15. Hukuk Dairesi 2020/763 E. , 2020/3161 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı-karşı davacı ile davalı-birleşen dosya davacısı vekillerince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacılar vekili Avukat ... ile davalı ... vekili Avukat ... ve davalı ... vekili Avukat ...geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin feshi ve kira tazminatının tahsili, karşı dava ile birleşen dava ise tapu iptal ve tescil istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulü ile Yenimahalle 3. Noterliği’nin 30.05.2013 tarih ve 15741 yevmiye numaralı Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi ve Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin bir adet bağımsız bölüm yönünden ileriye etkili feshine, 5.800,00 TL kira tazminatının 25.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karşı davanın reddine, birleşen dosyanın açılmamış sayılmasına dair verilen karar, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 23.02.2017 tarih ve 2016/1372 Esas, 2017/545 Karar sayılı kararı ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, sözleşmenin ileriye etkili feshine, 5.800,00 TL kira tazminatının 25.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karşı davanın reddine karar verilmiş, davalı-karşı davacı ... ve davalı-birleşen dosya davacısı ... vekilleri tarafından yasal süresi içerisinde karar temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün olmamasına göre davalı-karşı davacı ... ve davalı-birleşen davacı ...’ın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 23.02.2017 tarih ve 2016/1372 Esas, 2017/545 Karar sayılı bozma ilamında; mahkemece yapılması gereken, yüklenicinin gerçekleştirdiği fiziki gerçekleşme oranı esas alınarak, bu oran dahilinde yüklenicinin sözleşmeye göre alması gereken bağımsız bölüm adedinden indirim yapılmak suretiyle hakettiği bağımsız bölümlerin adet ve yerlerinin saptanarak, varsa alması gereken bağımsız bölümlerin, karşı davada ise taleple bağlılık ilkesi gözden kaçırılmadan yüklenici adına tesciline karar verilmesi gereğine işaret edilmiştir.
Mahkemece 13.06.2017 tarihli duruşmada Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 23.02.2017 tarih ve 2016/1372 Esas, 2017/545 Karar sayılı bozma ilâmına uyulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulduğuna göre, usulî kazanılmış hak ilkesi uyarınca bozma doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılıp karar verilmelidir. Nitekim 1086 sayılı HUMK’nın yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş olması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup, kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’da da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de; bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay’ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “Usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.02.1988 tarih, 1987/2-520 Esas, 1988/89 Karar sayılı ilamında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulî kazanılmış hak denilmektedir…” şeklinde tanımlanmaktadır. Usuli kazanılmış hakkın istisnaları ise dosya kapsamına göre bulunmamaktadır (Dairemizin 20.12.2017 tarih ve 2017/1909 Esas, 2017/4513 Karar; 26.02.2020 tarih ve 2019/3347 Esas, 2020/790 Karar sayılı ilâmları).
Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, bozmaya uygun ve ileriye etkili fesih nedeniyle yapılacak tasfiye işleminde yükleniciler ve arsa sahibine bırakılacak bağımsız bölümlerin miktarı, denetime elverişli olarak hesaplanıp gösterilmediğinden hüküm kurmaya yeterli değildir. Teknik bir konu olan seviye tesbiti HMK"nın 266. madde hükmünce uzman bilirkişiler tarafından saptanacaktır. Yine ileriye etkili fesihte tasfiye sonucunun da kararda açık seçik gösterilmesi ve yeni uyuşmazlıklara neden olunmadan taraflara aidiyeti gereken payların (bağımsız bölümlerin) HMK"nun 297. ve devamı maddeleri hükmünce infazda tereddüt yaratmayacak biçimde belirlenmesi zorunludur.
Bu durumda mahkemece yeniden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kurulundan eksik ve kusurlar da dikkate alınıp düşülmek suretiyle, sözleşme ve eklerine göre yüklenicilerin fen ve tekniği, tasdikli projesi ve imar mevzuatına göre gerçekleştirdikleri imalâtın fiziki oranının tespiti ile bu oranı sözleşmeye göre yüklenicilerin alması gereken bağımsız bölüm sayısına uygulamak, fiziki gerçekleşme oranına göre indirim yapmak suretiyle hak ettikleri bağımsız bölümlerin sayısı ve yeri konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp, karşı davada taleple bağlılık ilkesi de dikkate alınmak suretiyle asıl davada tasfiyeye ve yüklenicinin açtığı karşı davada da tapu iptâl ve tescil istemi ile ilgili sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu asıl davada sadece sözleşmenin feshine ve gecikme tazminatına karar verilip tasfiye ile ilgili karar verilmemesi ve karşı dava yönünden de tescil talebinin reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı ... ve davalı-birleşen davacı ...’ın diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile kararın davalı-karşı davacı ... ve davalı-birleşen davacı ... yararına BOZULMASINA, 3.050,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacı-karşı davalı-birleşen dosya davalıları arsa sahiplerinden alınarak Yargıtay"daki duruşmada vekille temsil olunan davalı-karşı davacı ... ve davalı-birleşen dosya davacısı ...’a verilmesine, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 486,30 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalı-karşı davacıya, 535,60 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalı-birleşen dosya davacısına iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 09.12.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.