23. Hukuk Dairesi 2011/3517 E. , 2012/2005 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. ... gelmiş davalı tarafından gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifin üyesi olup, müvekkili tarafından inşaa ettirilen taşınmazın 22 nolu dairesinin tapusunun davalı adına devrinin yapıldığını, ancak davalının tapusunu aldıktan sonra istifa ettiğini, 26.06.2004 tarihinde yapılan genel kurulda 25.500,00 TL ödeme yapılması hususunda karar alındığını, ancak yeni seçilen yönetimin yaptığı inceleme sonucu müvekkili kooperatifin yüksek miktarda borcu olduğunun tespit edilmesi üzerine 16.10.2004 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda ortaklardan taksitler halinde 24.000,00 TL aidat alınması hususunda karar alındığını, ancak davalının genel kurul kararına rağmen ödeme yapmadığını, bu nedenle dava açma zarureti doğduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 23.000,00 TL"nin aylık %10 faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin 16.10.2004 tarihli genel kurula çağrılmadığını, zira ortaklık hakkını kaybettiğini, müvekkilinin 16.10.2004 tarihli genel kurulda alınan kararlarla borç altına girmeyeceğini, %10 gecikme faizininde fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi kurulu raporu ve tüm dosya içeriğine göre; 26.06.2004 tarihli genel kurul gündeminde ortakların ihraçlarına ilişkin bir gündem maddesi yer almadığı, bu nedenle ibra işleminin geçerli olmadığı, 26.06.2004 tarihinde ibralarına karar verilen ortakların, o tarihten beri ortaklıklarının devam etmesine ve mevcut ortaklara tahsis edilen konutlar dışında başka konut bulunmamasına rağmen, kooperatif müessesesinin ruhuna ve anasözleşmenin 59. maddesine aykırı olarak başka şahısların kooperatif ortağı olarak kaydedilmelerine, usulsüz olarak kaydedilen bu kişilerin katılımı ile dava konusu alacağın dayandığı 16.10.2004 tarihli genel kurulun ve takip eden genel kurulların yapılmasını, bu kişilerin giriş aidatı dışında başka aidat ödememelerine daha sonra bu kişilerin bir başka kooperatife ortak olarak nakledilmelerine göre, bu kişilerin gerçek ortak olmadıkları, bu nedenlerle de 16.10.2004 tarihli genel kurulun usulüne uygun toplanması nedeni ile bu toplantıda alınan kararların davalı ortak yönünden hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, 16.10.2004 tarihli genel kurul kararı uyarınca aidat borcunun tahsiline yönelik alacak davasıdır. Mahkemece, aidat alacağının dayanağını oluşturan genel kurul kararının yok hükmünde olduğu belirtilmiş ise de, davacı kooperatifin dava konusu borcun temelini oluşturan 16.10.2004 tarihli genel kurulu ile diğer genel kurul kararlarının iptaline ilişkin olarak görülen davanın henüz kesinleşmediği anlaşıldığından bu davanın sonucunun beklenmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Genel kurul kararının yoklukla malül olmadığının mahkemece tespiti halinde; ayrılan ortağın kooperatifin varlığı üzerindeki haklarını düzenleyen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 17. maddesinde ayrılan ortağın çıkma payının ortaklıktan ayrıldığı yıla ait bilanço esas alınarak hesaplanacağı belirtilmiştir. Buna göre, ayrılan ortağın kooperatif malvarlığı üzerinde bir hakkı bulunmamaktadır. Uyuşmazlığı doğuran işlemlerde ise davalının kooperatif ortaklığından ayrılmasına rağmen yapacağı bir miktar ödeme ile kendisine isabet eden dairenin tapusunun verileceği kararlaştırılmıştır. Bu durum, ancak yasanın 17 ve 23. madde hükümlerine göre eşitlik ilkesine aykırı olarak bir kısım ortaklara farklı statü ve ayrıcalık sağlayıcı mahiyettedir ve kooperatif hukukunun temel müessesesini ve ilkesini zedeleyici sonuçlar doğurmaktadır. Kural olarak kooperatiflerde farklı statüde ortaklık oluşturulması geçersiz olup, böyle bir ortaklığın ihdası ancak geçerli bir genel kurul kararı ile mümkündür. Yönetim kuruluna genel kurulca yetki verilmedikçe veya yönetim kurulunun bu yöndeki işlemleri genel kurulda onaylanmadıkça farklı statülü ortaklık yaratan işlemlerin geçerliliği bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacı ile davalı kooperatif arasında bir ibraname düzenlenip düzenlenmediği belli değildir ve dosyada buna ilişkin bir belge örneğine rastlanamamıştır.
Bu durumda, mahkemece, davacı kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları üzerinde uzman bilirkişilerce inceleme yaptırılarak, 16.10.2004 tarihli genel kurul toplantısından ayrılanlar dahil her bir ortağın 20.11.2004 tarihinden itibaren 12 aylık eşit taksitlerle toplam 24.000,00 TL ödenmesine ilişkin 2 numaralı gündem maddesi görüşülerek, alınan karara konu borcun kaynağının belirlenmesi ve bu ödemeyi gerekli kılan borcun davalının ortaklıktan ayrılmasından önceki döneme ait olması halinde davalının, davacı kooperatife ödediği anlaşılan 25.500,00 TL"nin 20.11.2004 tarihine taşınarak güncellenmesinden sonra dahi kooperatif borçlarından payına isabet eden bakiye borcunun kalıp kalmadığının irdelenip, taraflar arasında bir ibraname düzenlenip düzenlenmediğinin tespit edilip, şayet ibraname düzenlenmemiş ise, davalı ortağın kooperatif borcundan dolayı ödemesi gereken payının hakkaniyet ve eşitlik ilkesine göre yansıtılıp yansıtılmadığının ve ayrılan ortakların ibranameye konu ödemeleri dışında kooperatife borçlarının bulunup bulunmadığı belirlendikten sonra alacak davasına konu edilen borçtan dolayı davalının sorumluluğunun varlığı ve niceliğine dair karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir olunan 900,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.