmasına" ibaresinin yazılması suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
    3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.04.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi