Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/208
Karar No: 2018/182

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/208 Esas 2018/182 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/208 E.  ,  2018/182 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 20. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Günü : 28.05.2014
    Sayısı : 92-285

    Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık ..."nın TCK"nun 188/3, 52/2-4, 53, 54, 58 ve 63. maddeleri gereğince 5 yıl hapis ve 1.800 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye, hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.05.2014 gün ve 92-285 sayılı hükmün, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 08.10.2015 gün ve 4558-3957 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.01.2017 gün ve 357597 sayı ile;
    "...Adana 7. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 03.01.2014 tarihinde Adana ilinin bazı yerlerinde 04.01.2014 ve 29.01.2014 günlerini kapsayacak biçimde önleyici amaçlı genel arama kararı verildiği bu karara dayanarak yapılan uygulamalarda sanığın da içinde bulunduğu şehirler arası seyahat yapan otobüs firmasının Erciş ilçesinden Antalya iline giden otobüsünde yapılan aramada sanıktan 21.01.2014 tarihli yakalama üst arama ve tartı tutanaklarına göre 2065 gram kubar esrar ve 8 adet captagon isimli uyuşturucu maddelerin ele geçtiği bu nedenle sanığın uyuşturucu madde ticareti yapmak ve uyuşturucu madde kullanmak suçlarından cezalandırılması için dava açıldığı ve bu eylemden dolayı uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkûmiyet, uyuşturucu madde kullanmak suçundan beraat kararı verildiği anlaşılmıştır.
    Dosya içeriğinde, Adana Kriminal Polis Laboratuvarının 14.04.2014 tarihli raporuna göre ele geçen kenevir bitkisinden net 686 gram esrar maddesinin elde edilebileceği ve hapların da uyuşturucu madde içeren tablet olduğunun belirlenmiştir.
    Sanık soruşturma aşamasında kollukta verdiği ilk ifadede özetle; ruh sağlığı hastanesinde kişilik bozukluğu raporu aldığını, dışarıdan şizofreni tedavisi gördüğünü beyan ederek 8 aydan beri Manavgat ilçesinde çalıştığını belirtmiş, Gaziantep ilinde yaşayan ailesini Manavgat ilçesine götürmek için geldiğini ailesini bir başka otobüs ile Manavgat ilçesine gönderdiğini uzun süredir esrar maddesi kullandığı için kendi kullanımı için Gaziantep"ten esrar alarak Manavgat"a götürürken yakalandığını, diğer hapları da insanı uyutmadığı için aldığını söylemiş ve uyuşturucu madde ticareti yapmadığını savunmuştur.
    Ayrıca sanık kovuşturma sırasında ısrarla uyuşturucu madde kullanıcısı olduğunu söylemiş uyuşturucu madde ticareti suçlamasını kabul etmemiştir.
    Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesinin 03.03.2014 tarihli raporunda sanığın idrarında ve kanında esrar bulunduğu tespit edilmiştir.
    Sanığın 24.01.2014 tarihli tutukluğa itiraz dilekçesinde Adana Kurtepe Ruh Sağlığı Hastanesinde yattığını belirtmiş savunmalarında da psikolojik ilaçlarda kullandığına ilişkin beyanları olmuştur.
    Yargılama sırasında sanığın sosyal ve ekonomik durumu araştırmasında ailesinin Manavgat ilçesinde yaşadığı tespit edilmiştir.
    Bu tespitler gözetilerek yapılan değerlendirmede;
    Sanığın;
    1- Savunmalarında belirttiği psikolojik tedavi gördüğü hususların cezai sorumluluğunu ortadan kaldırabilecek türde bir akıl hastalığına neden olup olmadığına ilişkin bir araştırma yapılmaması,
    2- Uyuşturucu maddelerin genel arama kararına istinaden yapılan çalışmalar neticesinde ele geçmesi, savunmayı doğrular biçimde ailesinin Manavgat"ta yaşadığına ilişkin tespitler bulunması ve mahkemenin kabulünün aksine uyuşturucu madde kullandığı tıbbi rapor ile belirlenmiş olması karşısında, sanıkta iki farklı cins uyuşturucu madde ele geçmiş olsa da ele geçen maddelerin miktarı, ele geçiş biçimi ve sanığın oluşa uygun savunmaları göz önüne alınarak kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan cezalandırma yerine uyuşturucu madde ticareti mahkûmiyet kararı verilmesi isabetsizdir" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 20. Ceza Dairesince, 09.02.2017 gün ve 102-981 sayı ile, itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen beraat hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- Sanığın eyleminin sabit olup olmadığının, sabit olduğunun kabulü hâlinde eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu oluşturduğunun,
    2- Sanığın işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalıp azalmadığı, buna bağlı olarak da hakkında TCK’nun 32. maddesinin birinci veya ikinci fıkralarının uygulanmasının gerekip gerekmediği hususlarında rapor alınmasına gerek olup olmadığının,
    Belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    21.01.2014 tarihinde saat 02.45 sıralarında Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince İncirlik park alanındaki uygulama noktasına gelen Van Erciş Seyahate ait otobüsün durdurulduğu, otobüste yapılan kontrollerde otuz beş numaralı koltukta yolculuk yapan sanık ..."nın yanındaki poşet ile birlikte otobüsten indirildiği, söz konusu poşete bakıldığında içinde esrar olduğunun görüldüğü, ardından görevlilerce yapılan üst yoklamasında sanığın pantolonunun arka cebinde sekiz adet hapın ele geçirildiği,
    Adana Kriminal Polis Laboratuvarından alınan rapora göre; poşette ele geçirilen maddenin net 686 gram esrar olduğu, pantolonun cebinde ele geçirilen sekiz adet hapın ise amfetamin etken maddesi içerdiği,
    Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığından alınan rapora göre; sanıktan 03.01.2014 tarihinde alınan kan ve idrar örneğinde esrar etken maddesi THC tespit edildiği,
    Sanık müdafiinin 22.01.2014 tarihli tutuklama kararına itiraz dilekçesinde; sanığa şizofreni ve kişilik bozukluğu teşhisi konulduğunun belirtildiği,
    Sanık ..."nın tutuklu bulunduğu ceza ve infaz kurumu aracılığı ile gönderdiği 24.01.2014, 20.02.2014, 05.03.2014, 11.03.2014 ve 18.03.2014 tarihli dilekçelerinde özetle; Adana Kurttepe Ruh Sağlığı Hastanesinde uyuşturucu madde kullanımına bağlı olarak psikolojisinin bozulması nedeni ile tedavi gördüğünü, bu nedenle askerlikten muaf tutulduğunu, anti deprasan ilaç kullandığını beyan ettiği,
    Adana İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü Vücut İzi Geliştirme Laboratuvarı Büro Amirliğinin raporuna göre; uyuşturucu maddelerin bulunduğu poşet ve koli bantları üzerinde yapılan incelemede toplam yirmi bir adet vücut izi tespit edildiği, tespit edilen izlerden on beş adedinin mukayeseye elverişsiz, siyah poşet üzerinde tespit edilen iki adet izin ..."ın işaret ve yüzük parmak izleri ile aynı oldukları, mavi poşet üzerinde tespit edilen iki adet iz ile siyah poşet üzerinde bulunan şeffaf koli bandı yapışkan yüzeyindeki iki adet izin araştırması tamamlanarak AFİS veri tabanına kaydedildiği,
    Yerel mahkemece, sanığın ceza sorumluluğunun araştırılmasını gerektirecek bir gözlemin duruşma tutanaklarına yansımadığı,
    Yerel mahkemece, var olduğu iddia edilen akıl hastalığı yönünden TCK"nun 32. maddesi kapsamında herhangi bir araştırma yapılmadığı gibi, neden yapılmadığına ilişkin olarak bir gerekçe de gösterilmediği,
    Anlaşılmaktadır.
    Tanık Emrah Toğal; Van Erciş Sema Seyahatte muavin olarak çalıştığını, olay tarihinde saat 02.45 sıralarında Adana"ya geldiklerinde polislerin otobüsü durdurup bagajda arama yaptıklarını, ardından bir görevlinin otobüsün içine girerek otuz beş numaralı koltukta oturan sanığı poşeti ile birlikte dışarı indirdiğini, poşet kontrol edildiğinde içinde esrar bulduklarını, Gaziantep otogarından otobüse binen ve valizi bulunmayan sanığın Antalya"ya gideceğini bildirdiğini ifade etmiştir.
