11. Hukuk Dairesi 2013/6622 E. , 2013/23741 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/12/2012 tarih ve 2009/29-2012/271 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı Wohlwend AG isimli Alman şirketinin 26.11.2007 tarihinden itibaren Türkiye tek satıcısı olup, davalının, müvekkilinin tek satıcısı olduğu şirkete ait “Vision” markasını, bu firmadan izinsiz ve habersiz olarak 2001 yılında kendi adına tescil ettirdiğini, ambalaj komposizyonunu da taklit ederek fason üretimde bulunduğunu, 2007 yılında üretim yerini Almanya olarak göstermek suretiyle tüketicileri yanılttığını, buna karşılık davalının, müvekkiline ve sektör dergilerine ihtarname göndererek müvekkilinin “vision” markalı mallarının tanıtımını önlediğini, müvekkilini haksız yere marka hakkını ihlal gerekçesiyle şikayet ederek, iş yerinde arama yaptırdığını, bu suretle müvekkilinin saygınlığına zarar verdiğini, müvekkilinin tek yetkili satıcısı olduğu firmaya ait ürünleri yurt dışındaki firmalardan temin ederek müvekkilinden izinsiz olarak yurda ithal ettiğini, davalının haksız rekabette bulunduğunu ileri sürerek, davalının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin ve marka tescil belgesini kullanmasının durdurulmasına, bundan sonraki ihlallerin önlenmesi ile 10.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin bir çok tescilli markalarının bulunduğunu, davacı tarafın münhasır temsilciliğini yaptığı şirketin 2001 yılına kadar Türkiye tek yetkili temsilciliğini müvekkilinin yaptığını ve o dönemde karşılıklı anlaşma ile müvekkilinin “Vision Diş Parlatma Tozlarını” bu firmadan temin ettiğini, bu şirketin Türkiye"de ve yurt dışında sadece “diş parlatma tozu” imal ve satışıyla iştigal ettiğini, müvekkilinin bu şirketle ticari ilişkilerinin bozulması üzerine yine Türkiye temsilciliğini yaptığı WP Dental isimli şirketle ticari ilişkisine ağırlık verdiğini, müvekkilinin dişçilik sektöründe kullanılan birçok ürünü kendi tescilli markası olan “Vision Türk Malı” markası adı altında ürettiğini, yurt içi ve yurt dışında satışını yaptığını, yurt dışına satış yaptığı bazı firmaların talebi doğrultusunda bazı mallar üzerine “Made in Germany” ibaresini yazdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının kendisi ya da yetkili temsilcisi olduğunu ileri sürdüğü dava dışı Wohlwend AG adına “Vision Türk Malı” ibareli tescilli herhangi bir markasının bulunmadığı, davalı şirketin ise adına tescilli olan ve halen hükmünü sürdüren 2001/18460 sayılı markasını tescil kapsamında kalan mallar yönünden kullanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, davacının daha önce Türk iç piyasasına dava dışı Wohlwend AG firması tarafından ilk arzı yapılan markalı mallar yönünden, bilahare davalı veya 3.kişiler tarafından aynı yasal malların paralel ithalat yoluyla yurda ithalini önleme hakkının bulunmadığı, fason üretim yapan bir firmanın, kendisine bu malları ürettiren Alman firmaların isteği üzerine, ürün ambalajları üzerine “Made in Germany” yazmasının haksız rekabet ve marka hakkının ihlali olarak nitelendirilmeyeceği, bu ibareyi taşıyan mallar, davalının iş yerinde bulunmuş ise de, bu malların ihraç amacıyla değil de yurt içinde piyasaya sürüldüğünün iddia ve ispat edilemediği, ambalaj komposizyonları üzerinde hak sahibi olanın dava dışı Wohlwend AG isimli Alman firması olduğu ve ancak bu şirket tarafından dava konusu edilebileceği, bir tacirin marka hakkına dayanarak, hak ihlali iddiasıyla şikayette bulunmasının hak arama özgürlüğü kapsamında olup, şikayetin haksız olduğunun da davacı tarafça ispatlanamadığı, davacının delil listesinde bulunmayan marka lisans sözleşmesine dayanma imkanının bulunmadığı, kaldı ki sicile tescil olunmayan marka lisans sözleşmesinin üçüncü kişileri bağlamasının düşünülemeyeceği, öte yandan davalının ürettiği mallarda markayı kullandığının ispat edilemediği, aksine davalının kendisi adına çok daha önceden tescilli olan markayı kullandığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile uyuşmazlık konusu ambalajların iltibas yaratacak derecede benzer olmadıklarının anlaşılmasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 30.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.