Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2055
Karar No: 2021/1208
Karar Tarihi: 12.10.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2055 Esas 2021/1208 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2055 E.  ,  2021/1208 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “ziynet alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 5. Aile Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 25.12.2012 tarihli dava dilekçesinde; davalıların kardeş olduklarını, müvekkili ile davalılardan Cihangir’in 11.09.2005 tarihinde evlendiğini, sonrasında Kadıköy 5. Aile Mahkemesinin 10.10.2012 tarihli ve 2010/324 E., 2012/767 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, düğünde takılan ziynetlerden ince olanların satılarak 26 tane kalın bileziğe dönüştürüldüğünü, bu altınların evde saklanmasının tehlikeli olması nedeni ile davalı ... tarafından teslim alınarak aile kasasına götürüldüğünü, müvekkile ait altınların Berna’nın altınları ile karışmaması adına teslim edilen altınlara ilişkin belge düzenlendiğini, bu belgenin boşanma davasının yargılaması aşamasında davalı ... tarafından kabul edildiğini ancak altınların müvekkiline iade edilmediğini, davalılardan Cihangir’in ise altınları işyerinin ihtiyaçları için bozdurduğunu beyan ettiğini ileri sürerek dilekçe ekinde yazılı belgede belirtilen 5 adet tam altın, 32 adet yarım altın, 136 adet çeyrek altın, 1 adet gremse, 26 adet bilezik, 1 adet bileklik ve 1 setten oluşan ziynet eşyalarının davalılardan aynen iadesi olmadığı taktirde tahsil tarihindeki altının satış kuru üzerinden bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar Cevabı:
    5. Davalılar vekili 15.01.2013 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, müvekkil ve ailesinin ait oldukları kültüre göre geline takılan altınların satılmasının ayıp olduğunu, sunulan belgenin hukukî nitelik arz etmediğini, üzerinde imza bulunmadığını, davacının iddia ettiği miktarın gerçeği yansıtmadığını, bilgi notu niteliğindeki tutanakla birlikte bir takım ziynet eşyalarının Berna’ya teslim edildiğini, kalan kısmın davacının takmak üzere davacıda kaldığını, ancak evlendikten bir yıl sonra davacının boşanma davası açtığını, dava açmadan önce altınlarını Berna’dan aldığını, bilgi notunun da bu şekilde davacının eline geçtiğini, bu altınları bozdurarak elde ettiği nakit parayı adına kayıtlı banka hesabına yatırdığını, tüm bunların boşanma dava dosyasında ispat edildiğini, hiçbir geliri olmayan davacının hesabına 29.465TL tutarındaki nakit girişini açıklaması gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. İstanbul Anadolu 5. Aile Mahkemesinin 28.01.2015 tarihli ve 2012/1084 E., 2015/42 K. sayılı kararı ile; tarafların iddia ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde güvenlik açısından imzasız tutanakta bildirilen 5 adet cumhuriyet altını, 32 adet yarım altın, 136 adet çeyrek altın, 1 adet gremse altın, 6 adet bilezik, 1 adet set ve 1 adet bilekliğin davalılardan Berna’nın bankada bulunan kasasına konulduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlığın bulunmadığı, uyuşmazlığın davalılar tarafından bu altınların kasadan alınarak davacıya iade edilip edilmediği noktasında olduğu, dolayısıyla davalılar tarafından alınarak kasaya konulan altınların iade edildiğine yönelik ispat yükünün davalılarda olduğu, ancak davalıların üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği, bu yönden ziynetlerin davalıların zimmetinde olduğunun kabulünün gerektiği, iade edilecek değerlerin değerlendirilmesinde ise cumhuriyet, yarım, çeyrek ve gremse adı altında belirtilen altınların Türkiye’deki kuyumculuk sektörünün gelişimi, altın tasarımı üzerinde yoğun yapılan çalışmalar, yeni tasarımlar ve süslenmede gelinen nokta değerlendirildiğinde bu altınların kadının ziyneti olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesi ile bu altınların iadesi isteminin reddedildiği, davalının ortak konutta hırsızlık olduğuna yönelik iddialarının ise iki kez hırsızlık olayı yaşandığı ispat edilen ve bu nedenle güvenli olmayan konuta altınların döndürülmesinin de söz konusu olmadığı dolayısıyla hırsızlık olayları sırasında altınların konutta bulunduğunun kabulüne mahkemece olanak verilmediği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 26 adet 22 ayar 650 gram ve 56.843TL. değerinde bilezikler ile 14 ayar 60 gram ağırlığında 3.283TL değerinde 1 adet set takımı, 14 ayar 8 gram 438TL değerinde 1 adet bileklik olmak üzere toplam 60.564TL değerinde ziynet eşyasının davalılardan müteselsilen alınarak davacıya iadesine, iadesi mümkün olmadığı taktirde tahsil tarihindeki altının alış kuru üzerinden Türk Lirası olarak davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Temyiz:
    7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 14.03.2016 tarihli ve 2015/6528 E., 2016/3792 K. sayılı kararı ile;
    “…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
    Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.