    Sanık ... soruşturma evresinde; Manavgat"ta hurdacılık ile uğraştığını, aylık 1.200 Lira gelirinin bulunduğunu, beş yıl cezaevinde kaldığını, ruh sağlığı hastanesinden kişilik bozukluğu raporu aldığı için infazının durdurulduğunu, ayrıca şizofreni tedavisi gördüğünü, esrar kullandığını, 19.01.2014 tarihinde eşi ve çocuklarını Manavgat"a götürmek için Gaziantep"e geldiğini, kullanacağı esrarı da yanında götüreceği için eşi ve çocuklarını farklı bir firmaya ait otobüs ile Manavgat"a gönderdiğini, ardından Gaziantep Düztepe Mahallesine giderek “Muhittin Dayı” diye tanıdığı bir kişiden 450 Lira karşılığında suç konusu esrarı satın aldığını, aynı gün Gaziantep"ten hareket eden Van Erciş firmasına ait otobüse bindiğini, Adana girişinde yapılan kontrolde polislerin yanındaki esrarı bulduğunu, uyuşturucu madde satmadığını, üzerinde ele geçirilen hapları açık kimlik bilgilerini bilmediği Mehmet Ali isimli şahıstan aldığını, kovuşturma evresinde farklı olarak; Manavgat"ın bir köyünde demir doğrama işinde çalıştığını, kamyonet alıp geleceğini söyleyerek eşi ve çocuklarını Gaziantep"ten Manavgat"a giden otobüse bindirdiğini, ancak kamyoneti satın alacağı kişi ile anlaşmadığını, psikiyatrik hap kullanıp uyuşturucu bağımlılığından kurtulmaya çalıştığını, Selçuk isimli bir kişiden 450 Lira karşılığında esrar satın aldığını, hapları ise Mehmet Ali"nin verdiğini, haplardan iki tanesini içtiğini kalanını ise cebine koyduğunu, uyuşturucu madde kullandığı için askerlik görevini yapamadığını savunmuştur.
    Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    1- Sanığın eyleminin sabit olup olmadığının, sabit olduğunun kabulü hâlinde eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu oluşturduğu;
    Suç ve hüküm tarihlerinde 5237 sayılı TCK"nun “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” biçiminde olup, madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi üçüncü fıkrada, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, söz konusu maddenin birinci fıkrasına göre ayrı bir suç oluşturmaktadır.
    Aynı Kanunun “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” başlıklı 191/1. maddesi ise; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da kullanmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.
    Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 gün ve 107-136 ile 06.03.2012 gün ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.
    Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.
    İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.
    Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirdirildiğinde;
    21.01.2014 tarihinde saat 02.45 sıralarında Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince İncirlik park alanındaki uygulama noktasına gelen Van Erciş Seyahate ait otobüsün durdurulduğu, otobüste yapılan kontrollerde otuz beş numaralı koltukta yolculuk yapan sanığın yanındaki poşet ile birlikte otobüsten indirildiği, söz konusu poşete bakıldığında içinde esrar olduğunun görüldüğü, ardından görevlilerce yapılan üst yoklamasında sanığın pantolonunun arka cebinde sekiz adet hapın ele geçirildiği olayda; sanıkta iki farklı nitelikte uyuşturucu madde ele geçirilmesi, aylık gelirinin 1200 Lira olduğunu beyan eden sanığın neredeyse gelirinin yarısına yakın bir miktar olan 450 Liraya suç konusu uyuşturucu maddeleri alması, Gaziantep"ten Manavgata"a giden sanığın, içerisinde suç konusu esrarın ele geçirildiği poşet dışında herhangi bir kişisel eşyasının bulunmaması, bu hususun tanık Emrah"ın beyanı ve olay tutanağı içeriği ile doğrulanması, sanığın amfetamin etken maddesi içeren haplardan iki tanesini kullandığını beyan etmesine rağmen kanında ve idrarında yapılan incelemede esrar etken maddesinin tespit edilmesi birlikte değerlendirildiğinde; ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddelerin sanık tarafından kullanma dışındaki bir amaçla nakledildiği, sanığın söz konusu uyuşturucu maddeleri kullanmak için Manavgat"a götürdüğüne ilişkin savunmasının kendisini suç ve cezadan kurtarmaya yönelik olduğu anlaşıldığından sanığın sabit görülen eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu uyuşmazlık yönünden reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul üyesi ...; "Sayın çoğunluğun Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu bulundurmak suçunu oluşturduğu yönündeki itirazının reddine ilişkin kararı yerinde değildir. Şöyle ki;
    Sanık aşamalardaki savunmalarında özetle, olay tarihinde yaşadığı Manavgat’a eşini ve çocuklarını götürmek üzere Gaziantep’e geldiğini, eş ve çocuklarını otobüsle Manavgat’a gönderdiğini, 15-20 yıldır uyuşturucu kullandığını, ucuz olması nedeniyle içmek için suça konu esrarı Selçuk Cansalı’dan aldığını ve yakalandığını söylemiştir.
