10. Hukuk Dairesi 2014/22065 E. , 2016/1952 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk davadan kalan kusur farkının, 506 sayılı Yasanın 26. ve 87. maddelerince tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (Tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkı, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olup, Kurum alacağının belirlenmesinde dikkate alınması gereken, gelirin ilk peşin sermaye değeridir.
Hukuk Genel Kurulunun 07.5.2008 gün ve 10-363 E, 366 K. Sayılı ilamında da belirttiği üzere, sigortalı veya hak sahiplerine bağlanan gelirde meydana gelen her artış ya da değişikliğin ayrı bir olgu niteliğinde bulunup, ilk peşin değerli gelir ile artışlar nedeniyle açılan ilk rücu davasının kesinleşmiş olmasının, ilk peşin değerli gelirin (ilk davada hüküm altına alınmayan) kusur farkı nedeniyle kesin hüküm engeli oluşturmayacağının, eldeki davada, sürekli iş göremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değerinin, artışlardan bağımsız, ayrı bir olgu, ayrı bir değer ifade ettiğinin, davacı Kurum yönünden kazanılmış hak oluşturması ve kesin hüküm nedeniyle olumsuz dava şartı niteliğinde bulunmaması karşısında, mahkemece, Kurumun kusur farkından kaynaklanan bakiye zararının belirlenmesinde, ilk peşin değerli gelirin hüküm altına alınmayan bölümünün kabulü gereklidir.
Somut olayda ise, her ne kadar Dairemizin 2013/ 19024 – 17934 sayılı Düzelterek Onama ilamı ile kesinleşen ilk davada alınan 16.4.2012 havale tarihli ilk kusur raporunda, davalı alt işveren ... nin %60, asıl işveren ... nin %20 ve hayatını kaybeden kazalı işçi ..." ın da kazanın meydana gelmesinde %20 oranında kusurlu oldukları belirlenmiş ise de, itiraz üzerine alınan 30/07/2012 havale tarihli raporda, meydana gelen kazada, davalılardan Trapez Trifon Ltd. Şti." nin 3/8 oranında birinci derecede kusurlu olduğu, davalılardan ... 3/8 oranında birinci derecede kusurlu olduğu, davacı kuruma sigortalı işçi ... olayda 2/8 oranında ikinci derecede kusurlu olduklarının tespit edildiği, mahkemece, tüm dosya kapsamı, ceza dosyası ve 30/07/2012 havale tarihli bilirkişi raporı bir bütün halinde değerlendirildiğinde; müteveffa ..."ın geçirmiş olduğu iş kazasında davalılardan ..." nin 3/8 oranında birinci derecede kusurlu olduğu, davalılardan ..."nin 3/8 oranında birinci derecede kusurlu olduğu, sigortalı ..."ın olayda 2/8 oranında ikinci derecede kusurlu olduklarının anlaşılmış olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, böylece davalıların toplam %75 (6/8) oranında kusurlu kabul edildiği, talebin de %75 oranı üzerinden gerçekleştirildiği gözetildiğinde, Kurumun kusur farkından kaynaklanan bakiye zararının kalmadığı belirgindir.
Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 16.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.