14. Hukuk Dairesi 2015/6785 E. , 2015/6323 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Osmaneli Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/04/2014
NUMARASI : 2012/164-2014/63
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.11.2012 gününde verilen dilekçe ile sınır tespiti ve elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 14.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı köy, davalı köy ile 31.01.1929 ve 04.02.1954 tarihli kararlar ile belirlenmiş olan köy sınırlarının davacı köye ait sınırların tespiti ile davacı köye ait sınırlar içerisinde bulunan su kaynaklarına ve su toplama havuzlarına davalının elatmasının önlenmesini istemiştir.
Davalı köy, davacının iddia etmiş olduğu yerlerin davalı köyün sınırları içerisinde kaldığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece idari sınır tutanaklarının uygulanması sonucu ihtilafa konu sınırda eldeki verilerle bir sınır tespiti yapmanın imkansız olduğu nedeniyle ispat edilemeyen davanın reddine karar vermiştir.
Hükmü, davacı köy vekili temyiz etmiştir.
Davacı köy, dava dilekçesinde dayandığı hukuki sebeplerin özetini bildirmelidir (HMK m. 119,1/g). Ancak, dayanılan hukuki sebebin gösterilmesi dava dilekçesinin zorunlu bir unsuru olmadığından gösterilmemiş olmasının bir müeyyidesi yoktur (HMK m. 119/2). HMK"nın 33. maddesi gereğince hakim, Türk kanunlarını kendiliğinden uygulamakla yükümlüdür. Davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıalara uygulanacak hukuk kuralını bulup uygulamak hakimin görevidir. Bu nedenle hakim, tarafların bildirdikleri hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, tarafların dilekçelerinde bildirdikleri olayların hukuki sebebini kendiliğinden araştırır ve belirler.
Davacı köy, dava konusu yerin, sınır uyuşmazlığı nedeniyle kullanımı hususunda anlaşmazlığın olduğunu, davalı köyün kendilerine ait olan yerde su kaynaklarının kullanılmasına engel olduğunu ileri sürerek taraf köylere ait sınırnamelere göre müşterek sınırın tespitini ve elatmanın önlenmesini İstemiştir. Diğer bir deyişle köyler arasındaki müşterek sınırın yeniden belirlenmesini talep etmemiştir. Zira köy sınırlarının belirlenmesi veya değiştirilmesi idari işlem konusudur. Bu nedenle bu konuda çıkacak çekişmenin çözümünde de idari yargı yetkilidir.
Bu bakımdan iddianın ileri sürülüş itibariyle yalnız sınır tespiti değil orman içerisinde bulunduğu anlaşılan su kaynağından yararlanma konusunda muarazanın giderilmesi isteğine ilişkindir.
TMK"nın 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen TMK"nın 756. maddesi gereğince de; "Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır."
Gerek TMK"nın 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s. 618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Bir başka ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur.
Somut olaya gelince; idarece düzenlenen 07.07.2011, 03.10.2011 ve 02.07.2012 tarihli raporlarda su kaynaklarının 107 ada 102 no"lu Hazine adına kayıtlı orman vasıflı taşınmaz içerisinde kaldığı ancak her iki köyün de kendi köylerinin idari sınırlarını iddia etmesinden kaynaklanan su anlaşmazlığı olduğu anlaşılmış olup ilgili mevzuata göre işlem yapılması ve ilgili mahkemede haklarını aramaları gerektiği belirtilmiştir. Davaya konu kaynak, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerden çıktığından genel sudur. Genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir. İçme suyu ihtiyacının sulama suyu ihtiyacına nazaran öncelikli olduğu da gözetilmelidir.
Bu durumda mahkemece, suların en az olduğu dönemde mahallinde ziraatçi ve jeoloji mühendisi bilirkişiler hazır bulundurularak yeniden keşif yapılarak davacının suya ihtiyacı olup olmadığı bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmeli, davalıların içme suyu ihtiyaçları olup olmadığı, bu ihtiyacı şebeke suyu veya başka kaynaktan karşılayıp karşılamadıkları araştırılmalı, içme suyu ihtiyacının sulama suyu ihtiyacına nazaran öncelikli olduğu da gözetilerek herkesin ihtiyaçları oranında yararlanabileceği bir su rejimi kurulması yoluna gidilmelidir. Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı köy vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.06.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.