Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/1164
Karar No: 2018/4741
Karar Tarihi: 08.03.2018

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/1164 Esas 2018/4741 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2018/1164 E.  ,  2018/4741 K.

    "İçtihat Metni"



    Tehdit, şantaj ve hakaret suçlarından sanık ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/12/2016 tarihli ve 2016/505 esas, 2016/932 sayılı kararı; Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 19/01/2018 gün ve 94660652-105-34-12378-2017-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01/02/2018 gün ve 2018/8352 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
    Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
    5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 223/1 maddesinde, “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” şeklinde hüküm çeşitlerinin tahdidi olarak sayıldığı, somut olayda sanığın tehdit, şantaj ve sesli yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret suçlarından yapılan yargılamasında, yukarıda sayılan hüküm çeşitlerinden biriyle yargılamanın bitirilmesi gerekirken, mahkemesince sanığın katılana göndermiş olduğu mesajların içeriğinin tespit edilmeden, bahsi geçen mesajlardaki hangi ibarelerin atılı suçları oluşturacağı belirtilmeden iddianame düzenlendiğinden bahisle anılan Kanun"da düzenlenmeyen bir hüküm biçimi olan karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurulamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    I-Olay:
    Tehdit, şantaj ve hakaret suçlarından sanık ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/12/2016 tarihli ve 2016/505 esas, 2016/932 sayılı kararının, 5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 223/1 maddesinde, “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” şeklinde hüküm çeşitlerinin tahdidi olarak sayıldığı, somut olayda sanığın tehdit, şantaj ve sesli yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret suçlarından yapılan yargılamasında, yukarıda sayılan hüküm çeşitlerinden biriyle yargılamanın bitirilmesi gerekirken, mahkemesince sanığın katılana göndermiş olduğu mesajların içeriğinin tespit edilmeden, bahsi geçen mesajlardaki hangi ibarelerin atılı suçları oluşturacağı belirtilmeden iddianame düzenlendiğinden bahisle anılan Kanun"da düzenlenmeyen bir hüküm biçimi olan karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurulamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
    II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
    Tehdit, şantaj ve hakaret suçlarından, sanık ... hakkında kurulan karar verilmesine yer olmadığına dair kararda isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

