10. Hukuk Dairesi 2015/6180 E. , 2016/1708 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 28.05.2009 tarihli tahsis talebine göre, tahsis şartlarının oluştuğu 01.01.2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki belgelerden, 28.05.2009 tarihli tahsis talebi Kurum tarafından ... prim borcu bulunduğu gerekçesiyle reddedilen davacının, 17.08.1999-07.01.2003 tarihleri arasında zorunlu ... sigortalısı olmadığının tespiti istemiyle açtığı davanın yapılan yargılaması sonucunda, ... İş Mahkemesi"nin 24.02.2011 tarih, 2010/984 Esas ve 2011/77 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiği ve kararın onanarak kesinleştiği, akabinde, tahsis şartlarının 10.10.2011 tarihinde yerine geldiği gerekçesiyle davacının yeniden tahsis talebinde bulunması gerektiğini belirten Kurumun 10.04.2013 tarihli yazısı üzerine, davacının 15.04.2013 tarihinde yeniden tahsis talebinde bulunduğu ve Kurumca 01.05.2013 tarihinden itibaren davacıya 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
506 sayılı Kanun hükümleri gereğince yaşlılık sigortasından aylık bağlanması istemine ilişkin davalarda, davalı Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih itibarıyla yada yazılı başvuru şartı yerine gelmediğinden tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının dava dilekçesinde mevcut taleple yada yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, özellikle, Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlığını taşıyan 141. maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30. maddesinde yer alan, hakimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen aybaşından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulması gerektiğinin kabul edilmesinin zorunlu olduğu kuralı çerçevesinde, eldeki davada; sigortalılık başlangıç tarihi 01.01.1986 olan davacının, davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun Geçici 81/B-f maddesine göre 25 yıl sigortalılık süresi 5300 gün prim ödemesi ve 49 yaş şartlarına tabi olduğu, tahsis talep tarihi olan 28.05.2009 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması için gereken diğer şartların oluştuğu belirgin olmasına karşın, tabi olduğu 25 yıl sigortalılık süresi 01.01.2011 tarihinde gerçekleşen davacıya, usul ekonomisi ilkesi gözetilerek, yaşlılık aylığı şartları oluşmadan önceki 28.05.2009 tarihli tahsis talebi geçerli olduğundan yeniden talep aranmaksızın, sayılan şartların tümünün gerçekleştiği 01.01.2011 tarihini takip eden aybaşı olan 01.02.2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.