4. Hukuk Dairesi 2012/1289 E. , 2012/3131 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı T.C Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve diğerleri aleyhine 01/05/2006 gününde verilen dilekçe ile alacak istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 15/02/2011 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ile bir kısım davalılar, duruşmasız olarak incelenmesi de davalı ... taraflarından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 20/09/2011 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı Hazine vekili Avukat ... ile karşı taraf davalılardan ... ve diğerleri vekili Avukat ... ve davalılardan asiller ... ve ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, davalıların sahte evrakla aldıkları vergi iade bedellerinin tazmini ile vergi cezasının tahsili istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, istemin kısmen kabulüne dair verilen karar, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dışı ... Anonim Şirketi yetkilileri ile şirketin mali müşavirini dava ederek sahte fatura tanzimiyle ihraç edilmemiş malların ihraç edilmiş gibi gösterilerek ... Mal Müdürlüğünden vergi iadesi alındığını, yapılan denetimlerde haksız ödemenin tespit edildiğini, 24388TL ödenen vergi iadesi aslı ile bunun 3 katı olan 73166TL vergi cezası kesildiğini belirterek vergi iadesi aslı ile vergi cezasının ödetilmesini istemiştir.
a)Dosya içeriğinden; vergi iadesi aslının üç katı olan vergi cezasının ... Anonim şirket hakkında kesildiği, şirketin cezanın iptali istemiyle vergi mahkemesine dava açtığı anlaşılmaktadır. Şu halde vergi cezası ayrı tüzel kişiliği bulunan şirket hakkında kesildiğine göre, şirket yetkilileri olan davalı ..., davalı ... ve ... ile şirketin mali müşaviri olan davalı ..."nun vergi cezasından sorumluluğu bulunmamaktadır. Anılan davalılar hakkında vergi cezasına yönelik istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
b)Eldeki davaya konu edilen alacak nedeniyle dava dışı Mardak Anonim Şirketinin de müşterek müteselsil sorumluluğu bulunduğundan verilecek kararda tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydının düşülmesi gerekmektedir. Bu hususun gözetilmemiş olması da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2/a,b) sayılı bentte gösterilen nedenle davalılar yararına BOZULMASINA,davacının tüm, davalıların diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve temyiz eden davalılardan ... ve diğerleri yararına takdir olunan 825,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 29/02/2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY YAZISI
Uyuşmazlık, tüzel kişiliği olan şirket veya kurumlarda ortak, üye, temsilci ve çalışanların şirket veya kurumun işlem ve eylemleri nedeniyle şirket veya kurum yanında veya şirket veya kurumdan ayrı olarak dava açmalarının veya kendilerine karşı dava açılmasının mümkün olup olmadığı, diğer bir deyişle aktif davacı, pasif davalı husumet ehliyet ve sıfatlarının olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairemiz bilindiği gibi haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarına bakmaktadır. Çoğunluk görüşünün uygulamalarına göre, şayet yukarıda açıklandığı gibi tüzel kişiliği olan şirket veya kurumların yetkilileri, çalışanları haksız fiili bizzat yapmışlarsa veya haksız fiilin meydana gelmesinde söz, imza ve fiilleri ile katkıda bulunmuşlar ise veya haksız fiil nedeniyle kusurlu görülüp ceza mahkemelerince mahkum edilmişler ise açılan hukuk davalarında şirket veya kurum yanında veya şirket veya kurumdan ayrı olarak sorumlu tutulmakta, dolayısıyla bunların pasif davalı ehliyet ve sıfatlarının bulunduğu kendilerine dava açılabileceği kabul edilmektedir.
Ben sayın çoğunluğun bu görüşlerine katılmıyorum. Zira;
Şirket veya kurumların tüzel kişiliği vardır. Bu kişilik fiziki ve gerçek bir kişilik olmayıp hukuken kabul edilen hukuki bir kişiliktir. Tüzel kişilik olarak şirketlerin veya kurumların dava açmaları halinde davacı olma, kendilerine karşı dava açılması halinde ise davalı olma sıfatları, diğer bir deyişle aktif ve pasif husumet ehliyetleri vardır.
Tüzel kişilikleri olan şirket veya kurumların yukarıda açıklanan ortak ve çalışanları tüzel kişi olan şirket veya kurumları oluşturan kişilerdir. Bunlar olmazsa şirket veya kurum tüzel kişi olarak hukuki kişilik kazanamaz. Tüzel kişi olarak şirket veya kurumun aktif ve pasif husumet ehliyeti olduğunu kabul ettiğimiz takdirde, (hukuken öyledir.) tüzel kişiliği oluşturan şirket veya kurum ortak ve çalışanlarının şirket veya kurumdan ayrı olarak aktif ve pasif husumet ehliyetlerinin olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Aksi halde bu kişilerin oluşturduğu ve tüzel kişi olarak hukuken kabul edilen şirket veya kurumun varlığını inkar etmiş oluruz. Diğer yandan, hem şirket veya kurumun hem de ortak ve çalışanlarının aktif ve pasif husumet ehliyetlerini kabul ettiğimiz takdirde kendi kendimizle tezata düşmüş oluruz.
Tüzel kişi olarak şirket veya kurumların varlığı hukuken kabul edilirken bunların hukuki kişiler gibi fiziki ve gerçek bir kişilikleri olmadığından şirket ve kurumlar işlem ve eylemlerini bizzat yapamayıp ortak ve çalışanları olan gerçek kişiler aracılığı (vasıtası) ile yaparlar. Dolayısıyla tüzel kişi olan şirket veya kurumu oluşturan ve hakiki kişi olan ortak ve çalışanların tüzel kişilik adına yapılan işlem ve eylemler sırasında meydana gelebilecek kasıt, kusur ve kabahatler tüzel kişi olan şirket veya kurumun kasıt, kusur ve kabahatini oluşturur.
Sonuç olarak, tüzel kişi olarak şirket veya kurum adına şirket veya kurumun ortak ve çalışanlarının yapmış olduğu işlem ve eylemlerden dolayı şirket veya kurum yanında veya onlardan ayrı olarak şirket veya kurumun ortak ve çalışanları kendi adına dava açamaz ve kendilerine karşı dava açılamaz ve sorumlu tutulamazlar. Diğer bir deyişle aktif ve pasif husumet ehliyetleri yoktur.
Dolayısıyla, şirket veya kurumun ortak ve çalışanı konumunda olan davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi düşüncesindeyim. 29/02/2012