Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/989
Karar No: 2021/1192
Karar Tarihi: 07.10.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/989 Esas 2021/1192 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/989 E.  ,  2021/1192 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 3. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar her iki taraf vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili; davalı şirketin müvekkili hakkında telefon aboneliği borcu olduğundan bahisle takip başlattığını, usulsüz ödeme emri tebliğiyle takibin kesinleştiğini, sabit hatta ait bakiye borç bulunduğu iddiasının haksız olduğunu, en fazla 60TL borcu bulunabileceğini, zira hattın başka şirkete taşındığını ve eski borçlarla ilgili müvekkiline bilgi verilmediğini, buna rağmen müvekkilinin maaşına haciz işlemi uygulandığını ve 387TL tahsil edildiğini, cebri icra kanalıyla haksız tahsilat yapılmasının yanısıra bu olay sebebiyle öğretmen olan müvekkili hakkında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce uyarma cezası uygulandığını, bu durumun müvekkilini maddi ve manevi zarara uğrattığını ileri sürerek 60TL borcun mahsubuyla 327TL maddi tazminat ve 6.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 22.01.2015 tarihli, 2012/1361 E., 2015/55 K. sayılı kararı ile; davacıya karşı haksız haciz işlemi yapıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 327TL maddi tazminat ile 1.500TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesince 16.03.2016 tarihli, 2015/7066 E., 2016/3971 K. sayılı karar ile; “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
    Somut olayda; davalı ödenmeyen fatura bedellerinin tahsili amacıyla davacı aleyhine İzmir 28.İcra Müdürlüğü"nün 2011/111 E sayılı dosyası ile icra takibi başlatmış, davacı/borçlu takibe itiraz ettiyse de itirazın süresinde olmadığından bahisle itirazı reddedilmiş ve takip kesinleşmiş, takibe konu alacağın tahsili amacıyla davacının maaş hesabına haciz konulmuştur.
    Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacının davalıdan hizmet aldığı döneme ilişkin toplam 79,61 TL"lik borcunun bulunduğu, hizmet almadığı döneme ilişkin toplam 57,97 TL telefon hizmet bedeli ve 81TL ADSL hizmet bedelinden sorumlu olmayacağı yönünde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır.
    Bu durumda, tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; davacının, hakkında yapılan icra takibine süresinde itiraz etmeyerek takibin kesinleşmesine neden olduğu, bunun yanında da takibe konu olan faturalardan hizmet aldığı döneme ilişkin 79,61 TL"lik borcunun bulunduğu gözetildiğinde davalı tarafından davacı hakkında başlatılan takip sonucu yapılan haczin haksız olduğundan bahsedilemeyecektir.
    O halde mahkemece; haksız haciz nedeniyle talep edilen manevi tazminat yönünden talebin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir...” gerekçesi ile karar davalı lehine bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Mahkemece 07.06.2016 tarihli, 2016/1112 E., 2016/862 K. sayılı karar ile; ilk karar gerekçeleri tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmelerde işin esasının çözümlenmesine geçilmeden önce davacı vekilinin direnme kararına karşı temyiz isteminde hukukî yararının bulunup bulunmadığı; bunun yanında, davalı vekilinin temyiz isteminin miktar itibariyle incelenmesinin mümkün olup olmadığı hususları ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

    IV. GEREKÇE
    A- Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:
    13. Bilindiği üzere hukukî yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
    14. Eldeki davada 6.000TL manevi tazminat talep edilmiş ve mahkemece talep kısmen kabul edilerek 1.500TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Davacı vekilinin reddedilen manevi tazminat talebine yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenip reddedildiğinden kesinleşmiştir. Bu nedenle davacı yanın kesinleşmiş yönlere ilişkin olarak direnme kararını temyizinde hukukî yarar bulunmamaktadır.
    15. O hâlde davacı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
    B- Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede:
    16. 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte kanun koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için HMK’da geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
    17. Bu bağlamda HMK’nın “Geçici Madde 3” hükmü;
    “(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
    (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez (Değişik fıkra: 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun, m.47).
    (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” düzenlemesini içermektedir.
    18. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427 ila 444. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
    19. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden HUMK’nın 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
    20. Direnme kararının verildiği 07.06.2016 tarihinde bu miktar 2.190TL’dir.
    21. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
    22. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
    23. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkâr) tazminatı, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.
    24. Somut olayda davalı vekinin ilk temyiz dilekçesinde dile getirdiği ve direnme kararına karşı temyizinde de aynen tekrarladığı sair itirazlarının Özel Dairece reddedilmiş olması karşısında, hükmün direnme noktasını oluşturan 1.500TL manevi tazminat dışında kesinleştiği açıktır. Verildiği tarihteki temyiz kesinlik sınırı olan 2.190TL nin altında kalması nedeniyle direnme kararı miktar itibariyle temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz kanun yoluna gidilmesi imkânı bulunmamaktadır.
    25. Hâl böyle olunca, davalı vekilinin temyiz isteminin de bu nedenle reddi gerekir.

    V. SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin temyiz isteminin yukarıda (IV/A) bendinde açıklanan nedenlerle hukukî yarar yokluğundan REDDİNE,
    Davalı vekilinin temyiz isteminin (IV/B) bendinde açıklanan nedenlerle miktar yönünden REDDİNE,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının davalıya geri verilmesine,
    6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi