Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/951
Karar No: 2021/1180
Karar Tarihi: 07.10.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/951 Esas 2021/1180 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/951 E.  ,  2021/1180 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)

    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kemer Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı dava dilekçesinde; davalı işverene ait özel eğitim kurumunda 01.09.2006 tarihinde işe başladığını, okul müdüründen ailevi nedenden dolayı 28-29-30 Mayıs 2007 tarihlerinde şehir dışına çıkmak üzere izin almış olduğunu, 29.06.2007 tarihinde tarafına çekilen ihtarla izin verilmemiş gibi savunma istendiğini, çekilen ihtara 03.07.2007 tarihli ihtar ile cevap verdiğini ancak savunması daha davalı tarafa ulaşmadan 04.07.2007 tarihli ihtar ile iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, 01.08.2007 tarihinde muhasebe departmanıyla yaptığı görüşme üzerine iş sözleşmesi feshedilmiş ancak ilgili kurum ve kuruluşlara haber verilmeyerek çıkış işleminin yapılmadığını öğrendiğini, iş sözleşmesinde net ücretinin 900TL olmasına rağmen 2006 Eylül ve Ekim ayı ücretlerinin brüt 900TL olarak bildirildiğini, Haziran ve Temmuz ücretleri ödenmediği gibi sözleşmesinin 18.09.2007 tarihine kadar sürmesi ve ücret alması gerekmesine rağmen bu ücretinin de ödenmediğini, hafta tatili ve fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek aylık ücret, fazla çalışma ve hafta tatili ücret alacakları ile ihbar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıya çekilen ihtarda belirtilen tarihlerde okul müdürünün yazılı veya sözlü izni olmadığı gibi diğer belirtilen günlerde davacı dışındaki tüm öğretmenlerin okula gelerek görevlerini yaptığını, davacının işe gelmiş gibi 22.06.2007 tarihini atarak imzaladığı çalışma raporunu da ihtar tebliğinden sonra okula getirip teslim ettiğini, davacının fazla çalışma yapmadığını, hafta sonları okula gelmediğini, muhasebenin yaptığı yanlışlıktan dolayı davacının priminin bir ay fazla yattığını, kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. Kemer Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 26.02.2009 tarihli ve 2007/535 E., 2009/65 K. sayılı kararı ile; 18.09.2006- 18.09.2007 tarihleri arasında geçerli iş sözleşmesinin davalı işverence 04.07.2007 tarihli fesih ihbarı ile 4857 sayılı İş Kanunu 25/II-g maddesine göre SSK kaydı dikkate alındığında 01.08.2007 tarihinde sona erdirildiği, davacının okuldaki yıl sonu seminerlerine diğer öğretmenler gibi katılmadığı, görevini yapmadığı, yapılan uyarılara riayet etmediği, teslim etmesi gereken evrakları teslim etmediği, öte yandan davacının ihbar tazminatına hak kazanmadığı, ayrıca fazla çalışma ve hafta tatili çalışmasının olduğuna dair davacının soyut iddiasından başka delil bulunmadığı, ancak davacının iş sözleşmesi dönemi içerisinde kalan 3.240,00 TL ücret alacağının bulunduğu ve davalı tarafından bunun ödendiğine dair herhangi bir delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Kemer Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 28.12.2011 tarihli ve 2009/31272 E., 2011/50122 K. sayılı kararı ile; (1) numaralı bentte davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra;
    “(2) Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının talep ettiği aylara ilişkin ücret alacağına hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Somut olayda, davacı dava dilekçesinde Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları ile Eylül ayına ait 18 günlük ücret alacağını talep etmiştir.
    Gerek Bölge Çalışma Müdürlüğü"nün raporunda gerekse dosya içinde bulunan deliller ile bilirkişi raporunda dava konusu edilen Haziran, Temmuz ve Ağustos ayı ücretlerinin ödendiği, davacının Eylül ayına ait 18 günlük ücretinin ise ödenmediği anlaşılmıştır.
