20. Hukuk Dairesi 2015/10092 E. , 2016/11638 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü 195 ada 21 parsel sayılı 9685 m² yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden tarla niteliğiyle kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir. Davacı, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu parselin Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30.06.2010 tarih ve 2010/6103 E. - 9245 K. sayılı ilâmı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; dosyaya getirtilen pafta örneğinden çekişmeli taşınmazın sınırında, 444 ada 1 parsel sayılı, geniş orman parseli bulunduğu halde, orman araştırması yapılmamış, taşınmazın orman olup olmadığı konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmaksızın, (H) bölümünün taşlık niteliğinde olduğu ve tamamının tarımsal faaliyette kullanılmadığı belirlenerek Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Ancak, taşınmazın kullanım durumu ile ilgili yapılan araştırma yetersiz, bu konuda alınan beyanlar soyut niteliklidir. Taşınmazın tespiti tarla olarak yapıldığı halde, tespit sırasında bilgisine başvurulan tutanak bilirkişileri tanık olarak dinlenmemiş, ziraat uzmanı raporunda I bölümünde hububat ekili olduğu bildirildiği halde, bu bölümün toprak işleme özellikleri bakımından kaç yıldır tarımda kullanılıyor olabileceği bilimsel yöntemlere göre ve özellikle de resmi belgelere göre belirlenmeden hüküm kurulmuştur.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten, tespit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen orijinal renkli memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen steoroskopik çift hava fotoğraflarının steoroskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
O halde; mahkemece yeniden yapılacak keşifte, kesinleşen orman kadastro haritası ile kadastro paftası ölçekleri denkleştirilerek, sağlıklı biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıkta
en az 5 ya da 6 orman sınır noktası gösterilecek biçimde, çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu belirlenmeli, daha sonra dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ve tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş steoroskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoroskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, orman ya da orman içi açıklık olup olmadığı belirlenmeli, taşınmaza komşu durumda olan 195 ada 18 ve 21 sayılı parseller hakkında, Hazine tarafından açılan davaların kısmen kabulü yönünde verilen kararların da Yargıtay 16. Hukuk Dairesi tarafından hem orman hem de zilyedlik araştırmasındaki eksiklikler nedeniyle bozulduğu anlaşıldığından sözü edilen dava dosyaları getirtilip incelenmeli ve bu dosyalarda hükme esas alınan krokilerde çekişmeli taşınmaz yönünün ne olarak gösterildiği belirlenmeli, halen derdest iseler keşifleri birlikte yapılarak ortak rapor alınmalı, taşınmazların öncesinin ne olduğu, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak sorulup saptanmalı, bu konuda tespit bilirkişilerinin de bilgisine başvurulmalı, ziraat uzmanından bilimsel verilere dayalı rapor alınmalı, toplanacak deliller çerçevesinde taşınmazın kim adına, hangi nitelikle tescil edileceğine karar verilmelidir." denilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulüne, ... köyü 195 ada 21 sayılı parselin kadastro tespitinin iptaline, fen bilirkişi İbrahim Uzuner"in 03/08/2012 havale tarihli krokili raporunda kırmızı renge boyalı (H) harfi ile gösterilen 1299,74 m²"lik bölümünün hali arazi vasfıyla Hazine adına, (I) harfi ile gösterilen 8385,29 m²"lik bölümün Kamil oğlu ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından taşınmazın (I) harfli kısmına yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 16/09/1999 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de; delillerin değerlendirlmesinde hataya düşülmüştür.
Mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen orman bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın 1986 tarihli hava fotoğrafında hali arazi olarak göründüğü belirtilmiş olup, aynı bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda da taşınmazda herhangi bir imar ve ihya çalışmasının bulunmadığı, taşınmaz üzerinde zilyetliğin devamlı olmayıp 1990’lı yıllardan sonra belli aralıklarla kullanıldığı belirtilmiştir. 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen, il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten, tespit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle ekonomik amaca uygun olarak zilyet edildiği ileri sürülen taşınmazların, kanunda yazan şartlar gözetilerek kişiler adına tescil edilebileceği, somut olayda dava konusu taşınmazın 1986 yılı hava fotoğrafında hali arazi olarak göründüğü, imar ihya edilmediği kadastro tespitinin yapıldığı 2005 yılına kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı anlaşıldığına göre, davacı Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulü ile taşımazın (I) harfi ile gösterilen kısmının davalı adına tesciline karar verilmesi doğru görülmemiş olup, hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 01/12/2016 günü oy birliği ile karar verildi.