20. Hukuk Dairesi 2015/14173 E. , 2016/11895 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin giderden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı 31/03/2011 tarihli dava dilekçesi ile; ... köyü 101 ada 422 parsel sayılı taşınmaza 16/02/2010 tarihinde tümü ile malik olduğunu, kadastro çalışmalarından sonra tapu kaydı oluşan taşınmazın 33.012,11 m2 kısmını davalılardan..."dan, 1000 m2"lik kısmını da davalılardan ...."den satın aldığını, müvekkilinin tapuda farklı zamanlarda paylı olarak satın aldığı ve tümü ile malik olduğu taşınmazın zeminde topoğrafyasını belirlemek amacı ile harita mühendisi ile çalışma yaptığını, bu çalışma sonucu taşınmazın 23.265 m2 olduğunu, 10.147 m2"lik kısmının eksik olduğunun farkına vardığını, bu alanın bedeli ödenerek satın alındığını, bu şekli ile müvekkilinin zarara uğradığını, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemlerinin bir bütün oluşturduğunu, bu kayıtlarda yapılan hatalardan devletin sorumlu olduğunu, bu nedenlerle ...dan 256.022 TL, ...den 7.800 TL, diğer davalı Hazineden tespit yaptığı alana tekamül edilmesi nedeniyle tümü ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil edilmesini talep ve dava etmiş, davalı Hazine açısından tefrik kararı verilerek dosya yukarda yazan esas sırasına kaydedilmiştir.
Mahkemece dava Orman Yönetimine ihbar edilmiş, Orman Yönetimi dava konusu taşınmazın kısmen orman sınırı içinde kalması nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/327 Esas sayılı dosyasında tapu iptal ve tescil davası açtıklarını belirtmiştir.
Mahkemece; ilk icra edilen keşifte taşınmazın miktarında herhangi bir eksiklik çıkmadığı, daha sonradan açılan dava ile tapu kaydının bir kısmının iptal edildiği, bu haliyle davalılara atfedilebilecek bir kusurun söz konusu olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 1007. madde hükmüne göre tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece dava konusu taşınmazın yüzölçümünde bir eksiklik olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmişse de delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür.Şöyle ki; davacı dava açarken taşınmazın gerçek yüzölçümünün tapuda yazan miktardan daha az olduğunu belirterek dava açmış, mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen fen bilirkişi ek raporunda taşınmazın bir kısmının orman parselinde bir kısmının ise 2/B alanında kaldığı belirtilmiş, davanın Orman Yönetimine ihbarı üzerine Orman Yönetimi tarafından açılan asliye hukuk mahkemesinin 2013/327 Esas sayılı dosyası ile taşınmazın kesinleşen orman sınırı içinde
kalan kısmı yönünden tapu iptal ve tescil davası açılmış 2014/124 sayılı karar ile Orman Yönetimin davası kabul edilerek taşınmazın ormanda kalan kısımları yönünden tapu ipta ve orman vasfı ile tescil karar verilmiş,ve bu karar temyiz edilmeksizin 03/07/2014 tarihinde(temyize konu dosyanın karar tarihinden önce) kesinleşmiştir. Tapu İptal ve tescil kararının verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi ile birlikte ,daha önce davacı adına tapuda kayıtlı taşınmaz davacının elinden çıkmış ve davacı zarara uğramıştır.
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup, burada Devletin sorumluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür.
Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalar, hatalı tapu sicili oluşmasına sebebiyet verdiği için, kadastro tespitinde yapılan hatalar da, TMK"nın 1007. maddesi anlamında tapu sicili kavramı içindedir. Hatalı yapılan kadastro tespiti ile oluşan tapu kaydının daha sonra mahkeme kararıyla iptal edilmesi halinde, tapu malikinin bu nedenle doğan zararından TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur. Her ne kadar somut olayda, davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmazın tapusunun iptaline henüz karar verilmemiş ise de;dava açıldığı tarihte de dava konusu taşınmazın bi kısmı orman sınırları içinde kalmakta ve davacının taşınmazın yüzölçümün eksik olduğu iddiası da bu nedene dayamakta idi, kaldı ki yargılamanın devamı sırasında, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu taşımazın ormanda kalan kısmı açısından tapusunun iptaline karar verilmiş ve bu karar da kesinleşerek taşınmaz kısmen davacının elinden çıkmış davacı zarara uğramıştır.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, davacı, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine dayalı tazminat isteminde bulunduğu ve davacı adına kayıtlı taşınmazın bir kısmı dava sonucu elinden çıkmış olduğu gözetilerek, işin esasına girilip taraf delilleri toplanıp hasıl olacak sonuca uygun hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi, usûl ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/12/2016 tarihinde oy birliği ile karar verildi.