14. Hukuk Dairesi 2015/4432 E. , 2015/6078 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/12/2014
NUMARASI : 2013/538-2014/804
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.09.2013 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 09.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 02.06.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ve vekili Av. S.. A.. ile karşı taraftan davalılar vekili Av. F.. G.. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil kabul edilmediği takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davalılardan A.. A.. ile Bodrum İlçesi, O... K..., 72..parsel sayılı taşınmazı 1/2 oranında satın alma hususunda anlaştıklarını, müvekkili tarafından ödenen bedel ile satın alınan taşınmazın davalı adına tapuya tescil edildiğini, müvekkilinin yurtdışında yaşadığını ve davalı A.. A.."a güvendiğini, sonrasında davacının sorunun çözümü konusunda davalıya ısrarda bulunması üzerine davalı A.. A.."ın taşınmazı kardeşi diğer davalı İ... A..."a muvazaalı olarak temlik ettiğini belirterek taşınmazın tapu kaydının iptaliyle davacı adına tescilini istemiş, yargılama esnasında ıslah ile tescile karar verilmediği takdirde dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin ve faydalı giderler toplamının davalı A.. A.."dan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere malvarlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye "inanan" adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de "inanılan" denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise "inanç konusu şey" olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) "delil başlangıcı" niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK"nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi "tanık" dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya "delil başlangıcı" yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m. 225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2010/14-394 Esas 2010/395 Karar sayılı ilamında "...05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında belgenin yazılı olmasından başkaca bir şart aranmadığı dolayısı ile inanç sözleşmesinin düzenleme tarihinin işlem tarihinden önce veya sonra olmasının sonuca etkili olmayacağı ve hakkın elde edilmesini kısıtlamayacağı" belirtilmektedir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı, davalı ile aralarında inanç ilişkisi bulunduğunu 23.08.2007 tarihli belge ile kanıtlamış, belge altındaki imzanın davalıya ait olduğu vekili tarafından kabul edilmiştir. Bir başka deyişle, düzenlenen sözleşme yukarıda açıklanan İnançları Birleştirme Kararına uygun bir ispat vasıtası olup, sözleşmenin düzenlenme tarihinin işlemden önce veya sonra olmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır. Davacı, her ne kadar taşınmazın tamamının kendisi tarafından gönderilen para ile satın alındığını iddia etmiş ise de bu iddiasını ispatlayamamıştır. Bu nedenle, davacı ile davalı A.. A.. arasında düzenlenen 23.08.2007 tarihli belge gereğince dava konusu taşınmazın ortak olarak satın alındığı ve her birinin taşınmazda 1/2 paya sahip olduklarının kabulü gerekmektedir.
Dava konusu taşınmaz, davalı A.. A.. adına kayıtlı iken 19.11.2012 tarihinde satış ile diğer davalı İ.. A.."a temlik edildiği ve davalı Aziz ile İ.. A.."ın kardeş oldukları anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı İ.. A.. Türk Medeni Kanununun 3. maddesi ve 14.02.1951 tarihli, 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca durumu gereği kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacak bir kişi olduğundan karşı tarafın kötüniyetin varlığını ayrıca ispat etmesi gerekmez.
Davacı, dava konusu taşınmazın 1/2 payının iptali ile adına tescilini talep edebileceğinden taşınmazın 1/2 payının davacı adına paylı olarak tescilinin mümkün olup olmadığı kesin olarak belirlenmelidir. Mahkemece, dava konusu taşınmazın imar planı içinde kalan tarla vasfında olduğu gözetilerek ilgili Belediye Başkanlığından pay tescilinin mümkün olup olmadığı sorularak sonucuna göre bir karar verilmesi, davacı adına pay tescili mümkün olmadığı takdirde ise TBK"nın 112. maddesine göre payın dava tarihindeki rayiç değerine hükmedilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.06.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.