Davacı, eşi NÇ."ın yersiz karne kullanımı nedeniyle davalı Kuruma borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Ö.A. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalı Kurum tarafından adına tahakkuk ettirilen yersiz sağlık karnesi kullanımına ilişkin borcu bulunmadığının tesbitini istemiştir
Mahkemece dava konusu uyuşmazlık dava açıldıktan sonra yasal düzenleme ile çözümlendiğinden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Gerçekten 29.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 2007 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun 29.maddesi ile “ 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı sosyal güvenlik kanunlarından herhangi biri kapsamında sağlık yardımı alması gerekirken, aynı dönemde diğer bir sosyal güvenlik kanunu kapsamında hak etmediği halde sağlık yardımı almış kişilerden, yersiz olarak sağlık ödemeleri yapan sosyal güvenlik kurumu tarafından tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa bu nedenle ilgililerin açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde, tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden sosyal güvenlik kurumlarınca da vazgeçilir” hükmü getirilmiştir. Gerçekten anılan yasal düzenlemenin amacı sayılan sosyal güvenlik yasalarından biri kapsamında sağlık yardımından yararlanırken veya yararlanması gerekirken başka bir sosyal güvenlik yasası kapsamında sağlık yardımı alanlar hakkında tahakkuk etilen borçların takibinden vazgeçilmesinin ancak ilgililerin açmış oldukları dava varsa bu davalarından vazgeçmeleri şartıyla mümkün olabileceğine ilişkindir.
Yapılan incelemede davacının 1479 sayılı Yasa’ya tabi emekli Bağ-kur sigortalısı olduğu, eşi N.Ç.adına Kurumca 2/649157 tahsis numarasıyla sağlık karnesi düzenlendiği, sigortalının eşinin 01.07.1997 tarihinden itibaren 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olarak yaşlılık aylığı aldığı, kurumun davacıya gönderdiği 23.05.2006 tarihli yersiz karne kullanımından doğan ana borç ve gecikme faizi toplamı 10.102,32 YTL. lik ödeme emrinin, sigortalının eşinin 06.04.2000-09.02.2004 tarihleri arasında sağlık karnesi kullanımı ve hastane masraflarına ilişkin olduğu görülmektedir.
Mahkemece her ne kadar söz konusu yasal düzenleme esas alınarak uyuşmazlığın çözümlendiğinden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de; söz konusu yasal düzenleme gereği henüz davalı Kurumca bir işlem yapılmamıştır. Nitekim söz konusu Kanun uyarınca mahkemece davacı vekiline 22.02.2007 tarihinde Kuruma başvurup uyuşmazlığı idari yoldan çözmesi için önel verildiği halde, davacı vekilince Kuruma başvuru yapılmamış ve yine Kurum tarafından mahkemeye verilen cevapta da davacının Kuruma herhangi bir başvurusundan bahsedilmemiştir.
Yapılacak iş; davacıya Kuruma başvurup uyuşmazlığı çözmek için önel vermek, Kurum tarafından anılan borç takibinden vazgeçilmesi halinde yazılı olduğu şekilde karar vermek, aksi halde işin esasına girilerek gerekli araştırmaları yapıp çıkacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,23.10.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.