    Buna göre davacının sadece Eylül ayına ait 18 günlük ücret alacağı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken hizmet sözleşmesinde belirtilen döneme ilişkin tüm ücretlerin tahsiline karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Kemer Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 09.08.2012 tarihli ve 2012/62 E., 2012/452 K. sayılı kararı ile; ücret alacağının ödendiğinin ispatının işverene ait olduğu, davacının davalı işveren ile imzalanmış 18.09.2006- 18.09.2007 tarihleri arasında geçerli iş sözleşmesinin bulunduğu, dosyada bulunan banka dekontları incelendiğinde, 2006 yılının Kasım ayında 900TL, Aralık ayında 900TL, 2007 yılının Ocak ayında 900TL, Şubat ayında 900TL, Mart ayında 900TL, Nisan ayında 900TL, Haziran ayında 900TL, Temmuz ayında 900TL ücretinin banka hesabına yatırıldığı, ancak davacının 2006 yılı Eylül ayı, 2007 yılı Ağustos ayı ve 18 günlük Eylül ayına ait ücretinin yatırılmadığının anlaşıldığı, işçinin yatırılmayan dönem ücret alacağı toplamı olan 2340TL’yi istemekte haklı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının talebinin Haziran, Temmuz, Ağustos ve 18 günlük Eylül ayı ödenmeyen ücret alacağı olması karşısında dosya içerisinde bulunan deliller ve Bölge Çalışma Müdürlüğü raporu birlikte değerlendirildiğinde davacının talep ettiği ücret alacaklarının ödenip ödenmediği; buradan varılacak sonuca göre sadece 18 günlük Eylül ayı ücret alacağının mı yoksa iş sözleşmesinde belirtilen döneme ilişkin ödenmeyen tüm ücret alacaklarının mı hüküm altına alınması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece verilen direnme kararında aylık ücreti net 900TL olan davacının 2006 yılı Eylül, 2007 yılı Ağustos ve 18 günlük Eylül ayına ait ücretinin yatırılmadığı anlaşılmakla davacının 2006 yılı Ekim, 2007 yılı Ağustos ve 18 günlük Eylül ayına ait ücret alacağı toplamının 2340TL olduğu ve davacı işçinin 2340TL ücret alacağının ödenmediği yönünde gerekçe oluşturulması karşısında hükümde 3240TL ücret alacağının kabulüne karar verilmesinin gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturup oluşturmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

    IV. GEREKÇE
    13. Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 297. maddesi bir mahkeme hükmünün neleri kapsaması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre;
    “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
    a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
    b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
    c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
    ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
    d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
    e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
    (2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir".
    14. Anılan düzenlemeye göre bir mahkeme kararında, tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
    15. Kararın açık ve gerekçeli olması hukukî dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukukî dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır.
    16. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın üst mahkeme tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukukî gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez.
    17. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları tatmin etmez (Kuru,Baki/ Arslan,Ramazan/ Yılmaz,Ejder: Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 472).
    18. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın (Anayasa) 141. maddesinin üçüncü fıkrasında, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır" hükmü bulunmaktadır. Bu hüküm ile gerekçenin önemi Anayasa düzeyinde vurgulanmış olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
    19. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyması gerekir.
    20. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    21. Aksi hâlde tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilerek yazılmış yasa yolu denetimine elverişli bir hükmün varlığından söz edilemez.
    22. Hukuk Genel Kurulunun 06.10.2020 tarihli ve 2017/3-1514 E., 2020/730 K., 04.02.2021 tarihli ve 2017/(21)10-1968 E., 2021/31 K. sayılı kararlarında da bu ilkeler benimsenmiştir.
    23. Nitekim 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
    24. Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası ve aynı yönde bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
    25. Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukukî ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
    26. Ayrıca, mahkemelerin direnme kararları da bir davayı sona erdiren (nihai) temyizi mümkün son kararlardan olup; mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar ise, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olmaktadır.
    27. 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30. maddesi ile eklenen HMK’nın Geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 429. maddesinin 3. fıkrasında, “Mahkeme eski kararında direnirse, bu kararın gerekçesi genişletilmiş olsa bile, direnme kararının temyizi halinde temyiz incelemesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.“ yönünde düzenleme bulunmaktadır.
    28. Bu açık düzenlemeye göre, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme, bozma üzerine mahkemelerce verilmiş direnme kararlarına münhasır olduğundan inceleme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini bozmaya karşı tarafların beyanlarının tespiti ile uyulup uyulmama konusunda verilen ara kararları ile sonuçta hüküm fıkrasını içeren kısa ve gerekçeli kararların birbiriyle tam uyumu ve buna bağlı olarak kararın ortaya konulan sonucuna uygun gerekçesi oluşturmaktadır. Bunlardan birisinde ortaya çıkacak farklılık ya da aksama çelişki doğuracaktır ki, bunun açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.
    29. Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi Kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
    30. Tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin, HMK’nın 298. maddesi uyarınca kararlarını gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Mahkemece yargılama sonunda verilen bu kısa karar, bir davayı sona erdiren temyizi mümkün olan (nihai) son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur.
    31. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
    32. İşte bu gibi hâllerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukukî varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK"nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.4.1992 tarihli ve 1991/7 E., 1992/4 K. sayılı kararı).
    33. Yukarıda da açıklandığı üzere, hükmün tefhim edilen kısa karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, aksi durumda Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın aleniyeti, adil yargılanma hakkı ilkelerine ve kararların gerekçeli olarak yazılması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık oluşur.
    34. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece direnme kararının gerekçe kısmında davacının 2006 yılı Eylül, 2007 yılı Ağustos ve 18 günlük Eylül ayına ait ücretinin yatırılmadığının anlaşıldığı belirtildikten sonra 2006 yılı Ekim, 2007 yılı Ağustos ve 2007 yılı Eylül ayına ait 18 günlük ücret alacağı toplamının 2340TL olduğu ifade edilmek suretiyle davacının 2340TL ücret alacağının ödenmediği belirtilerek davanın esasına yönelik açıklamalarda bulunulmuş olmakla birlikte hüküm fıkrasında davacının 3240TL ücret alacağının kabulüne karar verilmiş ve bu suretle gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulmuştur. Öte yandan gerekçe kısmında ödenmeyen ücret alacağının 2006 yılı Eylül ayına da ait olduğu belirtilirken devam eden gerekçe kısmında 2006 yılı Ekim ayına ait ücret alacağının toplama katılması suretiyle gerekçede çelişki oluşturularak davacının talebinin 2007 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül ayına ait 18 günlük ücret alacağı olmasına rağmen talebi olmayan aya ait ücret alacağının ödenmediği yönünde talep aşılarak gerekçe oluşturulması da hatalı olmuştur. Ayrıca gerekçe kısmında dosya Yargıtay aşamasından geçtiğinden direnme kararı verildiği belirtilerek direnmeye yönelik gerekçe oluşturulmadan usulüne uygun olmayan bir direnme kararı verilmiştir.
    35. Açıklanan nedenlerle mahkemece yapılacak iş, , Anayasa"nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile ona koşut düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesindeki hükümler gözetilerek ve özellikle bozma kararında yer verilen bozma nedenlerine karşı, direnmenin gerekçesini de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek suretiyle tefhim edilen kısa karara uygun gerekçeli karar oluşturularak, davacının talebine de bağlı kalınarak direnme kararının gereğinin yerine getirilmesi suretiyle hüküm kurmak olmalıdır.
    36. Hâl böyle olunca; yasal düzenleme ve ilkeler çerçevesinde gerekçe ve hüküm arasında çelişki giderilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir gerekçe oluşturularak direnme kararı verilmek üzere sair hususlar incelenmeksizin bu usulî eksikliğe dayalı olarak direnme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

    V. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.10.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi