1. Hukuk Dairesi 2021/7368 E. , 2021/4773 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşüldü;
Dava kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davasıdır.
Dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölüme ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Mahkemece dava konusu taşınmaz bölümü yönünden kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hemen Belirtmek gerekir ki; dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni" ile ilgili zorunlu bir durumdur. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları dava açılmasından hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı tarihte bulunmaması veya bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddetmesi gerekir. Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (mesela, görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (mesela, kesin hüküm gibi). Olumsuz dava şartlarından birisi mevcutsa veya olumlu dava şartlarından biri mevcut değilse, davanın esası incelenemez.
Somut olayda; ... Kadastro Mahkemesi’nin 2006/701 Esas 2013/2 Karar sayılı ilamının iş bu dava yönünden kesin hüküm oluşturduğu kabul edilmek suretiyle kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmaz çok büyük bir yüzölçüme sahip mera parseli olup, mahkemece, sözü edilen dava dosyasının içerisinde bulunan fen krokisi ile eldeki davanın fen krokisi çakıştırılmamış, anılan davanın konusunu teşkil eden yer ile eldeki davanın konusu bölümlerin aynı yer olduğu belirlenmemiş, bundan sonra kesin hüküm oluşturup oluşturmadığının tartışılması gerektiği göz ardı edilmiştir. Bu tür eksik ve yetersiz soruşturmaya dayanılarak karar verilemez.
Hal böyle olunca, doğru sonuca varılabilmesi için, mahallinde elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen yerel bilirkişi ve teknik bilirkişi huzuru ile yapılacak keşif sırasında Selim Kadastro Mahkemesinin 2006/701 Esas 2013/2 Karar sayılı dosyasının aslı dosya arasına alındıktan sonra, ilamının eki krokiler eldeki dava dosyasının fen krokisi ile çakıştırılmak suretiyle uygulanıp, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin kesin hüküm kapsamında kalıp kalmadığı yöntemince belirlenmeli, anılan dava dosyasının kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı tartışılmalı, kesin hüküm olmadığının anlaşılması halinde ise usulüne uygun mera araştırması yapılarak bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen bölüme ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Mahkemece, dava konusu taşınmaz bölümü üzerinde davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde aynen “ Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.” hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan Kadastro Kanunu’nun 17 .maddesinde aynen “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir” hükmüne yer verilmiştir. Bu tür uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulabilmesi için dava konusu taşınmazın tespit tarihinden geriye doğru 20 yıl süreyle malik sıfatıyla kimin zilyetliğinde bulundurduğunu duraksamaya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Somut olayda, çekişmeli taşınmaz bölümü ham toprak vasfı ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiş olup, mahkemece, taşınmaz bölümü üzerinde davacı lehine imar-ihya nedeniyle kazanım koşullarının oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılmamış, bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini ve üzerindeki imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğrafı incelemesi olduğu halde, hava fotoğraflarından yöntemine uygun şekilde ve yeterince yararlanılmamış, hava fotoğrafları üzerinde çekişmeli bölümlerin işaretlenmesiyle yetinilmiş, taşınmaz bölümünün niteliği yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmaz bölümü üzerinde sürdürüldüğü iddia olunan zilyetliğin sürdürülüş biçimi, taşınmaz bölümlerinin
önceki niteliği, imar-ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığı ve tamamlanmış ise hangi tarihte tamamlandığı hususları maddi olaylara dayalı olarak ayrıntılı şekilde sorulup açıklattırılmamış ve ziraat bilirkişisinin somut verilere ve bilimsel esaslara dayanmayan, soyut içerikli raporuna dayanılarak hüküm verilmiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeyle hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca, sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece öncelikle, taşınmaz bölümüne ait en eski ve yeni tarihli ortofoto ve uydu fotoğrafları ile Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin hava fotoğrafı sorgulama sayfasına girilerek taşınmaz bölümünün bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya içerisine konulmak suretiyle, buradan elde edilen verilere göre tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine (bulunmadığı takdirde bu tarihlere en yakın tarihlere) ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat bilirkişi kurulu, fen bilirkişisi ve jeodezi ve fotogrametri mühendisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmaz bölümlerinin öncesinin kime ait olduğu, kimden intikal ettiği ve ne şekilde kullanıldığı, taşınmaz bölümlerinin imar-ihyaya konu edilip edilmediği, edilmiş ise imar-ihyanın hangi tarihte başlayıp hangi tarihte bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanları arasında çelişki doğması halinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle bu çelişkiler giderilmeye çalışılmalı; ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, taşınmaz bölümlerinin toprak yapısını ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini, taşınmaz bölümleri üzerindeki bitki örtüsünü, taşınmaz bölümleri imar-ihyaya konu edilmişse, imar-ihyanın tamamlandığı tarihi bildirir ve komşu parsellerle karşılaştırmalı değerlendirmeyi ve taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş renkli fotoğraflarını içerir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisi bilirkişiden yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik üç adet hava fotoğrafı ile, inceleme yaptırılarak, taşınmaz bölümünün sınırlarını ve niteliğini, imar-ihya tamamlanmış ise tamamlandığı tarih ile taşınmaz bölümlerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor düzenlemesi istenilmeli; fen bilirkişisine ise, keşfi takibe imkan verir denetime elverişli rapor düzenlettirilmeli, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek 3402 sayılı Kanunu’nun 14. ve 17. maddesinde öngörülen koşulların dava tarihine kadar davacı yararına gerçekleşip gerçekleşmediği kesin olarak belirlenmeli ve varılan sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.