Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/37732
Karar No: 2020/9071
Karar Tarihi: 08.07.2020

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/37732 Esas 2020/9071 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi         2017/37732 E.  ,  2020/9071 K.

    "İçtihat Metni"

    BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ:... 7. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ: ALACAK


    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, 1997 yılı itibariyle gazetecilik mesleğine başlayan ve davalıya ait ... Gazetesinde 22/11/2003 tarihinden, iş sözleşmesinin feshedildiği 25/12/2013 tarihine kadar, Başbakanlık ve parlamento muhabiri olarak, haftada 7 gün süreyle sabahları saat 08:30 da mesaiye başlayıp, 5 günü saat 23:00 e kadar, geriye kalan 2 gün ise saat 19:00-19:30 lara kadar, çalışıp, ayrıca son iki yıldır görev yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisi -... Parti muhabirliğinde 18:30-20:00 saatleri arasında çalışıp, haftada bir gün saat 22:00 ye kadar çalışıp genel olarak yılda 12 gün izin kullanıp, bazı yıllarda kullandırılmayıp, dini bayramların yarısında, diğer bayram günlerinin tamamında çalıştırılmasına rağmen, son bir iki yıla kadar bu alacaklarını alamayıp, ayda iki hafta tatilini kullanıp, ikisinin de kullandırılmayan müvekkilinin, fazlaya dair hakları saklı tutulmak suretiyle; yıllık ücretli izin, fazla mesai ücreti, fazla mesai alacağının gecikmesinden kaynaklı %5 fazlalık, hafta tatili ücreti, hafta tatili alacağının geç ödenmesinden kaynaklı % 5 fazlalık, ulusal bayram genel tatil ücreti ve bu alacağın gecikmesinden kaynaklı % 5 alacak bedeli ile ikramiye alacağının davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, öncelikle zamanaşımı def"inde bulunarak, 22/11/2003 tarihinde Radikal gazetesi bünyesinde işe başlatılıp, 31/08/2010 günü devralınıp, 26/01/2013 tarihinde karşılıklı mutabakat ile tüm alacaklarını aldığından bahisle ibraname de düzenlemek suretiyle, ihbar ve kıdem tazminatı haricinde, 8.400,00 TL ek ödeme de yapılarak, yıllık ücretli izinlerini tahsil ederek, kıdem başlangıcının 15/02/1998 tarihi olduğu konusunda mutabık kalınarak, 2008 senesine kadar 4, sonrasında ise 6 hafta yıllık ücretli izin hakkı bulunduğunu ve çıkış yaptırılırken kullandırılıp, kullandırılmayan yıllık izin haklarının da bakiye 198 gün olarak tespiti ile karşılığı 2013 bordrosuna da eklenerek ödenmiş olması nedeniyle izin talep hakkının kalmaması, usulünce bordrolara eklenerek ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili alacaklarının da, tatil günü mesaisinin de karşılanıp, 2012 ve 2013 senelerindeki bu konudaki alacaklarının aldığına dair ikrarı dikkate alınarak, büyük ölçüde kendisince mesaisini ayarlayabilen, 3 ay kapalı olan TBMM nin kapalı olduğu dönemler de dikkate alınarak, davanın açılma tarihi de göz önünde tutularak, ikramiye alacak talebi dahil, fazla ve tatil çalışmaları ile gecikmeden kaynaklı % 5 fazlalık alacaklarından da Yargıtay"ın son uygulamaları dikkate alınarak, takdiri hakkaniyet indirimi de düşürülerek, tüm aleyhe davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    İstinaf başvurusu:
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı ... davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
    Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin yasal süresi içinde gerekçeli istinaf dilekçesini ibraz ettiği, davacı vekilinin ise 30.12.2016 tarihinde süre tutum dilekçesini ibraz etmiş ise de gerekçeli istinaf dilekçesini mahkeme kararının 15.02.2017 tarihinde kendisine tebliğinden itibaren yasal 8 günlük süre geçtikten sonra 17.03.2017 tarihinde verdiği, bu nedenle davacının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu 355. maddesi uyarınca kamu düzeni yönünden incelendiği belirtilmiş, ve sonuçta tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Temyiz Başvurusu:
    Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı davacı ... davalı vekilleri temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Öncelikle fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarına ilişkin %5 fazlalıkların tahsili talebi bakımından Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararının somut uyuşmazlığa etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Bilindiği üzere, 19/11/2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 19/09/2019 tarih, 2019/48-2019/74 esas-karar sayılı kararı ile “13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 4/1/1961 tarihli ve 212 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen ek 1. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE” karar verilmiştir.Anayasa Mahkemesi söz konusu norm denetimini, görülmekte olan bir davada Mahkemenin başvurusu üzerine, bir başka ifadeyle itiraz (somut norm denetimi) yoluyla gerçekleştirmiştir. Anayasa Mahkemesince, ilk incelemede, itiraz yoluna başvuran Mahkemenin bakmakta olduğu davanın konusunun, 5953 sayılı Kanun"a tabi bir basın mensubu olan davacının, çalıştığı dönemde mesai saatleri dışında yapmış olduğu çalışmaları karşılığında kendisine ödenmesi gereken fazla çalışma ücretinin günlük yüzde beş fazlasıyla tahsiline karar verilmesi talebi olduğu, bu talebin dayanağını da Kanun"un "Çalışma Müddeti ve fazla mesai" başlıklı ek 1. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesinin oluşturduğu, burada 14 üncü maddede düzenlenen aylık ücretin ödenmediğine ilişkin bir iddia veya bu yönde bir talep de bulunmadığı, dolayısıyla 5953 sayılı Kanun"un 4/1/1961 tarihli ve 212 sayılı Kanun"un 1 inci maddesiyle değişik 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasının itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulama imkânı olmadığı gerekçesiyle bu fıkraya ilişkin başvurunun yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiş, esas incelemesini de 5953 sayılı Kanun’un 04.01.1961 tarihli ve 212 sayılı Kanun’un 1 inci maddesiyle değişik ek 1 inci maddesinin 8 inci fıkrasının 2 nci cümlesine hasren yaparak bu norm ile sınırlı bir iptal kararı tesis edilmiştir. Dolayısıyla hâlihazırda 5953 sayılı Kanun"un 14 üncü maddesinde düzenlenen ücret alacağının %5 fazlası Anayasa Mahkemesince iptal edilmemiştir.
    5953 sayılı Kanun’un ek 1 inci maddesinde, günlük iş süresinin gece ve gündüz devrelerinde sekiz saat olduğu kural altına alındıktan sonra takip eden fıkrada günlük sekiz saati aşan çalışmalarla, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatillerde yapılan çalışmaların “fazla saatlerde çalışma” olduğu açıklanmıştır.Anayasa Mahkemesinin iptaline konu olan 5953 sayılı Kanun’un ek 1 inci maddesinin 8 inci fıkrasının 2 nci cümlesinde ise “Fazla çalışma ücretlerinin gününde verilmemesi halinde, her geçen gün için %5 fazlasıyla ödenir.” hükmü mevcut idi. Anılan ek 1 inci maddede, günlük sekiz saati aşan çalışmalarla, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının %5 fazlalıkları ayrı ayrı düzenlenmemiş, fazla saatlerde çalışmalar aynı kurala tabi kılınmıştır.Anılan Kanun maddesinin düzenleniş şekline göre Anayasa Mahkemesinin iptaline konu olan hüküm, ek 1 inci maddenin kapsamında yer alan günlük sekiz saatlik iş müddetini aşan fazla çalışmalar, ulusal bayram ve genel tatiller ile hafta tatili çalışmalarının tamamı için sonuç doğuran bir düzenleme olup, bu bağlamda Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı bu alacakların tümünün %5 fazlalıklarına uygulanmasını gerekli kılmaktadır.İptal kararının kapsamı bu şekilde belirlendikten sonra, bu iptal kararının bağlayıcılığı ile hangi uyuşmazlıklar bakımından hukukî sonuç doğuracağı sorunu ele alınmalıdır.T.C. Anayasası’nın “Anayasa Mahkemesinin kararları” başlıklı 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasına göre “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” Aynı maddenin beşinci fıkrasına göre ise “İptal kararları geriye yürümez.”
    İptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi, Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih, 1989/11-48 esas-karar sayılı kararında “Türk Anayasal sisteminde, "Devlete güven" ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
    Anayasadaki bu düzenlemeden güdülen amaç, iptal edilen kanuna dayanılarak, daha önce yapılan işlemlerin geçerliliklerini koruyacağıdır. Ancak iptal kararının geriye yürümeyeceğini mutlak olarak anlamak ya da kabul etmek mümkün değildir. Bir kere iptal kararları geriye yürümeyecekse, dava mahkemelerinin davaları durdurarak sorunu Anayasa Mahkemesine havale etmesinin bir anlamı olmayacaktır (Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2003, s.214).Nitekim bu mülâhazalarla somut norm denetimi sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal kararı verilmesi durumunda, bu kararın geriye yürümesi gerektiği kabul edilmiştir. T.C. Anayasası’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152 nci maddesinin üçüncü fıkrasına göre “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.”
    Anayasa’da yer alan açık hüküm gereğince, somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’nce iptal kararı verilmesi durumunda, iptal kararı, itiraz yoluna başvuran mahkeme bakımından bağlayıcıdır ve geriye yürür. Bununla birlikte, bu kararın henüz kesinleşmemiş ve görülmekte olan benzer nitelikteki diğer davalara etkisi ayrıca değerlendirmeye muhtaçtır.İptal kararının görülmekte olan benzer nitelikteki diğer davaları etkilemeyeceği kabul edilirse, iptal edilen kanuni düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu sabit duruma geldiğinden, T.C. Anayasası’nın 152 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince benzer nitelikteki davalara bakmakta olan bütün mahkemelerce Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılır ki, bu ihtimalde de görülmekte olan diğer davalar bakımından nihai olarak iptal kararının geriye yürümesi neticesi ortaya çıkacaktır.
    Belirtmek gerekir ki, T.C. Anayasası’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11 inci maddesine göre “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” 138 inci maddeye göre de hâkimler öncelikle Anayasa’ya uygun olarak hüküm verirler.Bütün bu açıklamalar ışığında, somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesince verilecek iptal kararının, kesin hüküm halini almış yargı kararları saklı kalmak şartıyla, geriye yürüdüğünü kabul etmek zorunludur. Esasen geriye yürümezlik ilkesi hukuk güvenliği amacıyla tercih edildiğine göre, bu ilkenin yalnız kesin hüküm halini almış kararlar bakımından kabul edildiğini söylemek onun amacına daha uygun düşer (Kıratlı, Metin: Anayasa Yargısında Somut Norm Denetimi, Ankara, 1966, s. 180; Kuzu, Burhan: Anayasa Mahkemesinin İptal Kararlarının Geriye Yürümezliği Sorunu, İÜHFM, 1988, C:2, s.214; Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, İstanbul, 2003, s.214; Aliefendioğlu, Yılmaz: Anayasa Yargısı ve Türk Anayasa Mahkemesi, Ankara, 1996, s.305; Tunç, Hasan: Türk Anayasa Yargısında İtiraz Yolu, Erzincan, 1992, s.72-73).Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15/06/2011 tarih ve 2011/20-231, 2011/425 esas-karar sayılı kararında da “Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır. Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakkın da istisnasını teşkil ederler” hususları belirtilmiştir.Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih, 1989/11-48 esas-karar sayılı kararında da “Anayasa"nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi"nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Aynı durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa"nın, "Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar." yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur...” hususları ortaya konulmuştur.Açıklanan bu hukuki olgular ışığında temyiz itirazlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.Mahkemece, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının %5 fazlalıkları hüküm altına alınmış, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince de mahkeme kararı isabetli bulunmuş ise de, 19/11/2019 tarih ve 30953 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile belirtilen alacakların %5 fazlalıklarının dayanağı olan norm iptal edilmiştir. Ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, bu iptal kararının kesinleşmemiş davalara da tatbiki gerektiğinden, mahkemece fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının %5 fazlalıkları talebi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
    Diğer taraftan, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının %5 fazlalıkları talebi, dava tarihinden sonra Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararının gereği olarak reddedileceğinden, Dairemizce bu red nedeniyle oluşan miktar bakımından davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı sonucuna varıldığından, bu husus da mahkemece gözetilmelidir.
    3-Diğer yandan ikramiye alacağı bakımından da uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Davacı, dava dilekçesinde çalıştığı süre içerisinde Basın İş Kanunu gereğince ödenmesi gereken asgari 1 aylık ikramiyenin kendisine ödenmediğini ileri sürmüştür. İlgili Kanun"un 14.maddesi "Gazeteciler her hizmet yılı sonunda işverenin sağladığı karın emeklerine düşen nispi karşılığı olarak asgari birer aylık ücret tutarında ikramiye alırlar." düzenlemesini içermektedir. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince davalı vekilinin ikramiye alacağı yönünden yanlış hesaplama yapıldığı, davalı işyerinin 2011 ve 2013 yılı bilançolarında zarar ettiğini, bilançoların 28.10.2016 tarihli dilekçe ekinde sunulduğu belirtilmiş ise de dosya kapsamında böyle bir bilanço bulunmadığından bilirkişi hesabında ve mahkeme kabulünde bir hata bulunmamaktadır demekle, ilgili alacağın kabulü yönünde verilen hükmü isabetli bulmuşsa da, davalı vekilinin bilançoları dosyaya fiziki olarak değil Uyap üzerinden sunduğu görülmüştür. O halde Uyap vasıtasıyla sunulan bu belgelerin de ikramiye alacağı hesabında dikkate alınması gerekmektedir.SONUÇ:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 08/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.













    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi