Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/10766
Karar No: 2021/4562
Karar Tarihi: 01.04.2021

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/10766 Esas 2021/4562 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2020/10766 E.  ,  2021/4562 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi
    No : 2018/174-2020/583

    Dava, davacının davalılar nezdinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı"na bildirilmeyen 13/09/2004 – 31/05/2010 tarihleri arasındaki çalışmasının tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, (kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
    2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince,
    Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un 79. maddesidir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur.Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
    506 sayılı Kanunun ”Üçüncü Kişinin Aracılığı” başlıklı 87"nci maddesi hükmünde, aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişi olarak tanımlanmış, sigortalıların üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu Kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işverenin de sorumlu olacağı belirtilmiştir. Maddede “aracı” olarak nitelenen üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında; alt işveren, tali işveren, taşeron, alt müteahhit, alt ısmarlanan gibi adlarla anılmaktadır. Aracı kavramı, her şeyden önce, asıl işverenin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesini ve asıl işverene ait iş yerinde veya iş yerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir. Asıl işverenle aracı arasındaki ilişki taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanabilir ise de, hiç bir şekilde hizmet akdi unsurları bulunmamalıdır. Burada önemli olan yön, asıl işverene ait işin bir bölümünün aracı tarafından görülmesidir. Aracı kavramının belirleyici özelliği, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alınması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırılmasıdır.
    506 sayılı Kanunun 4. maddesinde ise, “sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler” işveren olarak tanımlanmıştır. "Çalıştıran" olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin alt işverenler tarafından düzenlenmiş olması durumunda, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Yasanın 79/10. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.
    506 sayılı Kanunun 87. maddesi ile, asıl işveren-alt işveren arasındaki ekonomik ve malî yönden sorumluluk hukukunun sınırlarını belirlediği, maddede geçen “bu Kanunun işverene yüklediği ödevler” tanımlamasının asıl işverene, alt işverenin taraf olduğu hizmet sözleşmeleri nedeniyle açılacak hizmet tespiti davalarında “pasif husumet ehliyetini” amaçlamadığı anlaşılmaktadır.
    5510 sayılı Yasanın “İşveren, işveren vekili, geçici iş ilişkisi kurulan işveren ve alt işveren” başlıklı 12"nci maddesi hükmünde, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denildiği, sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işverenin, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumlu olacağı belirtilmiştir. Alt işveren kavramı, her şeyden önce, asıl işverenin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmesini ve asıl işverene ait iş yerinde veya iş yerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmasını gerektirir. Asıl işverenle alt işveren arasındaki ilişki taşıma, eser ve benzeri sözleşmelere dayanabilir ise de, hiç bir şekilde hizmet akdi unsurları bulunmamalıdır. Burada önemli olan yön, asıl işverene ait işin bir bölümünün alt işveren tarafından görülmesidir. Bu kavramın belirleyici özelliği, asıl işverene ait işten bir bölüm iş alınması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırılmasıdır.
    5510 sayılı Yasanın aynı maddesinde “sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar” işveren olarak tanımlanmıştır. "çalıştıran" olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir. Sigortalının taraf olduğu hizmet akdinin alt işverenler tarafından düzenlenmiş olması durumunda, hizmet tespitine yönelik davanın, anılan Yasanın 86. maddesine göre, sigortalıyı fiilen çalıştıran işverenlere yöneltmesi gerekir.
    5510 sayılı Yasanın 12/6. maddesi ile, asıl işveren-alt işveren arasındaki ekonomik ve malî yönden sorumluluk hukukunun sınırlarını belirlediği, maddede geçen “bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülükler” tanımlamasının asıl işverene, alt işverenin taraf olduğu hizmet sözleşmeleri nedeniyle açılacak hizmet tespiti davalarında“ pasif husumet ehliyetini” amaçladığı anlaşılmaktadır.
    Eldeki davada, davacının ihtilaf konusu tüm dönemde Okul idaresi nezdinde “Temizlik Görevlisi” olarak kesintisiz ve sürekli olarak çalıştığının tespitini talep ettiği, ihtilaf konusu dönem içerisinde davacı adına 01/10/2006-27/06/2007 tarihleri arasında 1006959 sicil no lu davalı ... Sis. Gıda Ltd. Şti. tarafından; 02/10/2007-25/06/2008 tarihleri arasında ve 08/09/2008 tarihinde 1013494 sicil no lu dava dışı ... İnşaat ünvanlı işyeri tarafından, 01/07/2008-31/08/2008 tarihleri arasında 1006410 sicil no lu dava dışı ... Temizlik ünvanlı işyeri tarafından, 27/12/2008 tarihinde 1016178 sicil no lu davalı ....San.Tic.Ltd.Şti. ünvanlı işyeri tarafından, 17/09/2008-2008/12. dönemleri arası ile 2009/1. döneminde 1015501 sicil no lu davalı ...Nak.San.Tic.Ltd.Şti. tarafından, 21/02/2009-01/10/2009 tarihleri arasında 1016556 sicil no lu davalı ... Tem. Şti. tarafından, 02/10/2009-09/03/2010 tarihleri arasında 1018229 sicil no lu davalı ... Tem. Şti. tarafından, 2010/4. ay- 31/05/2010 tarihleri arasında 1015997 sicil no lu davalı ... Müdürlüğü tarafından hizmet bildirimlerinde bulunulduğu, davacının dava dilekçesinde ... Başkanlığına, ... Tic. Ltd. Şti.’ne, ...’na, ... Teks. Turizm Ltd. Şti.’ne husumet yöneltmiş olduğu, Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulduğu ve bozma ilamı doğrultusunda “davanın kısmen kabulü ile davacının; davalı .....Gıda Ltd. Şti.’ne ait 1006959.63 sicil numaralı iş yerinde 13/09/2005 ile 01/10/2006 tarihleri arasında sürekli olacak şekilde 4/1-a sigortalılık kapsamında, davalı ... ..San.Tic.Ltd.Şti.’ne ait 1015501.63 sicil numaralı iş yerinde ise 17/09/2008- 20/02/2009 tarihleri arasında 4/1-a kapsamında olacak şekilde 154 günlük çalışmasından, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı"na bildirilen haricinde, 23 günlük çalışmasının olduğunun ve bu günlerde de sigortalı sayılmasının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı ... açılan davanın husumetten reddine,” karar verildiği anlaşılmıştır.
    Somut olayda, davacının 13/09/2004 – 31/05/2010 tarihleri arasında kesintisiz ve sürekli çalıştığının tespitini istediği davada, ihtilaf konusu dönem içerisinde davalı Okul idaresinden ihale ile alınan iş dolayısıyla diğer dava dışı şirketlerce bildirilen hizmetlerin varlığı karşısında ve diğer dava dışı şirketlere husumetin yöneltilmemiş olduğu gözetilerek diğer dava dışı şirketlerin davaya katılımı usulünce sağlanarak davacının bu işyerlerinde de gerçek ve fiili hizmetinin bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın, davacının hangi işverenler yanında hangi tarihler arasında çalıştığı her türlü şüpheden uzak bir biçimde, açıkça belirlenmeksizin yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
    Yapılacak iş, açılan hizmet tespiti davasının kamu düzenine ilişkin niteliği gereği HMK. 124. maddesi dikkate alınmak suretiyle, adı geçen şirketlere karşı husumet yöneltmesi için davacıya mehil vermek, davaya katılımı sağlanan şirket işyeri sahiplerinin göstereceği bütün delilleri toplamak, ihtilaf konusu döneme ait davalı Okul idaresi ile imzalanan ihale sözleşmelerini getirtmek, bu işyerlerinin de davalı okul idaresi nezdinde çalışmaları geçen bordroları tanıkları tespit edilerek bordrolu tanıkların duruşmalarda beyanlarına başvurmak, bozma ilamı öncesi dinlenen tüm tanık beyanlarına da itibar edilerek toplanan tüm delilleri birlikte değerlendirmek, sonucuna göre çalışmanın kesintisiz ve sürekli bir çalışmaya dayandığının belirlenmesi halinde davacının hangi tarihler arasında hangi davalı işyeri nezdinde çalıştığını açıkça ortaya koyan, infaza elverişli bir karar vermekten ibarettir.
    Kabule göre de, davanın kısmen kabulüne karar verilerek davalı Kurum lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesi isabetsiz bulunmuştur.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 01/04/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi