(Kapatılan)19. Hukuk Dairesi 2018/2645 E. , 2020/1175 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında görülmekte olan menfi tespit davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda verilen kararın davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi tarafından verilen davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulüne yönelik kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacılar vekili, davalı tarafından davacılar hakkında 80.000,00 TL"lik bono senedinden dolayı kambiyo takibi başlatıldığını, takibe konu bono ile davacıların üçüncü bir şahsın davalıya olan toplamda 80.000,00 TL borcunu ödemek istediklerini, davacıların bono senedini vermeden önce anlaşmaya göre borcun 50.000,00 TL"sini birkaç gün içinde, kalan 30.000,00 TL"sini her ay 1.000,00 TL olmak üzere davalıya ödeneceği konusunda anlaştıklarını, bu anlaşma gereği davacıların davalıya birden fazla bono senedi vereceğini, ancak davalının ısrarı üzerine davacılardan 1 adet 80.000,00 TL"lik bono senedi aldığını, davacıların birkaç gün sonra davalıya 50.000,00 TL"yi ödediklerini, davalının belge vermek yerine bono senedinin arka kısmına "50.000,00 TL alındı, kalan kısmı ayda 1.000,00 TL olarak ödenecektir" şerhini düştüğünü, davacıların davalı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, takibe ve davaya konu bono senedinin ödemeye ilişkin kısmının yırtılarak senedin tamamı üzerinden icra takibi yapıldığını, davacıların sadece 30.000,00 TL bakiye borcu olduğunu ve bu kısmın henüz vadesi gelmediğini, kalan kısım için borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıların üçüncü şahsın borcundan dolayı bu evrakı imzaladıklarını ileri sürdüğünü, ancak bu üçüncü şahsın davacıların öz çocuğu olduğunu ve bu hususu mahkemeden gizleyerek borca başkaca bir anlam yüklemeye çalıştıklarını, borçlunun hukuki ilişkinin varlığını kabul ettiğini ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürdüğünü, bu ilişkiyi ispatlama külfetinin borçlulara düştüğünü, davacı tarafın ödeme iddiasının doğru olmadığını, ayrıca somut olayda emre yazılı senette yer alanın imzasını inkar etmiş olmadığını, senette tahrifat iddialarının da doğru olmadığını, davacıların söz konusu senedi kendilerinin getirdiğini ve imzalayarak doldurduklarını savunarak davanın reddi ile takip miktarının %20"si oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, davacıların davasının vaki feragat nedeni ile reddine, dosyada toplanan tüm deliller ile C.Başsavcılığının 2017/6979 soruşturma sayılı dosyası kapsamına göre davacı tarafın tahrifat iddialarını ve ödeme iddialarını ispatlayamadığı kanaatine varıldığı ve mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı ile davalı alacaklının alacağına ulaşmasının gecikmiş olduğu gerekçesiyle İİK.nun 72. maddesi gereğince tedbire konu 50.000,00 TL üzerinden %20 oranında hesaplanan tazminatın davacılardan tahsiline karar verilmiş, hükme karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, her ne kadar davalı lehine %20 oranında tazminata hükmedilmiş ise de, mahkemece verilmiş olan ihtiyati tedbir kararının uygulanmadığı, icra takibinin durdurulmadığı, aksine davacılar yönünden haciz işlemlerine devam edildiği, ihtiyati tedbir nedeniyle alacaklının alacağına geç kavuşmasının söz konusu olmadığı, İİK"nın 72/4.maddesi gereğince davalı yararına %20 oranında tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK"nın 353/1.b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davacının davasının feragat nedeniyle reddine, davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, davalı alacaklı tarafından davacı borçlular aleyhinde başlatılan 80.000,00 TL"lik takibe karşı 50.000,00 TL’lik açılmış menfi tespit davasıdır. Mahkemece davacı borçluların talebi üzerine takibin 50.000,00 TL’lik kısmı için takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu karar dava konusu takip dosyasına intikal ederek icra müdürlüğü tarafından 10.02.2017 tarihinde düzenlenen karar tespit tutanağı ile kayıt altına alınmış ve böylece uygulanmıştır. İİK"nın 72. maddesine göre mahkemece sadece veznedeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilebileceği halde takibin durdurulmasına karar verilmiş, bu husus itiraza tabi ise de fiilen uygulanmış bir ihtiyati tedbirdir. Yine icra müdürlüğünce, mahkeme kararı gereğince takibin 50.000,00 TL için durdurulup 30.000,00 TL için devamı gerekirken böyle bir ayrıma gitmeden yukarıda yazılı şekilde karar verilmesi şikayete tabi olup, bütün bu olgular ihtiyati tedbirin hukuki ve fiilen uygulandığını göstermektedir. Bu itibarla ilk derece mahkemesi kararı yerinde olup istinaf mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış hükmün, bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 2018/723 esas 2018/694 karar 08.05.2018 tarihli kararının BOZULMASINA, dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 22.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.