21. Hukuk Dairesi 2018/5560 E. , 2019/729 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
K A R A R
A)Davacı İstemi:
Dava, sigorta başlangıç tarihinin 01/10/1984 günü olarak tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili, hak düşürücü süre itirazında bulunarak, idarenin herhangi bir kusuru ve ihmalinin bulunmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı SGK Başkanlığı vekili, hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, davacının iddiasını hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde ispatlaması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk Derece Mahkemesince;“ Davacı tanıkları, bilirkişi raporu, kurum kayıtları, Davalı işveren tarafından dosyaya sunulan iş yeri kayıtları, davacının şahsi sicil dosyası tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; sigortalı ilk işe giriş bildirgesinin davalı ... Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenerek mühürlü imzalı yazı ile Kuruma 15.10.1984 tarihinde verildiği, 01.10.1984 tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun"un 8.maddesine göre, sigortalı işe giriş bildirgesinin sigortalı çalıştırılmaya başlanıldığı tarihten itibaren 1 ay içinde Kuruma verilme zorunluluğunun bulunması , sigortalı çalıştırılmayan kişiler için belge verilme zorunluluğu bulunmaması, sigortalı işe giriş bildirgesinin bütün işlemleri kayda dayanmak zorunda olan Kamu Kurumu tarafından düzenlenmiş olması gerektiği dikkate alınarak ” gerekçesiyle
“Açılan davanın KABULÜ İLE, Davacı ..."in 01/10/1984 tarihinde davalıya ait iş yerinde hizmet akdine dayalı olarak 1(Bir) gün süreyle çalıştığı ve bu çalışmasının kuruma bildirilmediğinin TESPİTİNE,
Davacının malüllük, yaşlılık, ölüm sigortaları yönünden sigortalılık başlangıç tarihinin 15/09/1985 olduğunun TESPİTİNE, ” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu;
Davalı SGK Başkanlığı vekili, davacının çalışma olgusunun ispatlanamadığını beyanla, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili, 5 yıllık hak düşürücü sürenin söz konusu olduğunu, davacının iddiasını ispatlayamadığını beyanla, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince “ Somut olayda; davacının davalıya ait işyerinde 01.10.1984 tarihinde işe girişine dair bildirgesi mevcut olup, Kuruma hak düşürücü süre dahilinde 15.10.1984 tarihinde intikal ettiği, Kuruma veriliş tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin geçmediği anlaşılmaktadır. ” gerekçeleriyle ... 1.Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi"nin 09.01.2018 tarih, 2016/90 Esas ve 2018/4 Karar sayılı kararına yönelik davalı SGK Başkanlığı vekili ile Orman Genel Müdürlüğü vekilinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,” karar verilmiştir.
E)Temyiz:
Davalı Kurum vekili “ Hiçbir resmi kayıt ve bilgiye dayanmayan karar bozulmalıdır.” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili: “Hak düşürücü süre geçmiştir. Kurumumuzda çalışan personelin SGK işlemleri süresinde yapılmamaktadır. Kayıtlarımızda davacı adına rastlanmamıştır.” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 108.maddesinin 1. fıkrasında; " Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir." hükmü düzenlenmiştir. Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin Yasa"nın belirlediği biçimde (506 sayılı Yasa"nın 2. maddesi ve 5510 sayılı Yasa"nın 4/a maddesi) eylemli olarak çalışması da koşuldur. Bu yön 506 sayılı Yasa"nın 6. maddesi ile 5510 sayılı Yasa"nın 7/a maddesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 1999/21-549-555, 2005/21-437-448 ve 2007/21-306-320 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması gerektiği ortadadır. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Bu tür davalar yalnızca bir günlük çalışmanın tespitinden ibaret olarak görülmemeli, bir günlük çalışmanın kabulü ile saptanacak sigortalılık başlangıcının sigortalıya sağlayacağı sigortalılık süresi ile birlikte kazandıracağı haklar dikkate alınmalı ve giriş bildirgesi ile birlikte eylemli çalışmanın bulunup bulunmadığı özellikle belirlenmeli, buna göre dönem bordrosunda yer alan ve davacının talep ettiği tarihte çalışması mevcut tanıklar ile gerektiğinde komşu işyerleri çalışanları olduğu kayıtlarla ya da kolluk yolu ile yaptırılacak araştırma ile belirlenen kimselerin beyanlarına başvurulmalı, sonucuna göre karar verilmelidir. Somut olayda uyuşmazlık, fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 15/09/1967 doğumlu davacının, 01/10/1984 tarihinde 17 yaşında olduğu, 09/10/1984 tarihli işe giriş bildirgesinin, ... sicil numaralı, ... tarafından 15/10/1984 tarih ve ... kayıt no ile Kuruma verildiği, ... sicil numaralı işyerinin yasa kapsamında olduğu, 1984 yılı dönem bordrosunun verildiği, 1984/3. dönem bordrosunda ismi bulunan bordro tanıkları ..., ... ve ...’nın, davacıyı hatırlayamadıklarını beyan ettikleri, diğer tanıkların davacının yakınları olup sigorta kayıtlarının getirtilmediği, davacının hizmet cetvelinde 25.04.1995 tarihinde 4/a sigortasının başladığı, 05/03/1987-05/09/1988 tarihleri arasında askerlik yaptığı, eylemli çalışma olgusu yeterli ve gerekli bir araştırmayla sağlıklı bir biçimde belirlenmeden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; işe giriş bildirgesinin aslını Kurumdan getirterek, imzanın davacıya ait olup olmadığını bilirkişi marifetiyle tespit etmek, sigorta sicil numarasının hangi yılın ve ilin serilerinden olduğunu Kurumdan sormak, çalışmaya dair bilgisi olan yeter sayıda başka bordro tanığı dinlemek, dinlenen tanıklarının hizmet cetvellerini Kurumdan getirtmek ve beyanlarının içeriğini sorgulamak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince ortaya koyduktan sonra davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Bölge adliye Mahkemesince davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına ve ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G)SONUÇ:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."ne iadesine, 07/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.