    Polis Kriminal Laboratuvarından alınan rapora göre, sanıkta toplam 686 gram esrar maddesinin ele geçirildiği anlaşılmaktadır.
    Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesi’nin 03.03.2014 tarihli raporuna göre, sanığın idrar ve kanında esrar bulunduğu tespit edilmiştir.
    Sanığın Manavgat ilçesinde ikamet ettiği dosya kapsamıyla sabittir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 04/04/2006 tarih, 2006/3-35 E, 2006/97 K sayılı ilamı ile buna benzer birçok ilamında da "… ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan "in dubio pro reo" kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır."
    Tüm bu anlatılanlar, dosya kapsamı, sanığın aşamalardaki savunmalarında suça konu esrarı içmek için aldığını, satmak için bulundurmadığını söylemesi, genel arama kararına istinaden yapılan aramada ele geçirilen esrarı sattığı yönünde bir ihbarın dahi bulunmaması, ele geçen esrarın miktar itibariyle kişisel kullanım sınırları içerisinde kalması, sanığın esrar kullandığının Adli Tıp Raporu ile sabit olması, suça konu esrarın sanık tarafından ticari amaçla bulundurulduğunun kabulünün ancak varsayımdan ibaret olması, ceza yargılamasında cezalandırılabilmek için varsayımdan daha fazla delilin bulunması zorunluluğu birlikte değerlendirildiğinde, sanığın ticari amaçla uyuşturucu bulundurmak suçundan cezalandırılması için savunmasının aksine somut, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi ile şüpheden sanık yararlanır ilkesi nedeniyle sanığın eyleminin içmek için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturduğu, yerel mahkemenin sanığın uyuşturucu ticareti suçundan cezalandırılmasına ilişkin usul ve yasaya uygun kararının onanmasına karar verilmesi kanuna aykırı olup, Yargıtay 20. Ceza Dairesinin kararının kaldırılması yönündeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmesi yerine, itirazın reddi yönündeki sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum" görüşüyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul üyesi de; benzer düşüncelerle karşıoy kullanmışlardır.
    2- Sanığın işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalıp azalmadığı, buna bağlı olarak da hakkında TCK’nun 32. maddesinin birinci veya ikinci fıkrasının uygulanmasının gerekip gerekmediği hususlarında rapor alınmasına gerek olup olmadığına gelince;
    Türk Ceza Kanununun 31. maddesinin ikinci fıkrası ve 32. maddesinin birinci fıkrasında kusur yeteneği dolaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Bu hükümler uyarınca, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunması durumunda kusur yeteneğinin varlığı kabul edilmiştir. Kusur yeteneğinin iki belirgin unsuru vardır. Bunlardan ilki; işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayabilme, diğeri ise; eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayan kişinin, davranışlarını bu algılama doğrultusunda hukuk düzeninin gereklerine uygun olarak yönlendirme yeteneğinin bulunmasıdır. "Algılama" ve "irade yeteneği" denilen bu iki öğenin kişide bir arada bulunmaması veya bu yeteneklerinde azalma meydana gelmesi halinde kusur yeteneğinin tam olmadığı kabul edilmelidir.
    Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler arasında bulunan akıl hastalığı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 32. maddesinde;
    "1) Akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
    2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir" şeklinde hüküm altına alınmıştır.
    Buna göre, ortada bütün unsurlarıyla oluşmuş bir suç bulunmakta ise de, akıl hastası olduğu belirlenen sanık, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacak durumda olduğundan, suçun işlenmesinden dolayı hukuki anlamda sorumlu tutulup cezalandırılamaz. TCK"nun 32. maddesinin birinci fıkrası gereğince bu durumda bulunan sanığa ceza tayin edilmesi mümkün olmadığından, Ceza Muhakemesi Kanununun 223. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca "ceza verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi gerekir. Öte yandan sanığa ceza verilemiyor olması, hakkında bir güvenlik tedbirine hükmolunmasına engel değildir. O halde akıl hastası sanığın tedavi ve muhafazasına karar verilebilmesi için, açılan davada isnat yeteneği ile "fiil- fail-akıl hastalığı" arasındaki ilişkinin belirlenebilmesi için bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır.
    Bu aşamada uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için bilirkişilik kurumuna da değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun “Bilirkişinin Atanması” başlıklı 63. maddesinde;
    "1) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re"sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Ancak hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez.
    2) Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması, hâkim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir.
    3) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bu maddede gösterilen yetkileri kullanabilir” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir.
    Ceza Muhakemesi Kanununa Göre İl Adlî Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 3. maddesinde bilirkişi; "Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde oy ve görüşünü sözlü ya da yazılı olarak vermesi için başvurulan gerçek veya tüzel kişi” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da hareketle denilebilir ki, sahip bulunduğu uzmanlık bilgisiyle mahkemeye bir ispat sorununda yardımcı olup, raporu delil değil, delil değerlendirmesi aracı olan bilirkişiye başvurmanın amacı, “çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde görüş alınmasıdır”. Bununla birlikte ceza yargılamasında bilirkişi kendiliğinden bir rol üstlenemeyecektir. Bir sorunun ne zaman uzmanlığı ya da özel veya teknik bir bilgiyi gerektirip gerektirmediğine, bilirkişi görevlendirmekle yetkili olan Cumhuriyet savcısı veya hâkim karar verecektir.
    Anılan düzenlemeler uyarınca hâkim, çözümü ancak özel veya teknik bir bilgi gerektiren hallerde bilirkişi dinleyebilecek veya rapor isteyebilecektir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bir bilgi ile çözümü mümkün bulunan konularda ise bilirkişiye başvurmayacaktır. Kanun koyucunun uzmanlığa, özel veya teknik bir bilgiye ihtiyaç bulunduğunu baştan kabul ettiği akıl hastalığı, parada sahtecilik, moleküler genetik inceleme gibi hususlarda hâkimin bilirkişi raporu alması zorunludur.
    Bu açıklamalar ışığı altında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın kollukta alınan beyanında ruh sağlığı hastanesinden kişilik bozukluğu raporu aldığı için yağma suçundan aldığı hapis cezasının infazının durdurulduğunu ve şizofreni tedavisi gördüğünü beyan etmesi, sanık müdafinin tutuklamaya itiraz dilekçesinde bu hususu özellikle belirtmesi, sanığın soruşturma ve kovuşturma evresinde tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumundan gönderdiği dilekçelerinde Adana Kurttepe Ruh Sağlığı Hastanesinde uyuşturucu madde kullanımına bağlı olarak psikolojisinin bozulması nedeni ile tedavi gördüğünü, bu nedenle askerlikten muaf tutulduğunu, anti deprasan ilaç kullandığını ifade etmesi karşısında; sanığın işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalıp azalmadığı, buna bağlı olarak da hakkında TCK’nun 32. maddesinin birinci veya ikinci fıkralarının uygulanmasının gerekip gerekmediği hususunda rapor alınarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu uyuşmazlık bakımından kabulüne karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının;
    a- Sanığın eyleminin sabit olup olmadığına, sabit olduğu kabul edildiği takdirde uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu oluşturduğuna ilişkin uyuşmazlık bakımından REDDİNE,
    b- Sanığın işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalıp azalmadığı, buna bağlı olarak da hakkında TCK’nun 32. maddesinin birinci veya ikinci fıkrasının uygulanmasının gerekip gerekmediği hususlarında rapor alınmasına gerek olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık bakımından KABULÜNE,
    2- Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 08.10.2015 gün ve 4558-3957 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.05.2014 gün ve 92-285 sayılı hükmünün, sanıkta TCK"nun 32. maddesi anlamında cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak yahut azaltacak biçimde akıl hastalığı olup olmadığı hususunda rapor alınması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek Özel Daire onama kararının kaldırılıp yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA ve sanığın TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
    5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.04.2018 günü yapılan müzakerede, birinci uyuşmazlık bakımından oyçokluğuyla, ikinci uyuşmazlık bakımından oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi