10. Hukuk Dairesi 2014/22879 E. , 2016/1950 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; ilamında belirtildiği şekilde, davanın davalılardan ....... yönünden reddine, diğer davalılar yönlerinden kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 23.5.2001 tarihli iş kazasında, vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan ödemenin tahsili istemine ilişkin olup, 5510 sayılı Kanunun 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gözetildiğinde, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. ve 87.maddeleridir.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 87. maddesi hükmüne göre aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişidir.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise asıl işverenden istenilen işin, asıl iş ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Somut olayda, davalılardan ....... ile ....... arasında, emanet usulünce akdedilmiş olan 17.4.2001 tarihli taşeron sözleşmesinin konusunun, muhtelif mahallelerde kanalizasyon inşaatı işi olduğu, kazanın ....... sigortalısının, kanal içinde büzü yerleştirip dışarıya çıkmak isterken toprak altında kalması şeklinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Temyiz edilmeden kesinleşen ilgili ceza dosyasında, ....... Yetkilisi yanında ......."de görevli diğer üç davalının da ceza aldıkları belirgindir.
Mahkemece, su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi işletmek amacıyla oluturulan ......."nin, ihale makamı olup, olayın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığı şeklinde değerlendirme yapan son kusur raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş ise de, yapılan iceleme ve araştırma yeterli değildir.
Mahkemece yapılması gereken, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, davalılar ....... ile ....... arasında asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığını araştırmak, bulunmadığı kanaatine varıldığı takdirde, davalı ....... yönünden 506 sayılı Yasanın 26/2 maddesi kapsamında araştırma yapmak, varılan sonuca göre gerektiğinde yeniden kusur incelemesi yaptırmaktır.
Bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.