20. Hukuk Dairesi 2016/7712 E. , 2016/12116 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 13.12.2016 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Hazine vekili Av. ... ile diğer taraftan davacı ... vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 26.04.2013 havale tarihli dilekçe ile, davacıya ait ... mahallesi 1287 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların sahte vekaletname kullanılarak satıldığı, tapu kaydının iptali istemiyle 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2010/292 sayılı davanın da 20.12.2011 gün ve 2011/432 sayılı karar ile iyiniyetli üçüncü kişinin iktisabının korunması gerektiği gerekçesiyle reddedildiği, davacının mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle TMK"nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğu iddiasıyla, fazlaya dair hakları saklı tutarak 818.616.-TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemiyle dava açmış, mahkemece, zararın sahtecilik eyleminden kaynaklandığı, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığı, idare tarafından intikal işleminin mirasçılık belgesine dayalı olarak yapıldığı, mirasçılık belgesinin sahte nüfus kayıt örneğine dayalı olarak çıkartıldığı, davalı idare tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı, üçüncü kişinin hukuka aykırı eylemi nedeniyle illiyet bağının kesildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 gün ve 5372-5528 sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararı özetle; "Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Bu sorumluluğa ilişkin olarak kusursuz sorumluluk/tehlike sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanacak olup, Devlet tapu sicilinin tutulmasından ileri gelecek bütün zararlardan asli olarak sorumludur. Sorumluluktan söz edebilmek için, tapu sicilinin tutulmasında görevli memurun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zarara neden olan sonuç arasında illiyet bağının varlığı gerekmekle birlikte, eylemin kusura dayanıp dayanmamasının bir önemi bulunmamakta, kusur yalnızca Devletin görevli memura rücu etmesi yönünden önem taşımaktadır. Bu madde ile düzenlenen Devletin kusursuz sorumluluğu, bir tehlike sorumluluğu niteliğinde olup; (HGK 05.10.1955 gün ve 1955/4-58E, 1955/64 K; 29.06.1977 gün ve 1977/4-845 E 1977/655 K; 24.09.2003 gün ve 2003/4-491 E 2003/487 K; 19.04.2006 gün ve 2006/4-113 E 2006/205 K; 09.05.2007 gün ve 2007/4-212 E, 2007/261 K. sayılı kararları), tapu müdür
ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Tapu sicilinin tutulmasında kişi çıkarlarının korunması bakımından uyulması gereken kurallar tapu mevzuatı ile sınırlı olmayıp, bu mevzuat dışındaki hukuk kurallarına ve hukukun genel ilkelerine de uyulması gerekmektedir. Tapu müdür ya da memurlarının ihlal ettikleri hukuk kuralları ister genel olsun ister salt sicilin tutulmasıyla ilgili olsun her iki halde de ortaya çıkan sonuç tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmuş olmasıdır (Dr.Lale Sirmen, Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, ... ,1976 Sh. 63 vd). Bu nedenle sicilin hukuka uygun tutulması kavramı tapu mevzuatına uygunlukla sınırlı bir kavram olmayıp, hukukun genel ilkelerine uygunluk da gerekmektedir. Bunun dışına çıkan her hukuka aykırı davranıştan Devletin sorumluluğu asıldır.
Tüm bu açıklamalar sonucunda somut olaya bakıldığında; davacı adına tapu siciline kayıtlı taşınmaz, ... ve kimliği belirlenemeyen bir kadın tarafından davacının kimlik bilgileri kullanılarak ve ölü olduğu gösterilerek sahte nüfus kayıt sureti düzenlendiği, bu belge ile Sulh 2. Hukuk Mahkemesinden 2007/604 E. - 2007/413 K. sayılı gerçeğe aykırı mirasçılık belgesi alındığı ve bu belgeye göre davacının tek mirasçısı olarak ..."ın gösterildiği, bu belge ile tapu sicilinde davacı adına kayıtlı taşınmazın, alınan gerçeğe aykırı mirasçılık belgesi kullanılarak ... adına intikalinin sağlandığı ve bu kişi tarafından...."e, onlar tarafından da ...."e satılarak devredildiği, bu kişinin iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğundan TMK"nın 1023. maddesi uyarınca iyiniyetinin korunması gerektiğinden Asliye 1. Hukuk Mahkemesinde 2010/292 E. sayı ile aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının 2011/432 K. sayısı ile reddedildiği ve hükmün Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 04.06.2012 gün ve 2012/2388-6535 sayılı kararı ile onanarak 11.02.2013 tarihinde kesinleştiği, bu olay nedeniyle ...."in cezalandırıldığı, kimliği belirlenemeyen kadın yönünden ise soruşturmanın devam ettiği anlaşıldığına göre, davacının zararına neden olan olay ve işlemler zincirinin, dava dışı ... ve kimlik bilgilerine ulaşılamayan kadının, davacının kimlik bilgilerine ulaşarak sahte nüfus kayıt örneği düzenlemesi ve bu bilgileri kullanarak gerçeğe aykırı mirasçılık belgesi alması ve bu belgelerle tapu müdürlüğüne müracaatla mirasçı gösterilen ... adına intikalinin sağlanmasıdır. Bu şekildeki eylem nedeniyle oluşan zarar, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklandığından, tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluk şeklinde düzenlenen TMK 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumluluğunu gerektiren illiyet bağının kesilmediği ve davalı Hazinenin tapu kaydının iptali nedeniyle TMK"nın 1007. maddesi uyarınca kusursuz sorumluluğunun bulunduğunun anlaşılmasına göre, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır." şeklindedir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kısmen kabulü ile; 719.539,00.- TL"nin dava tarihinden (17/04/2013) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Hükmüne uyulan bozma kararına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman bilirkişi raporlarına göre; arsa niteliğinde olduğu belirlenen taşınmazın emsal satış yöntemine göre, dava tarihi esas alınarak hesaplanan değer üzerinden, denetlemeye olanak veren bilimsel veriler içeren raporlar dikkate alınarak yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1.350,00.- TL avukatlık ücretinin davalı Hazineden alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davacıya verilmesine 13.12.2016 günü oybirliğiyle karar verildi.