Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/1351 Esas 2010/1716 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/1351
Karar No: 2010/1716
Karar Tarihi: 22.2.2010

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/1351 Esas 2010/1716 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/1351 E.  ,  2010/1716 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SAMANDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 01/12/2005
    NUMARASI : 2004/396-2005/544

    Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalıların malik oldukları 1199 parsel sayılı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığını, özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek, tapunun iptal ve terkinini istemiştir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davacı iddiası sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve terkin isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, çekişmeli taşınmazların belirlenen kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalan bölümleri yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından kabul kapsamına giren bölüm yönünden temyiz edilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazların kadastro tespitinin 28.2.1937 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 28.6.2004 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Her nekadar, çekişmeli taşınmazların belirlenen kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kalan bölümlerinin, devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden oldukları keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3.fıkrasına eklenen " bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 28.2.1937 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.
    Hemen belirtilmelidir ki, kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.
    Hal böyle olunca, her dava açıldığı tarihteki koşullara tabi olup, dava tarihi itibari ile davacının davasında haklı olduğu ve yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerektiği gözardı edilmemek koşuluyla yukarıda belirtilen eldeki davalara da uygulanması gereğine değinen yasal düzenlemeler gözetilerek, davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
    Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.