    III-Hukuksal Değerlendirme:
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 06.12.2016 tarihli ve 2013/6-613 esas, 2016/469 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak CMK"nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bozma nedenleri; mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya tamamen kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması halinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi durumunda cezanın kaldırılmasına, daha hafif cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gerekli kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
    Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
    26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği”, yine 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu” belirtilerek, “yargılamanın tekrarlanması yasağı”nın sınırları belirlenmiştir.
    1412 sayılı CMUK’nun 343. maddesi ve bu maddenin uygulanma koşullarını belirten 26.10.1932 gün ve 29/12, 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca, davanın esasını çözen kararların bozulması halinde, bozma nedenleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yargılamanın tekrarlanması yasaklanarak, Yargıtayca verilebilecek kararlar, cezanın çektirilmemesi veya daha az cezaya hükmedilmesi ile sınırlandırılmış ise de, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde farklı bir düzenlemeye dönülmekte ve davanın esasını çözen kararların kanun yararına bozulması halinde, bozma nedenlerinin, davanın esasını çözmeyen veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan İBK’nın öngördüğü yeniden yargılama yasağı kaldırılmak suretiyle, kararı veren hakim veya mahkemece, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamak koşuluyla, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm veya kararın verilmesi usulü öngörülmüş bulunmaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2012 gün ve 3/270-88 sayılı kararında belirtildiği üzere; ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
    CMK"nın 225. maddesinde yer alan; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
    Anılan yasal düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır.
    Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak da ifade edilen bu ilke uyarınca, hâkim ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır.
    İncelenen dosyada;
    Sanık ... hakkında katılan ..."a yönelik hakaret, tehdit ve şantaj eylemleri nedeniyle 21.06.2016 tarihinde iddianame düzenlendiği, iddianamenin İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 29/06/2016 tarihli ve 2016/290 sayılı iddianame değerlendirme kararıyla kabulüne karar verilerek yargılamaya başlandığı, yargılama sırasında, sanık ve katılanın ifadelerinin alındığı, yargılama neticesinde İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/12/2016 tarihli ve 2016/505 esas, 2016/932 sayılı kararıyla "tanzim edilen iddianamede atılı suç açısından katılan adına kayıtlı bulunan GSM hattına atılan mesajların içeriğine herhangi bir yer verilmeksizin ve bu mesajdaki hangi ibareler ile sanığın katılanı ne şekilde tehdit ettiği, hakaret ettiği ve şantajda bulunduğu tespit edilmeksizin, ayrıca gönderildiği iddia edilen mesajlarla ilgili herhangi bir mesaj tespit tutanağı tanzim edilmeyip, salt olarak katılanın şikayet dilekçesindeki mesajlara atıf yapılmak suretiyle sevk maddeleri gereğince cezalandırılması talep edildiği, bu hali ile mesajlardaki atılı suçları içeren hususların ne olduğunun belirtilmediği gibi bunların ne şekilde katılanlara yöneltildiğinin de belirtilmediği bu hali ile söz konusu iddianamenin Yargıtay 4. Ceza Dairesi"nin 11/06/2012 Tarih ve 2010/21275 Esas -2012/13997 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere 5271 Sayılı CMK"nın 170 maddesi gereğince suç yükleme niteliği bulunmadığında iddianame olarak değerlendirilemeyeceği" biçimindeki gerekçeyle tehdit, şantaj ve hakaret suçlarından sanık ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar kurulup isnat edilen suçlar sebebiyle CMK"nın 170 maddesinde yer alan niteliklere haiz iddianame tanzimi hususunda gereğinin takdir ve ifası amacıyla suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği, kararın kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği anlaşılmıştır.
    Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
    CMK"nın 170. maddesinde Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamede hangi hususların yer alacağı ve iddianamenin ne şekilde düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
    CMK"nın 174. maddesinde ise iddianamenin iadesi müessesesi düzenlenmiş, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin hangi durumlarda ve sürede iade edilebileceği hüküm altına alınmış iddianamenin iadesi nedenleri sınırlı olarak belirtilmiştir. Süresi içerinde iade edilmeyen iddianamedeki eksiklikler artık kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından giderilecektir.
    CMK"nın 225. maddesinde yer alan; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
    Anılan yasal düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, sanık hakkında düzenlenen iddianamede özetle, sanığın kullandığı telefonla katılanın kullandığı telefona birden çok kez mesaj çekerek ve arayarak mesaj tutanaklarında belirtilen şekilde hakaret ettiği, tehdit ettiği ve şantaj yaptığı, böylece dosyaya toplanan tüm delillerden üzerine atılı suçları işlediği belirtilmiştir. Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlen iddianame mahkemesince kabul edilmiştir. Şikayete konu mesaj çıktıları şikayet dilekçesine eklenmiştir. Yargılama neticesinde mahkeme tarafından mesajların içeriğine yer verilmeksizin ve bu mesajdaki hangi ibareler ile sanığın katılanı ne şekilde tehdit ettiği, hakaret ettiği ve şantajda bulunduğu tespit edilmeksizin, ayrıca gönderildiği iddia edilen mesajlarla ilgili herhangi bir mesaj tespit tutanağı tanzim edilmeyip, salt olarak katılanın şikayet dilekçesindeki mesajlara atıf yapılmak suretiyle, mesajlardaki atılı suçları içeren hususların ne olduğunun belirtilmediği gibi bunların ne şekilde katılanlara yöneltildiğinin de belirtilmediği ve bu nedenlerle de söz konusu iddianamenin suç yükleme niteliğinde bulunmadığından iddianame olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
    Mahkemenin bu kararı davanın esasını çözmeyen bir karar niteliğindedir. Bu nedenle CMK"nın 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
    İddianamede mesaj içeriklerine yer verilmemesi, mesajlardaki hangi ibarelerin suç teşkil ettiğinin ve bunların ne şekilde katılanlara yöneltildiğinin belirtilmemesi, mesaj tespit tutanağının hazırlanmaması hususlarının ancak, CMK"nın 170. maddesine göre mahkemenin iddianameyi iade yetkisinin gerekçesi olabileceği, mahkeme tarafından iddianame kabul edildikten sonra ise, varsa eksiliklerin kovuşturma aşamasında mahkemesince giderilmesi gerekeceği, yargılama sonucunda ise ancak aynı Kanunun 223. maddesinin “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” düzenlemesine göre bu maddede yazılı kararlardan birinin verilebileceğinin anlaşılması karşısında, İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/12/2016 tarihli ve 2016/505 esas, 2016/932 sayılı karar verilmesine yer olmadığına dair kararında isabet bulunmamaktadır.
    IV-Sonuç ve Karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle,
    Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/12/2016 tarihli ve 2016/505 esas, 2016/932 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 08/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi