Esas No: 2019/5091
Karar No: 2022/11149
Karar Tarihi: 01.06.2022
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/5091 Esas 2022/11149 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2019/5091 E. , 2022/11149 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Sahte fatura düzenleme; defter, kayıt ve belgeleri gizleme
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
A) Sanıklar hakkında “2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık ... müdafisi ve sanık ...’nin temyizlerinin incelenmesinde:
Malatya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.01.2015 tarihli, 2013/224 Esas ve 2015/52 Karar sayılı ilamıyla, “defter, kayıt ve belgeleri gizleme” ve “2007 takvim yılında sahte fatura düzenleme” suçlarından hükmün açıklanmasının geri bırakılması, “2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından mahkumiyet kararları verildiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itirazların Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.04.2015 tarih ve 2015/316 D. İş sayılı kabul edilip hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının kaldırılmasına karar verildiği, itiraz mercisinin kararı sonrası yapılan yargılamada yalnızca “defter, kayıt ve belgeleri gizleme” ve “2007 takvim yılında sahte fatura düzenleme” suçlarından hüküm kurulması gerektiği, mahkumiyet kararlarına karşı yapılan temyizlerin sonucu beklenilmeden “2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin hukuki değerden yoksun olduğu anlaşılmakla; dosyanın incelenmeksizin mahalline İADESİNE,
B) Sanıklar hakkında “defter, kayıt ve belgeleri gizleme” ve “2007 takvim yılında sahte fatura düzenleme” suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık ... müdafisi ve sanık ...’nin temyizlerinin incelenmesinde:
Hükümden sonra 15.04.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7394 sayılı Kanun’un 4 ve 5. maddeleriyle değişik 213 sayılı Kanun’un 359. maddesinin 3, 4, 5 ve 6. fıkra hükümleri uyarınca 5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesi de gözetilerek öncelikle lehe Kanun’un tespit edilip uygulama yapılması ve her iki Kanunla ilgili uygulamanın gerekçeleriyle birlikte denetime olanak verecek şekilde ayrıntılı olarak kararda gösterilmesi suretiyle sanıkların hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafisi ve sanık ...’nin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nin 321. maddesi gereğince diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin BOZULMASINA, 01.06.2022 tarihinde (A) sayılı iade düşüncesine karşı anılan kararların bozulması gerektiğine dair Başkan Vekili ... ile Üye ...’un, 2007 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden Başkan Vekili ...’ın kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiğine yönelik karşı oyları ile oy çokluğuyla, diğer yönlerden ise oy birliğiyle karar verildi.
KARŞI OY
Dairemizin yukarıda esas ve karar numaraları belirtilen 01.06.2022 tarihli, ilamındaki (A) sayılı iade düşüncesine ve 2007 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerin bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki sebeplerle kısmen katılmıyorum.
(1) NOLU KARŞI OY DÜŞÜNCESİ
Sayın çoğunlukla ortaya çıkan uyuşmazlık hukuki değerden yoksun olduğu dairemizce tartışmasız olan hükümlerin bozulması gerekip gerekmediği konusundadır.
Somut olayda; ... ve ... haklarında Malatya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/01/2015 tarihli, 2013/224 Es., 2015/52 Kr. Sayılı kararıyla, "defter, kayıt ve belgeleri gizleme" ve "2007 takvim yılında sahte fatura düzenleme" suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 2011-2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından ise ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulmuş ve dairemizin 19/02/2019 tarih, 2018/2603 Es., 2019/1638 K. sayılı ilamıyla eksik araştırma nedeniyle bozulmuştur. Yukarıda belirtilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları ise merciince kaldırılmış, tekrar yapılan yargılamada (daha önce 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından verilen ve temyiz incelemesine gönderilen mahkumiyet kararları olduğu halde) 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından da yeniden mahkumiyet hükümleri kurulmuştur.
Bu durumda yerel mahkemece (kaldırılan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu fiillerin dışında kalan) 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından hüküm kurulmuş olması tamamen hukuki değerden yoksundur.
Temyiz incelemesi sonunda verilen onama kararları yerel mahkemece verilen mahkumiyet hükümlerine infaz kabiliyeti kazandırmaktadır. Bozma kararları ise yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararlarının kesinleşmesine engel olmaktadır.
Sayın çoğunluğun (A) sayılı iade düşüncesi ise sadece bir tespitten ibarettir.
Beraat ve düşme gibi sanık aleyhine hukuki sonuç doğurmayan yerel mahkeme kararları bakımından hukuki değerden yoksun olduğundan bahisle iade kararı verilmesi pekala mümkündür. Ancak hukuki değerden yoksun olsa da sanık aleyhine sonuç doğurucu nitelikteki mahkumiyet kararlarının mutlaka bozma kararıyla ortadan kaldırılması zorunludur. Aksi halde hükümlü aleyhine mükerrer infazlara dahi sebep olunabilir.
Bu sebeple hukuki değerden yoksun olan 2011 ve 2012 takvim yıllarındaki sahte fatura düzenleme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin ortadan kaldırılmasını teminen bozulması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun iade görüşüne katılmıyorum.
( 2 ) NOLU KARŞI OY DÜŞÜNCESİ
Sayın çoğunlukla ortaya çıkan aykırılığın konusu her biri bağımsızlığını koruyan ancak zincirleme şekilde işlenen suçlar yönünden zaman aşımının ayrı ayrı mı yoksa son işlenen suç tarihinden geriye doğru (zincirdeki suçların tamamını kapsayacak şekilde) bir bütün olarak mı hesaplanacağına ilişkindir.
İnceleme konusu yerel mahkeme kararında sahte fatura düzenleme eylemleri ile ilgili olarak sanık hakkında birden fazla takvim yılına (2007, 2011, 2012 takvim yılları) ilişkin ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulduğu anlaşılmaktadır.
Zincirleme suç hükümlerini düzenleyen TCK’nin 43/1. maddesine göre; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.”
Zamanaşımının hesaplama yöntemini düzenleyen TCK’nin 66/6. maddesine göre; “... zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden... işlemeye başlar.”
Yerel mahkemece sanığın birden fazla takvim yılına ilişkin sahte belge düzenleme suçlarından ayrı ayrı mahkumiyetine dair hüküm kurulmuş olup, inceleme tarihi itibariyle bazı takvim yılına ilişkin suçlardan açılan kamu davalarının yasada öngörülen olağanüstü zamanaşımı süresinin dolmuş olması sebebiyle TCK’nin 66/1-e ve 67/4. maddeleri uyarınca düşürülmesi zorunludur.
Sanığa atılı sahte belge düzenleme suçuna öngörülen olağan zamanaşımı süresi TCK’nin 66/1-e maddesine göre 8 yıl, olağanüstü zamanaşımı süresi ise TCK’nin 67/4. maddesine göre 12 yıldır.
TCK’nin 43/1. maddesindeki düzenlemeye göre zincirleme suçlar aynı suç işleme kararı ile işlenmiş olmasına rağmen her biri bağımsızlığını korumaktadır. Buna karşılık bağımsızlığı koruyan suçlara tek bir ceza verilmesi, ancak bu cezanın artırılarak uygulanması benimsenmiştir. Dolayısıyla zincirleme suç kurumu sanık lehine bir düzenlemedir. Zincirleme olarak işlenen her bir suç bağımsızlığını koruduğu içinde birbirinden bağımsız olarak zamanaşımına uğraması gerekir. Diğer bir değişle zincirleme olarak işlenen suçlardan bazılarının zamanaşımına uğraması halinde bu suçların zincirden çıkarılması ve yalnızca zamanaşımına uğramayan suçların cezalandırılması gerekir. (TANER, Fahri Gökçen, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, s.165; KUNTER, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, s.69; ayrıca TAŞDEMİR Kubilay, Ceza Hukukunda Zamanaşımı, 2. Bası, Ocak 2015, s.134)
TCK’nin 66/6. Maddesindeki düzenleme zaman aşımının başlangıcının tespit açısından mahkemelere ışık tutan bir düzenlemedir. Diğer bir deyişle, yasa koyucu zincirleme şekilde işlenen suçlarda zamanaşımının zincirin hangi halkasından başlatılacağına ilişkin bir belirleme yapmaktadır. Esasen böyle bir düzenleme olmasaydı dahi suç teorisi gereği zamanaşımının zincirin en son halkasından başlatılması gereklidir.
