1. Hukuk Dairesi 2016/15280 E. , 2020/590 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVALILAR : ... V.D.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan eşi ...’in maliki olduğu 301 ada 12 parsel sayılı taşınmazını ilk eşinden olma çocukları olan davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali ve tescil mümkün olmazsa tenkis istemiştir.
Davalılar, taşınmazı bedelini ödeyerek temlik aldıklarını, mirasbırakanın davacıya Fatih"te bir gayrimenkul, Çekmeköy"de bir daire ve ... marka bir jeep aldığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan ..."in maliki olduğu 301 ada 12 parsel sayılı taşınmazın intifa hakkını üzerinde bırakıp çıplak mülkiyetini 08.02.2011 tarihinde ilk eşi ..."dan olma çocukları olan davalılara yarı yarıya satış suretiyle temlik ettiği, 1958 doğumlu mirasbırakanın 04.05.2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak tarafların kaldığı, davacı ile mirasbırakanın 02.12.2010 tarihinde evlendikleri sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan; mirasbırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmış olması durumunda mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı kuşkusuzdur.
Somut olayda, davalılar, mirasbırakanın sağlığında davacıya 2 parça taşınmaz ile bir araç aldığını belirterek paylaştırma savunmasında bulunmuşlar, tanıkları da mirasbırakanın paylaştırma iradesiyle hareket ettiğini beyan etmişler, ancak mahkemece paylaştırma savunması üzerinde durulmamış, mirasbırakanın iradesini bu yönde oluşturup oluşturmadığı bakımından araştırma yapılmadan sonuca gidilmiş, ayrıca savunmada bildirilen taşınmazların tapu kayıtları da getirtilmemiştir.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davalıların savunması üzerinde durulması, mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır ve taşınmaz mal ve hakların araştırılması, tapu kayıtları, resmi akitler ve varsa öteki delil ve belgelerin ilgili mercilerden getirtilmesi, mirasbırakanın sağlığında mirasçıları arasında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yapıp yapmadığının belirlenmesi, bu yönde tüm taraf delillerinin toplanması, mirasbırakanın paylaştırma mı yoksa mal kaçırma amacını mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.