11. Hukuk Dairesi 2011/12296 E. , 2012/19717 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Muratlı Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05.05.2011 tarih ve 2006/452-2011/139 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı şirket vekili ile davalı-karşı davacı (birleşen dava davacısı) vekili katılma yoluyla tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında öğrenci taşıma sözleşmesi yapıldığını, davalının kendi aracıyla yapacağı taşımadan müvekkilinin komisyon alarak davalıya ödeme yapacağını, davalının 11.12.2006 tarihli ihtarname ile haksız bir şekilde sözleşmeyi feshettiğini ve 15.12.2006 tarihinden sonra servis hizmeti vermeyeceğini bildirdiğini, akdin feshi nedeniyle müvekkilinin servis hizmetini devam ettirmek için kredi kullanmak suretiyle yeni araçlar satın almak zorunda kaldığını, faiz ve diğer masraflar nedeniyle maddi zarara uğradığını, haksız fesih nedeniyle müvekkilinin hizmet veremeyerek küçük düştüğünü ileri sürerek, 4.000 TL maddi, 1.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirket ile müvekkili arasında 01.08.2006 tarihli öğrenci taşıma sözleşmesi ve 24.08.2006 tarihli Dershane Öğrenci taşıma sözleşmesinin imzalandığını, davacının sözleşmeye uygun davranmayıp, yapılan işler karşılığında elde edilen toplam gelirden mazot bedelleri düşülmeden %15 komisyon almak istediğini, servis başına ve öğrenci başına kesilmesi gereken faturaları km başına kestiğini, müvekkilinin yaptığı işler karşılığında 300 TL dışında kalan alacağını da alamadığını ve haklı olarak sözleşmeyi feshettiğini savunarak, davanın reddini istemiş, karşı davasında müvekkilinin işe girerken 15.000,00 TL kredi çekip araç satın aldığını, işsiz kaldığından bu krediyi ödeyemediğini, karşı tarafça sözleşmeye uyulmuş olsa ve sözleşme devam etseydi 16.12.2006-15.06.2007 tarihleri arasında elde edeceği 9.000 TL gelirden müvekkilinin mahrum kaldığını, çevresinde de borcunu ödeyemeyen ve ticari itibarı kalmamış biri olarak tanınmaya başladığını ileri sürerek, 1.000 TL manevi ve şimdilik 2.000 TL maddi tazminatın tahsili talep ve dava etmiş, birleşen davada da müvekkilinin fesih tarihine kadar yaptığı iş karşılığında alacağı bulunduğunu ileri sürerek, şimdilik 4.478 TL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Birleşen dosyada davalı şirket vekili, davacının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, birleşen dava davacısının yalnız 2.678,72 TL alacağı bulunduğunu savunarak, kalan kısım için davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, taraflar arasında imzalanan öğrenci taşıma sözleşmesinin 16.12.2006 tarihinden itibaren davalı tarafından feshedildiği, birleşen dava davalısı şirketin davacının 2.678,72 TL alacağı bulunduğunu kabul etmesi dikkate alındığında ...’nın sözleşmeyi haklı olarak feshettiği, asıl davada davacı şirketin maddi ve manevi tazminat talep edemeyeceği, davalı-karşı davacının 16.12.2006 fesih tarihinden taşıma ediminin yerine getirileceği son tarih olan 15.06.2007 tarihleri arasında sözleşme feshedilmemiş olsa idi (komisyon bedelinin akaryakıt gideri düşülmeden yapılan hesaplama ile) 6.669,88 TL gelirden mahrum kalacağı, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı, birleşen davada davacının 3.579,37 TL davalı şirketten alacaklı bulunduğu, davacının 300 TL kısmi ödeme yapıldığı beyanı dikkate alınarak bakiye 3.279,37 TL alacağı olduğu gerekçesiyle birleşen davada 3.279,37 TL’nın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı şirketten tahsiline, asıl davada davacı şirketin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, davalı- karşı davacı yönünden talebiyle bağlı kalınarak 2.000 TL maddi tazminatın yasal faizi ile davacıdan tahsiline, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı şirket vekili ve davalı-karşı davacı (birleşen dosya davacısı) vekili katılma yoluyla temyiz etmiştir.
1) Asıl davada, taraflar arasındaki sözleşmenin “ödemeler” başlıklı maddesine göre inceleme yapılmadan davalının sözleşmeyi fesihte haklı olup olmadığı sonucuna varılması ve davalının sözleşmeyi haklı olarak feshettiği belirtilerek davacının maddi ve manevi tazminat talep edemeyeceği gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmesi doğru değil ise de, sözleşmeyi feshedenin davalı olması, davacının maddi tazminat talep ettiği maddi vakıanın ise yeni araç satın almak zorunda kalıp bunun için faiz ve diğer masraflar yaptığı iddiasına dayanması nedeniyle, feshin haksız olması halinde dahi bu nitelikteki maddi tazminat talebinin kabulü mümkün bulunmadığı ve manevi tazminat talebinin de koşulları oluşmadığından asıl davada davacının davasının reddine karar verilmesi gerekiyor olmakla, davacı vekilin temyiz itirazlarının reddiyle, sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK’nun 438/son maddesi uyarınca gerekçesi düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
2) Karşı davada, sözleşmeyi fesheden davalı-karşı davacı ...’nın karşı davasına konu ettiği mahrum kaldığı kar talebi müspet zarara ilişkindir. BK’nun 106. maddesine göre sözleşmeyi fesheden tarafın varsa ancak menfi zararına yönelik istemde bulunabileceği, müspet zararının tazminini talep edemeyeceği nazara alındığında karşı davanın tümüyle reddi gerekirken, maddi tazminat yönünden karşı davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın davacı-karşı davalı şirket yararına bozulması gerekmiştir.
3) Bozma neden ve şekline göre, davalı-karşı davacı ... vekilinin karşı davada yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
4) HUMK’nun 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanun ile değişik 427/2"nci madde hükmüne göre miktar veya değeri 2011 yılı itibarıyla 1.540 YTL’yi geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar, 05/05/2011 hüküm tarihi itibariyle kesindir. Birleşen davada davacı ... 4.478 TL alacağın tahsilini talep etmiş, mahkemece 3.579,37 TL alacağın davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir. Mahkemece verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmişse de reddedilen miktarın yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı anlaşıldığından davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
5) Birleşen davada, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
6) Birleşen davada davacı ...’nın davası kısmen kabul edildiğine göre, peşin yatırmış olduğu harcın davalı şirketten tahsili ile davacı ...’ya verilmesine hükmedilmesi gerekirken, bu kalem yargılama gideri bakımından mahkemece bir karar verilmemiş bulunması yerinde olmamış, davacı ...’nın bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bu yönden birleşen davada davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile HUMK"nun 438/son maddesi uyarınca sonucu itibariyle doğru bulunan kararın ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı-karşı davalı şirket yararına BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin karşı davada yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin HUMK’nun 432/4. maddesi uyarınca REDDİNE, (5) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davalı şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (6) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada verilen kararın davacı ... yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden davacı şirket ve davalı-karşı davacıya (birleşen dava davacısı) iadesine, 03.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.