Dolayısıyla kural olarak dava zamanaşımı süresi zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden itibaren başlarsa da bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda bu suçlar arasındaki zaman aralıkları net ve ayrı ayrı belirlenebilecek durumda ise zincirin halkasını teşkil eden suçlardan bir kısmının diğer suçlardan bağımsız olarak dava zamanaşımına uğraması mümkündür. TCK’nın 43/1. maddesinde fiillerin çokluğu korunurken cezanın birliği ilkesi benimsendiğine göre inceleme tarihi itibariyle zincirleme suçun halkalarına oluşturan suçlardan biri ve birkaçının zamanaşımına uğraması halinde bu suçlar bakımından düşme kararı verilmesi zorunludur. Çünkü TCK’nin 66/6. maddesi fiillerin çokluğunu ortadan kaldıran bir düzenleme değildir.
Bu açıklamalar ışığında inceleme tarihi itibariyle olağanüstü zamanaşımı gerçekleşen (2007 takvim yılında sahte fatura düzenleme suçundan açılan) kamu davasının düşürülmesi gerekir. Bu sebeplerle sayın çoğunluğun hükümlerin bozulması yönündeki düşüncesine katılmıyorum. 01.06.2022
KARŞI OY GEREKÇESİ
Dairemizin yukarıda esas ve karar numaralan belirtilen 01.06.2022 tarihli, ilamındaki sayın çoğunluğun (A) sayılı iade düşüncesine aşağıdaki sebeplerle katılmıyorum.
Sayın çoğunlukla ortaya çıkan uyuşmazlık hukuki değerden yoksun olduğu dairemizce tartışmasız olan hükümlerin bozulması gerekip gerekmediği konusundadır.
Somut olayda; ... ve ... haklarında Malatya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.01.2015 tarihli, 2013/224 Es., 2015/52 Kr. Sayılı kararıyla, "defter, kayıt ve belgeleri gizleme" ve "2007 takvim yılında sahte fatura düzenleme' suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 2011-2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından ise ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulmuş ve dairemizin 19.02.2019 tarih, 2018/2603 Es., 2019/1638 K. sayılı ilamıyla eksik araştırma nedeniyle bozulmuştur. Yukarıda belirtilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları ise merciince kaldırılmış, tekrar yapılan yargılamada (daha önce 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından verilen ve temyiz incelemesine gönderiler mahkumiyet kararları olduğu halde) 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından da yeniden mahkumiyet hükümleri kurulmuştur.
Bu durumda yerel mahkemece (kaldırılan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu fiillerin dışında kalan) 2011 ve 2012 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme suçlarından hüküm kurulmuş olması tamamen hukuki değerden yoksundur.
Temyiz incelemesi sonunda verilen onama kararları yerel mahkemece veriler mahkumiyet hükümlerine infaz kabiliyeti kazandırmaktadır. Bozma kararları ise yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararlarının kesinleşmesine engel olmaktadır.
Sayın çoğunluğun (A) sayılı iade düşüncesi ise sadece bir tespitten ibarettir.
Beraat ve düşme gibi sanık aleyhine hukuki sonuç doğurmayan yerel mahkeme kararları bakımından hukuki değerden yoksun olduğundan bahisle iade kararı verilmesi pekala mümkündür. Ancak hukuki değerden yoksun olsa da sanık aleyhine sonuç doğurucu nitelikteki mahkumiyet kararlarının mutlaka bozma kararıyla ortadan kaldırılması zorunludur. Aksi halde hükümlü aleyhine mükerrer infazlara dahi sebep olunabilir.
Bu sebeple hukuki değerden yoksun olan 2011 ve 2012 takvim yıllarındaki sahte fatura düzenleme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin ortadan kaldırılmasın: teminen bozulması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun iade görüşüne katılmıyorum 01.06.2022