Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2021/512
Karar No: 2021/1216
Karar Tarihi: 12.10.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021/512 Esas 2021/1216 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2021/512 E.  ,  2021/1216 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 6. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı .... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalılardan .... nezdinde çalışmakta iken otobüs işletmeciliğinin diğer davalı ....’ye devredilmesi gerekçe gösterilerek iş sözleşmesinin feshedildiğini, davalıların alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı .... vekili cevap dilekçesinde; davacının alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    6. Davalı .... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin diğer davalı adına tescilli bir kısım markaları satın aldığını, otobüs işletmeciliğinin devrinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin ve diğer davalının birbirinden bağımsız iki farklı şirket olduğunu, alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının hiçbir zaman müvekkili nezdinde çalışmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkeme Kararı:
    7. İzmir 6. İş Mahkemesinin 30.05.2013 tarihli ve 2012/269 E., 2013/275 K. sayılı kararı ile; Marka-Alan Adı Devir Sözleşmesi ile davalı ...."ye ait sözleşmede belirtilen markaların davalı ...."ye devri ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesi kapsamında işyerinin maddi olmayan unsurlarından marka haklarının devredilmesinin işyeri devri olarak kabulünün gerektiği, her ne kadar iş sözleşmesi 02.12.2011 tarihinde feshedilmiş ise de, davacı tanıklarının anlatımlarından davacı ile birlikte davalı .... çalışanlarının bir kısmının iş sözleşmesinin feshedilmesinden hemen sonra (ve davalılar arasındaki sözleşmenin imzalandığı 15.03.2012 tarihinde önce) başlayan geçiş döneminde, her iki davalının biletlerin aynı yazıhanede farklı çalışanlar tarafından kesildiği, müşterilerin bir süre ayrı servislerle sonra aynı servislerle taşındığı, geçiş döneminin bitmesi sonrasında ise birlikte işlem yapıldığı, buna göre devir sürecinin Marka-Alan Adı Devir Sözleşmesinin imzalandığı 15.03.2012 tarihinden önce başlamış olduğu, yani devir sözleşmesinin sözlü olarak yapıldığı, davacı ve diğer bir grup işçinin iş sözleşmelerinin feshinin davalılar arasında gerçekleşen sözlü veya zımni anlaşmanın fiilen hayata geçirilmesi sürecinin bir parçası olduğu, devralan davalıyı sorumluktan kurtaracak şekilde resmî devirden önce işçi fazlasının tasfiye edildiği, davacı işçinin iş sözleşmesinin feshinin işyeri devri kapsamında yapıldığı ve fesih tarihi itibarı ile devir sürecinin başlamış olduğu kanaatine varıldığı, bu nedenle iş sözleşmesinin feshinden doğan alacaklardan her iki davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    8. İzmir 6. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    9. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 16.03.2015 tarihli ve 2015/900 E., 2015/10178 K. sayılı kararı ile; “…1-Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık, davalılar arasında iş yeri devri ilişkisi bulunup bulunmadığı, işyeri devrinin iş ilişkisine ve işçilik haklarına etkileri noktalarında toplanmaktadır…
    Somut olayda, davacının iş sözleşmesi davalılardan Varan Turizm Seyahat A.Ş. bünyesinde çalışırken 23.11.2011 tarihli fesih bildirimi ile işyerinin kapanması kararı alındığı belirtilerek işletmesel nedenle 31.12.2011 tarihi itibari ile feshedilmiştir. Fesihten sonra davalılar arasında imzalanan Bakırköy 33. Noterliğinin 15.03.2012 tarihli ve 17971 yevmiye numaralı "Marka -Alan adı devir sözleşmesi" başlıklı belge ile ..."ye ait bir kısım markalar diğer davalıya devredilmiştir. Mahkemece, davalılar arasındaki sözlü ve zımni devir sözleşmesinin davacı ile birlikte bir kısım işçilerin iş sözleşmelerinin feshedildiği tarihte yapıldığı ve bu devrin işyeri devri niteliğinde olduğu kabul edilerek, talep konusu alacaklardan davalıların müştereken sorumlu olduklarına karar verilmiştir. Dosya içeriğine göre, otobüs işletmesi işi yapan Varan Turizm Seyahat A.Ş."ye ait işçilerin, gayrimenkullerin, işletilen otobüslerin ve teçhizatın büyük çoğunluğunun diğer davalıya devredildiği ispatlanamamıştır. Davacının iş sözleşmesinin feshi, resmi Marka -Alan adı devir sözleşmesi öncesinde yapılmıştır ve Ulusoy Seyahat ve Nakliyat A.Ş."de çalışmasının bulunmadığı tarafların kabulündedir. Türk Borçlar Kanunu 202. maddenin de somut olayda uygulanma olanağı yoktur. Bu sebeple davalı ...."nin devralan işveren sıfatı ile talep konusu alacaklardan müştereken sorumlu tutulmuş olması hatalıdır.
    2-Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen iki hafta içinde yapılan zaman aşımı def"i ıslaha konu alacakları etkiler.
    Somut olayda, dava konusu alacaklar 25.02.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile arttırılmıştır. Davacının ıslah dilekçesine karşı, davalı .... vekili tarafından yöntemine uygun biçimde zamanaşımı def"i ileri sürüldüğü halde fazla çalışma alacağı bakımından zamanaşımı def"i değerlendirilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçeleriyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    10. İzmir 6. İş Mahkemesinin 03.12.2015 tarihli ve 2015/346 E., 2015/659 K. sayılı kararı ile; (2) numaralı bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, (1) numaralı bozma sebebine ilişkin olarak ise önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle ve mahkemenin 2014/170 E., 2014/378 K.; 2014/171 E., 2014/379 K. ; 2014/220 E., 2014/380 K. sayılı emsal dosyalarında “davalı .... fesih işlemlerini devir sebebi ile fiilen gerçekleştiren devreden işveren olması ve davalı ...."nin de işyerini devralan ve devir sebebi ile iş akdi feshedilen işçilerin devir tarihine kadar ödenmemiş olan işçilik alacaklarını da devralması sebebi ile sorumlu olduğundan davacının alacaklarından müteselsilen sorumlu oldukları esasına göre” hüküm kurulduğu, bu kararların Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği, buna göre 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesi kapsamında davalılar arasında işyeri devri bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    11. Direnme kararı süresi içinde davalı .... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; “Marka-Alan Adı Devir Sözleşmesi" ile davalı ..."ye ait bir kısım markaların diğer davalıya devredildiği somut olayda, davalılar arasında işyeri devrinin bulunup bulunmadığı hususunun ispatlanıp ispatlanmadığı; buradan varılacak sonuca göre davalı ...."nin devralan işveren sıfatı ile talep konusu alacaklardan diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulmasının yerine olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    13. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulması faydalı olacaktır.
    14. İşçilik alacaklarından kaynaklı iş mahkemesinde açılan davalar, basit yargılama usulüne tabi, temel olarak tasarruf ilkesi ve taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalardır. Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda, deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim, delillere kendiliğinden başvuramaz ve taraflara delilleri hatırlatabilecek davranışlarda da bulunamaz (Yılmaz, Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Değiştirilmiş 2. Baskı, Ankara 2013, s. 274, 275).
    15. Tasarruf ilkesi, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) ayrı bir madde başlığı altında düzenlenmemiş ise de, medeni usul hukukumuzda geçerli olan temel ilkelerden birisidir. Bununla birlikte, HUMK’un 72. maddesinde yer alan “Hakim iki taraftan birinin talebi olmaksızın re"sen bir davayı tetkik ve halledemez.” hükmü ile 79. maddede yer alan “Kanunen sarahat olmadıkça hiç kimse kendi lehine olan davayı ikameye veya hakkını talebe icbar olunamaz.” şeklindeki düzenlemeler, tasarruf ilkesinin varlığını ortaya koymaktadır. Yine tasarruf ilkesi gereğince davacı açtığı davadan feragat edebilir (m. 91), davalı davayı kabul edebilir (m. 92) veya sulh yoluyla taraflar dava üzerinde tasarrufta bulunabilir.
    16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi gereğince eldeki davada temyiz kanun yolu bakımından mülga 1086 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte ise de, diğer yönlerden 6100 sayılı HMK’nın derhal uygulanması gerekmektedir. Nitekim 6100 sayılı HMK’nın 448. maddesine göre “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.”
    17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tasarruf İlkesi” başlıklı 24. maddesi ise;
    “(1) Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
    (2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
    (3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
    18. Bu aşamada kanun yoluna başvuruda tasarruf ilkesinin ne şekilde gerçekleşeceğinden bahsetmekte yarar bulunmaktadır. Kanun yoluna başvuruda tasarruf ilkesi, kanun yoluna başvuru ile bağlılık, kanun yoluna başvurunun yürütülmesinde ve sona erdirilmesinde taraf tasarrufu olarak karşımıza çıkmaktadır (Meriç, Nedim; Medeni Yargılama Hukukunda Tasarruf ve Taleple Bağlılık İlkesinin Kapsamı ve Bazı Güncel Kararların Değerlendirilmesi, S.D.Ü Hukuk Fakültesi Dergisi, Mihbir Özel Sayısı, 2014, s. 50-52).
    19. Kanun yolu talebi ile bağlılık, kamu düzenine ilişkin hususlar ayrık olmak üzere kanun yolu incelemesinde ileri sürülen nedenlerin ve bu nedenlerden kaynaklanan taleplerin kanun yolu incelemesinin kapsamını belirlemesi anlamına gelmektedir (Meriç, s. 50).
    20. Belirtmek gerekir ki, bir davanın tarafları aleyhlerine olan bir hükmün tamamını temyiz edebilecekleri gibi yalnızca bir bölümünü temyiz edip, diğer bölümlerini temyiz etmeyebilirler. Davalıların birden çok olması durumunda temyiz etmeyen davalı taraf yönünden hüküm kesinleşmiş olur. Yukarıda ifade edildiği gibi medeni usul hukukunda kural olarak tasarruf ilkesi geçerli olduğundan, mahkeme birinin talebi olmaksızın kendiliğinden bir davayı inceleyip karar veremez (HMK m. 24). Ayrıca tarafların tasarruf yetkisi dava açıldıktan sonra ve kanun yollarına başvuru sırasında da geçerlidir. Bu nedenledir ki kanun yolu incelemesi sadece aleyhine kanun yoluna başvurulan talepler hakkındaki kararlar bakımından yapılır.
    21. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 428. maddesinde temyiz mahkemesinin hangi sebeplerden dolayı mahkeme kararını bozabileceği, aynı Kanun’un 435. maddesinde ise temyiz dilekçesinde bulunması gereken hususlar belirtilmiş; maddenin 1. fıkrasının 6. bendinde de temyiz sebeplerinin temyiz dilekçesinde bulunması gerektiği düzenleme altına alınmıştır.
    22. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 439. maddesinin 2. fıkrasında ise, temyiz mahkemesinin iki tarafın iddia ve savunması ile bağlı olmadığı, kanunun sarih maddesine muhalif gördüğü diğer sebeplerden dolayı da temyiz olunan kararı bozabileceği ifade edilmiştir. Yine, 6100 sayılı HMK"nın 369. maddesinin 1. fıkrasında Yargıtay"ın tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebileceği belirtilmiştir.
    23. Ayrıca 1086 sayılı HUMK"nın 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 435. maddesinin 2. fıkrasında temyiz dilekçesi, temyiz edenin kimliği ve imzasıyla, temyiz olunan hükmü yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması hâlinde diğer şartlar bulunmasa bile reddolunmayıp, temyiz incelemesi yapılacağı belirtilmiş ise de; bu temyiz incelemesinin kanunun açık hükmüne aykırı olan ve kamu düzenini ilgilendiren hususlar çerçevesinde yapılacağının kabulü gerekir.
    24. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 16.09.2021 tarihli ve 2017/(7)9-2544 E., 2021/1021 K.; 09.04.2019 tarihli ve 2015/22-3348 E., 2019/429 K.; 19.09.2018 tarihli ve 2015/22-2319 E., 2018/1333 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    25. Bu aşamada somut olay bakımından değerlendirilmesi gereken ilk husus, davalı .... vekilinin uygulamada “süre tutum” adı verilen dilekçe ile gerekçeli kararın tebliğ edilmesinden sonra gerekçe içeren temyiz dilekçesi vereceğini belirttiği, gerekçeli kararın tebliğine rağmen temyiz gerekçelerini içeren temyiz dilekçesi ibraz etmediği dikkate alındığında, temyiz incelemesinin hangi çerçevede yapılması gerektiğidir.
    26. Yukarıda açıklanan maddi ve hukukî olgular ışığında, uyuşmazlık konusu olayda davalı .... vekilince herhangi bir somut temyiz sebebinin bildirilmediği gözetildiğinde, sadece kanunun açık hükmüne aykırılık ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu ile sınırlı olarak temyiz incelemesinin gerçekleştirilmesi gerektiği açıktır. Bu anlamda olmak üzere, somut olayda, kanunun açık hükmüne aykırılık ve kamu düzenine aykırılık hâlleri de mevcut olmadığından, direnme kararına karşı sebepleri bildirilmiş olmayan temyiz itirazı yerinde değildir.
    27. O hâlde, direnme kararının onanması gerekmektedir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı .... vekilinin gerekçesi bulunmayan temyiz isteminin reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,
    Aşağıda dökümü yazılı (70,58TL) harcın davalı ...."den alınmasına,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi