20. Hukuk Dairesi 2016/8768 E. , 2016/11751 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 06/12/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar vekili Av. ... ile diğer taraftan Hazine vekili Av. ...geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 13/09/2013 havale tarihli dava dilekçesi ile 1936 yılında ..."dan göç etmeleri nedeniyle 2510 sayılı İskan Kanununa göre 70 TL bedelle ... oğlu ...., karısı .... ve oğlu ....e tevzien verilen....Köyü Cilt:2-B, sayfa 68-69, sıra: 338, muhcir kağıdı no:481 de kayıtlı tapunun (hudutları; Şarken: Salih Yetişgen, Garben: fundalık, Şimalen: fundalık, Cenuben: yol) gösterdiği 35 dönüm taşınmaz üzerine, 1960 yılında yapılan kadastro sırasında 617 parsel numarası verilerek, başka ailelere tevzien verilen Nisan 1941 tarih, cilt: 97 (zabıt), sayfa: 99, sıra:9 nolu kaydın uygulandığını, daha sonra 617 parsel ile 620 parselin tespit maliki olan dava dışı kişiler ile Hazine arasında görülen kadastro tespitine itiraz davası sonunda, ... Tapulama Mahkemesinin 1966/12-1978/29 sayılı kararıyla, 617 parsele uygulanan tapu kaydının mahalline uymadığı belirlenerek davanın reddine, tespit gibi tescile karar verildiğini, taşınmazın bu şekilde haksahibi olmayan kişiler adına tespit ve tescil edildiğini, kendilerinin taşınmazı iskan tapusu maliklerinden ..."dan 14/06/2013 tarihinde satın aldıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 50.000.-TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, zarara yol açan eylem ve işlemlerin kadastro tespiti sırasındaki idari işlemler olduğu, adli yargıda değil; idari yargıda tam yargı davası olarak görülmesi gerektiği gerekçesiyle, yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine, davacıların idari yargıda ayrı bir dava açmakta muhtariyetine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir.
Mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve yasalarla iç hukuk yönünden, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır. (Anayasa m. 35/1, AİHS Ek Prot. 1-1). Türk Medeni Kanununun 683. maddesinde de bir şeye malik olan kimsenin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi tanınmıştır.
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur." hükmünü içermekte ve bu maddede düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, tapu
müdür ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında; kişilerin mal varlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta; sadece, Devletin memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Davacılar, çekişmeli taşınmaza, 1941 yılında iskanen verilen tapu kaydının 1960 yılında yapılan kadastro sırasında uygulanmadığı, bu nedenle mülkiyet hakkının kaybedildiği iddiasına dayanmaktadır. Bu durumda, dava idari yargıda görülmesi gereken bir dava olmayıp, mülkiyetin kaybı ve devletin kusursuz sorumluluğu nedeniyle açılan tazminat istemine ilişkin olduğuna göre, adli yargıda çözüme kavuşturulması gerekir.
Bu nedenle, mahkemece davanın esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1.350,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davacılara verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 06.12.2016 gününde oy birliği ile karar verildi.