Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/688 Esas 2010/1200 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/688
Karar No: 2010/1200

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/688 Esas 2010/1200 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2010/688 E.  ,  2010/1200 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : SAMANDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 07/07/2006
    NUMARASI : 2004/375-2006/315

    Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, davalılar adına tapuda kayıtlı 5348 parsel sayılı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kaldığını, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup, özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek, tapunun iptali ile terkin isteğinde bulunmuştur.
    Davalılar, çekişmeli taşınmazın bedeli ödenmeden tapunun iptal edilmemesi gerektiğini bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar  verilmiştir.                                                       
    Karar, taraflarca süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.3.2009 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden R.A. vekili Avukat . .. ile yine temyiz eden Hazine vekili Avukat ....geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, 3621 Sayılı Yasadan  kaynaklanan  tapu iptali ve  terkin  isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, çekişmeli taşınmazların belirlenen kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kalan bölümleri yönünden  davanın  kabulüne karar  verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu  taşınmazların  kadastro  tespitlerinin 19.12.1936 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 22.6.2004 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Her nekadar, çekişmeli  taşınmazların belirlenen kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kalan  bölümlerinin, devletin  hüküm ve  tasarrufu  altında ve  kamu malı niteliğinde  özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C  maddesi gereğince)  yerlerden oldukları keşfen saptanmış ise de;  25.2.2009 tarihinde  kabul edilip  14.3.2009  tarihinde  yürürlüğe giren  5841 Sayılı  Yasanın  2. maddesi ile  3402  Sayılı  Yasanın  12. maddesinin  3.fıkrasına  eklenen " bu hüküm  iddia ve  taşınmazın  niteliğine  yahut  Devlet ve diğer  kamu tüzel kişileri  dahil  tarafların  sıfatına bakılmaksızın  uygulanır" ve 3.  maddesi ile  eklenen  geçici 10.  maddesinin  " bu  kanunun 12.  maddesinin  3. fıkrası  hükmü  devletin hüküm  ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile  yürürlük tarihinden  önce açılmış ve henüz kesin  hükme  bağlanmamış olan  davalarda  dahi uygulanır"  şeklindeki  hükmü gözetildiğinde  kadastro  tespitinin  kesinleştiği tarih olan  19.12.1936  ile  davaların  açıldığı tarihler  arasında  3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde  sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin  geçmiş olduğu sabittir.
    Hemen belirtilmelidir ki,  kural olarak  sonradan  yürürlüğe giren  yasa  hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme  Kararlarının  kazanılmış  hak (usulü müktesep hak)  ilkesinin  28.6.1960 tarih 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re"sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanması yeri bulunmadığı izahtan varestedir.
    Hal böyle olunca, her dava açıldığı tarihteki koşullara tabi olup, dava tarihi itibari ile davacının davasında haklı olduğu ve yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerektiği gözardı edilmemek koşuluyla yukarıda belirtilen eldeki davalara da uygulanması gereğine değinen yasal düzenlemeler gözetilerek, davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar  verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
    Tarafların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2008 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davalı vekili için 625.00.-TL. duruşma avukatlık parasının karşı taraftan alınmasına,  08.2.2010  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

     


     

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.