    Mahkemece; reddedilen ziynet eşyaları yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken bu ziynetlerin yatırım aracına dönüşmesi nedeniyle ziynet sayılamayacağı belirtilerek yanılgılı değerlendirme ile bu talepler yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir,...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. İstanbul Anadolu 5. Aile Mahkemesinin 13.10.2016 tarihli ve 2016/412 E., 2016/691 K. sayılı kararı ile; tam, yarım ve çeyrek altın gibi altınların günümüz ekonomik koşulları, gelenek ve göreneklerde meydana gelen değişiklikler nedeniyle ziynet eşyası olarak kullanılmasının söz konusu olmadığı, bunların özellikle yatırım aracı olarak kullanıldıkları, yatırım aracına dönüşen bu altınların ziynet sayılamayacağı, dolayısıyla kadına bağışlanmış sayılmasının da mümkün olmayacağı, takı törenlerinde kadına ziynet olarak takılan ve kullanılanların dışında kalan altın ve paraların bir keseye konulduğu ve katılımcıların maksadının bu eşyaları taraflardan birisine bağışlamak olmadığı, bu yatırım araçları ile amaçlananın düğün masraflarına katkı, kalan olur ise yeni çiftlerin otomobil veya konut almasına destek mahiyetinde olduğu, takı töreninde takı takanların bunları kadına bağışlama iradelerinin var olduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesiyle 5 adet tam altın, 32 adet yarım altın, 136 adet çeyrek altın ve 1 adet gremse altının iadesi isteminin reddine dair direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tam, yarım, çeyrek ve gremse adı altında isimlendirilen altınların ziynet eşyası niteliğinde sayılıp sayılamayacağı, buradan varılacak sonuca göre davacının bu altınlara ilişkin ziynet eşyası alacağı davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından medeni usul hukukuna hâkim olan ilkelerle ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
    13. Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Taraflarca getirilme ilkesi” başlıklı 25. maddesi “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.” hükmünü taşımaktadır.
    14. Maddede, dava malzemesi olan vakıaların, taraflarca getirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Maddenin 1. fıkrası, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 75. maddesinin 1. fıkrasını karşılamaktadır. 2. fıkra ise yeni bir hüküm olup, delillerin toplanması bakımından genel kuralı ifade etmektedir. Maddede, 1086 sayılı HUMK’nın 75. maddesindeki “hatırlatacak hâllerde dahi bulunamaz” ibaresi muhafaza edilmiştir. Bununla yasaklanan husus, somut bir olaya, vakıaya işaret edilmesi, vakıa getirilmesinin telkin edilmesidir.
    15. Taraflar arasında meydana gelen bir uyuşmazlığın mahkemece çözümlenebilmesi için, öncelikle taraflardan birinin belli bir taleple mahkemeye başvurması gereklidir. Bu talep davacının mahkeme önündeki hukukî iddiasını içerir. Hâkim bu talebin haklı olup olmadığını iki aşamada inceler. Mahkeme öncelikle, davacının talebine uyan hukuk normunu bulacak, ancak karar vermesi için bu yeterli olmayıp, uygulanacak hükümde aranan unsurların somut olayda vakıa olarak gerçekleşip gerçekleşmediğini araştıracaktır. Hukuk uygulamasında hâkim, soyut hukuk kurallarını, somut olaya doğru bir şekilde uygulamakla görevlidir. Bu husus maddenin hükümet gerekçesinde “hâkimin getirilen olayın olgularının, vakıalarının soyut hukuk normunun unsurlarını karşılamadığını beyan edebilecektir” şeklinde açıklanmıştır. Madde ile dava malzemesinin, davanın temelini teşkil eden vakıalar ve delillerin getirilmesi konusunda, tarafların mutlak yetkisi vurgulanmaktadır. Medeni usul hukukumuzda, taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olduğundan dava malzemelerinin mahkemeye tam olarak getirilememesinin sorumluluğu taraflara yüklenmiştir. Davada taraf, maddi hukuka göre ne kadar haklı olursa olsun, talep sonucunu dayandırdığı vakıaları mahkemeye sunmamış ise talebinin reddi sonucu ile karşılaşacağı hususu şüphesizdir.
    16. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 26. maddesinde ise “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Bu madde ile aynı Kanun’un 24. maddesinde düzenlenen medenî yargılama için asıl olan tasarruf ilkesinin açılımı yapılmış olmaktadır.
    17. Açıklanan ilkelere göre, kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkimin iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate almamasını ve onlara hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamamasını ifade eder. Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.
    18. Açıklanan ilkelerin diğer sonucuna göre ise hâkim, tarafların ileri sürmediği vakıaları kendiliğinden araştıramaz. Davacı talep sonucunu haklı gösterecek vakıaları mahkemeye sunmalı, davalı ise; savunmasında dayandığı itiraz ve def’ileri haklı gösterecek vakıaları ileri sürmelidir. Mahkemece sadece taraflarca ileri sürülen vakıalar incelenebilir. Bu ilkelerin gereği olarak hâkim, kendi kişisel bilgisini de yargılamada kullanamaz.
    19. Bu noktada önemle vurgulamak gerekir ki, taleple bağlılık ilkesi, şartları uygun düştüğü ölçüde davalı için de geçerlidir. Bir diğer anlatımla hâkim, davalının savunması ile de bağlıdır ve davalının cevap dilekçesinde istediğinden fazlasına ya da bundan başka bir şeye hüküm veremez (Kuru Baki; Hukuk Muhakemeleri Usûlü, C. III, İstanbul 2001, s. 3096). Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 18.03.2015 tarihli ve 2013/23-1599 E., 2015/1057 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda hâkim davalının savunmasında yer vermediği bir vakıayı hükme esas alamayacaktır.
    20. Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uyarınca, davacı dava dilekçesinde; iddia etmiş olduğu her bir vakıayı ve bu vakıanın hangi delillerle ispat edileceği hususuna yer vermek zorundadır (HMK m. 119/1-f.). HUMK’nın 179. maddesindeki düzenlemeye karşılık gelen HMK’nın 119. maddesi ile dava dilekçesinde bulunması gereken hususların neler olduğu, ilâve unsurlarla birlikte ve daha geniş olarak düzenlenmiştir. “Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlıklı 198. madde ile tarafların, hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtme zorunluluğu, yani somutlaştırma yükü getirilmiş olduğundan, bu yükümlülük gereği, davacının iddia ettiği her bir vakıanın hangi delille ispat edileceğini, dava dilekçesinde belirtmesi esası da bir yenilik olarak maddede düzenlenmiştir. Böylece, özellikle ispat konusunda davaların usul ekonomisi ilkesine uygun bir biçimde, makul bir sürede sonuçlanması hedeflenmiştir.
    21. Diğer yandan davalı da, dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde cevap dilekçesini sunmalı (HMK m. 127/1), yine cevap dilekçesinde, savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini, her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini göstermeli ve taleplerini belirtmelidir (HMK m. 129). Dava ve cevap dilekçelerinin kapsamına ilişkin ilkelerin tamamlayıcısı niteliğinde olan HMK’nın 136/2. maddesi gereğince; davacının cevaba cevap, davalının da ikinci cevap dilekçesi hakkında, dava ve cevap dilekçelerine ilişkin hükümler, niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanacaktır.
    22. Tüm bu genel açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının ziynet alacağı talebine ilişkin olarak davalılar, yargılamanın hiç bir aşamasında talep edilen bu altınların ziynet eşyası niteliğinde olmayıp yatırım aracı niteliğinde olduğu savunmasına dayanmamışlardır. Aksine aşamalardaki tüm beyanlarında “davalının ve ailesinin yetiştiği kültürün örf, adet ve geleneklerine göre geline düğünde takılan takıları satmanın çok ayıp olduğu, ailenin takı parasına ihtiyaç duymayacak kadar ekonomik güce sahip bulunduğu, gelinin takı parasına tenezzül ve tevessül etmeyecekleri” savunmasıyla talep edilen ziynet eşyalarının davacıya iade edildiğini belirtmişlerdir. Mahkeme ise direnme öncesi bir kısım ziynet eşyası yönünden verilen davanın kısmen kabulü kararında “davalılar tarafından kasaya alınan altınların iade edildiğine yönelik ispat yükünün davalılarda olduğu, davalıların üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği” gerekçesiyle ziynetlerin davalıların zimmetinde olduğunu kabul etmiş ve bu yön Yargıtay"ın temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
    23. Hâl böyle olunca direnme kararının, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi