Esas No: 2015/1078
Karar No: 2018/141
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/1078 Esas 2018/141 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 02.06.2010
Sayısı : 185-413
Sanık ..."ın tehdit suçundan TCK"nun 106/1-1. cümle, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Merzifon (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen 02.06.2010 gün ve 185-413 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.02.2015 gün ve 7509-20885 sayı ile;
"Sanık ..."ın, şikâyetçi ..."ı, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen diğer sanık ... ile birlikte tehdit ettiğinin iddia olunması karşısında, eylemlerinin TCK’nın 106/2-c maddesinde düzenlenen birden fazla kişi tarafından birlikte tehdit suçunu oluşturabileceği, kanıtları değerlendirme ve suçu nitelendirme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla esas hakkında hüküm kurulması” isabetsizliğinden, ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi N. Meran;
"5320 sayılı Kanuna 18.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 6. maddesi ile sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yirmi gün içinde sulh ceza hâkimliklerinin kurulacağı ve sulh ceza mahkemelerinde görülmekte olan dava dosyalarının bir ay içinde yetkili asliye ceza mahkemelerine devredileceği hükme bağlanmıştır.
Yine Geçici 6. maddenin 6. fıkrasıyla bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza mahkemelerince verilen kararlardan Yargıtay incelemesinde olanlar hakkında sadece görev nedeniyle bozma karan verilememesi emredici bir kural olarak öngörülmüştür.
5235 sayılı Kanunun 10. maddesinde düzenlenen sulh ceza mahkemelerine ilişkin görev düzenlemesi de, yine 6545 sayılı Kanunla kaldırılmış ve madde başlığı "Sulh Ceza Hâkimliği" olarak değiştirilmiştir.
Geçici 6. maddenin 6. fıkrası uyarınca, sulh ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin, Yargıtay incelemesinde olanları hakkında sadece görev nedeniyle bozma kararı verilebileceği kabul edilirse, bu görevsizlik kararını verebilecek sulh ceza mahkemesi artık bulunmamaktadır. Söz konusu bozma kararı, sulh ceza mahkemelerindeki dosyaların asliye ceza mahkemelerine kanun gereği devredilmesi nedeniyle asliye ceza mahkemesi önüne gideceğinden bu mahkemenin bir görevsizlik kararı vermesi söz konusu olamayacaktır.
Görevin kamu düzeniyle ilgili olduğu, asliye ceza mahkemesinin bakması gereken bir davaya sulh ceza mahkemesinin bakmasının mümkün olamayacağı söylenebilir ise de, Geçici 6. maddenin Yargıtay incelemesindeki dosyalarda sadece görev nedeniyle bozma kararı verilemeyeceği hükmü bağlayıcı niteliktedir ve kanun koyucunun kamu düzenine ilişkin yeni bir düzenlemeyi öngördüğü ve benimsediği kabul edilmelidir.
Sulh ceza mahkemelerinden verilen kararlarda, davanın baştan itibaren sulh ceza mahkemesinde değil, asliye ceza mahkemesinde görülmesi gerekiyorsa dava görevsiz mahkemede bitirilmiştir diyerek veya kamu davasının görülmesi sırasında suçun değişen hukuki niteliği nedeniyle görevsizlik kararı verilmeden davaya devamla iş sonuçlandırıldığında ve bu hüküm temyiz üzerine Yargıtaya geldiğinde, Özel Daire sadece görev nedeniyle bozma yapabilecekse, 6545 sayılı Kanunla 5320 sayılı Kanuna eklenen hükmün bir anlamının olmayacağı açıktır.
Ancak asliye ceza mahkemesi dışında, ağır ceza mahkemesinde görülmesi gereken bir davanın sulh ceza mahkemesinde görülmesi halinde ağır ceza mahkemesine görevsizlik kararıyla dosyanın gönderilmesi için, ya da bir başka delil araştırılması gereken hukuki konu ile birlikte görev bozması da kabule göre yapılabilir. Zira, kaldırılan sulh ceza mahkemeleri, asliye ceza mahkemelerine dönüştürülmüştür ve söz konusu madde sulh ceza mahkemeleri ile asliye ceza mahkemeleri arasındaki görev ilişkisini düzenlemektedir. Tartışılması gereken sorun varsa tartışmayı yapacak mahkeme asliye ceza mahkemesi olacağından, kabule göre görevsiz mahkemede yargılama yapıldığının hatırlatılmasında da bir sakınca bulunmamaktadır.
Geçici 6. maddeye benzer olarak, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna 17.07.2004 gün ve 5232 sayılı Kanunla eklenen Geçici 2. madde hükmünün "Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanuna göre Yargıtayın ilgili ceza dairesinde ve il ağır ceza mahkemesinde açılmış davalar ile Damştayca itirazen incelenen kararlar, bu Kanunun yürürlüğe girmesini müteakip genel hükümlere göre yetkili ve görevli mahkemelere devredilir" biçiminde düzenlendiği ve söz konusu dosyaların ilgili tarihlerde bu madde ve Kanun gereği, ceza muhakemesinin genel ilkeleri uyarınca üst görevli mahkemede yargılamaya başlanmış olmakla onlar tarafından sonuçlandırılması gerektiği düşüncesi ileri sürülmeden genel yetkili mahkemelere devredildiği düşünüldüğünde, görev düzenlemesinin kanun koyucunun bir tercihi olduğu ve son benimsenen hükmün bağlayıcı nitelik arzettiğini tekrarlamaya gerek bulunmamaktadır.
Açıkladığımız nedenlerle sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyor, 5320 sayılı Kanuna 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 6/6. madde uyarınca sulh ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin sadece görev nedeniyle bozmaya konu edilemeyeceğini düşünüyorum" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.04.2015 gün ve 15172 sayı ile;
“İtiraza konu uyuşmazlık, sanık ..."ın, inceleme dışı sanık ... ile birlikte mağdur ..."ı tehdit ettiğinin ileri sürülmesi karşısında, sanıkların eylemlerinin TCK"nun 106. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen birden fazla kişi tarafından birlikte tehdit suçunu oluşturabileceği, kanıtları değerlendirme ve suçu nitelendirme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesinin, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 6. maddesine aykırılık oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 9. maddesiyle mahkemelerin kuruluşu ve 10. maddesiyle görev alanı düzenlenmiştir.
18.06.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla, 5320 sayılı Kanuna eklenen Geçici 6. maddenin birinci fıkrasıyla sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış ve altıncı fıkrasıyla da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza mahkemelerince verilen kararlardan Yargıtay incelemesinde olanlar hakkında sadece görev nedeniyle bozma kararı verilmeyeceği hükme bağlanmıştır.
CMK"nun "Görev" başlıklı 3. maddesinde, mahkemelerin görevlerinin kanunla düzenlendiğine, müteakip maddelerinde ise görev tanımının kamu düzeniyle ilgili olduğuna ve asliye ceza mahkemesinin bakması gereken bir davaya sulh ceza mahkemesinin bakmasının mümkün olamayacağına yer verilmiştir. Aynı Kanunun 7. maddesi ise yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim ve mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz olduğunu düzenlemiştir. 6545 sayılı Kanunla 5320 sayılı Kanuna eklenen Geçici 6. maddede düzenlenen, Yargıtay incelemesinde olan dosyalarda sadece görev nedeniyle bozma kararı verilemeyeceği hükmünün bağlayıcı nitelikte olduğu, kanun koyucunun kamu düzenine ilişkin yeni bir düzenlemeyi öngördüğü ve benimsediği ve bu durumda CMK"nun 7. maddesinin uygulanmasının söz konusu olamayacağı, önceden yapılan tüm işlemlerin geçerli olduğu kabul edilmelidir.
Sanıklar hakkında ayrı ayrı tehdit suçu işledikleri kabul edilerek verilen hükümlülük kararları hukuka aykırı niteliktedir.
Ancak Yüksek Dairece, 18.06.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla, 5320 sayılı Kanuna eklenen Geçici 6. madde göz önüne alındığında, sanıklar hakkında görev yönünden herhangi bir bozma kararı verilmeyeceği, ancak suç vasfına yönelik sanıkların eylemlerinin kesin olarak TCK"nun 106/2-c maddesinde yazılı yasa maddesi kapsamında bulunduğuna ilişkin bir saptama ile bozma kararı verilebileceği" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 01.10.2015 gün, 10347-34623 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ... ve ... hakkında tehdit ve hakaret suçlarından kurulan düşme hükümleri temyiz edilmeksizin, sanık ... hakkında tehdit suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sulh ceza mahkemesince sanığın tehdit suçundan TCK"nun 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca mahkûmiyetine karar verilmesinden sonra, temyiz incelemesinden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"la sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle, Özel Dairece eylemin TCK"nun 106. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen nitelikli tehdit suçunu oluşturabileceğinin belirlenmesi üzerine, sadece suçun niteliği yönünden bozma yapılmasıyla mı yetinilmesi gerektiği, yoksa ayrıca görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle de bozma yapmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Merzifon Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 15.03.2010 tarihli iddianame ile; sanık ... ve inceleme dışı sanık ..."ün, tanık Fikret aracılığıyla "Borcunu öde, ödemezsen karım alırız" şeklinde mesaj göndermek suretiyle mağdur ..."ı tehdit ettikleri iddiasıyla TCK"nun 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi, 53 ve 58. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesi talebiyle kamu davası açıldığı,
Merzifon (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; her iki sanığın tehdit suçundan TCK"nun 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca cezalandırılmasına, inceleme dışı sanık ... hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanık ..."m hükmü süresi içinde temyiz etmesi üzerine Özel Dairece, sanığın eyleminin TCK"nun 106. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturabileceği, delilleri değerlendirme ve suçu nitelendirme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu, bu itibarla sulh ceza mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için konuya ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuat ile kavramların incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinde; "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir...",
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142. maddesinin birinci fıkrasında ise; "Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. ”
Hükümlerine yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere uygun olarak yürürlüğe konulan 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun"un “Ceza mahkemeleri” başlıklı 8. maddesi “Ceza mahkemeleri, sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleridir” şeklindeyken 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 46. maddesiyle ‘‘sulh ceza ” ibaresi madde metninden çıkarılmış,
Aynı Kanunun “Sulh ceza mahkemesinin görevi” başlıklı 10. maddesinde yer alan; “Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezaları ve bunlara bağlı adli para cezaları ile bağımsız olarak hükmedilecek adli para cezalarına ve güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanması, sulh ceza mahkemelerinin görevi içindedir. ” şeklindeki hüküm, 6545 sayılı Kanunun 48. maddesiyle;
"Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek amacıyla sulh ceza hâkimliği kurulmuştur.
İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde birden fazla sulh ceza hâkimliği kurulabilir. Bu durumda sulh ceza hâkimlikleri numaralandırılır. Müstakilen sulh ceza hâkimliğinde görevlendirilen hâkimler, adli yargı adalet komisyonlarınca başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.
..." biçiminde, madde başlığı da "Sulh ceza hâkimliği" şeklinde değiştirilmiş,
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"a 6545 sayılı Kanun"la eklenen Geçici 6. maddede de;
“(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte sulh ceza mahkemeleri kaldırılmıştır.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yirmi gün içinde sulh ceza hâkimlikleri kurulur.
(3) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza mahkemelerinde görülmekte olan dava dosyaları bir ay içinde yetkili asliye ceza mahkemelerine devredilir.
(4) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, kaldırılan sulh ceza mahkemelerinde görülmekte olan işlerden, sulh ceza hâkimliğince bakılması gerekenler, sulh ceza hâkimliklerinin kurulmasından itibaren on beş gün içinde yetkili sulh ceza hâkimliğine devredilir.
...
(6) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza mahkemelerince verilen kararlardan Yargıtay incelemesinde olanlar hakkında sadece görev nedeniyle bozma kararı verilemez.
..." düzenlenmesine yer verilmiştir.
Bu hükümlerle, "sulh ceza mahkemeleri" kaldırılmış, yerine "sulh ceza hâkimlikleri" kurulmuş ve kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin bakması gereken işler asliye ceza mahkemesine devredilmiştir. 6545 sayılı Kanun"la 5320 sayılı Kanun"a eklenen Geçici 6. maddenin altıncı fıkrasında ile de; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza mahkemelerince verilen kararlardan Yargıtay incelemesinde olanlar hakkında sadece görev nedeniyle bozma kararı verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Asliye ceza mahkemesinin görevi ise 5235 sayılı Kanun"un 11. maddesinde; “Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, sulh ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılır ” şeklinde düzenlenmişken 6545 sayılı Kanun"un 49. maddesiyle maddeye "sulh ceza” ibaresinden sonra gelmek üzere “hâkimliği ” ibaresi eklenmiş ve söz konusu madde 6545 sayılı Kanun"la yapılan diğer değişikliklerle uyumlu hâle getirilmiştir.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nun "Görev" başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrası;
"Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir",
"Re"sen görev kararı ve görevde uyuşmazlık" başlıklı 4. maddesi;
"Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında re"sen karar verebilir. 6 ncı madde hükmü saklıdır.
Görev konusunda mahkemeler arasında uyuşmazlık çıktığında, görevli mahkemeyi ortak yüksek görevli mahkeme belirler”,
"Görevsizlik kararı verilmesi gereken hâl ve sonucu" başlıklı 5. maddesi;
“İddianamenin kabulünden sonra; işin, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir.
Adlî yargı içerisindeki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir ”,
"Görevli olmayan hâkim veya mahkemenin işlemleri" başlıklı 7. maddesi ise;
"Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür”,
Şeklindedir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında ilgililer, yargılama yapan mahkemeye görev itirazında bulunabilirler. Davaya bakan mahkeme de görevli olup olmadığım kovuşturma evresinin her aşamasında resen dikkate alır. Görevsiz mahkeme işlem tesis etmişse, yargılamaya bakacak olan mahkemenin bütün işlemleri yenilemesi gerekir. Burada sadece yenilenmesi mümkün görülmeyen işlemler varlığını koruyacaktır. (Ahmet Gökçen, Murat Balcı, M. Emin Alşahin, Kerim Çakır, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet, 2. Baskı, 2017, l.Cilt, s. 195)
Uyuşmazlığa konu tehdit suçu ise 5237 sayılı TCK"nun 106. maddesinde;
"(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hiikmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
işlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir" şeklinde düzenlenmiş olup somut olayda, iddianamenin düzenlendiği tarih ve karar tarihi itibarıyla birinci fıkra uyarınca yargılama yapma görevinin sulh ceza mahkemesine, ikinci fıkra uyarınca yargılama yapma görevinin ise asliye ceza mahkemesine ait olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308. maddesinin birinci fıkrasının dördüncü bendinde kanuna mutlak aykırılık hali olarak düzenlenen “Mahkemenin kanuna muhalif olarak davaya bakmaya kendini görevli ve yetkili görmesi ” şeklindeki emredici kural ile benzer düzenlemeyi içeren CMK"nun 289. maddenin birinci fıkrasının (d) bendindeki “Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi” hükmü birlikte değerlendirildiğinde görevsiz mahkemece karar verilmesi hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ... hakkında düzenlenen iddianamede sanığın, inceleme dışı sanık ... ile birlikte mağdur ..."ı "Borcunu öde, ödemezsen karını alırız" şeklinde tehdit ettiklerinin belirtilmesi nedeniyle eylemin, birden fazla kişi tarafından birlikte tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağının tartışılıp değerlendirilmesinin gerekmesi ve hüküm tarihi itibarıyla bu görev, 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca asliye ceza mahkemesine ait olduğundan davaya bakmakta olan sulh ceza mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosyanın asliye ceza mahkemesine gönderilmesi yerine, yargılamaya devamla hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğunun, diğer taraftan; hüküm tarihinden sonra ancak temyiz incelemesinden önce yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"la sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması ve yerlerine sulh ceza hâkimliklerinin kurulması, aynı Kanun"la 5320 sayılı Kanun"a eklenen Geçici 6. maddede, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza mahkemelerinde görülmekte olan dava dosyalarının bir ay içinde yetkili asliye ceza mahkemelerine devredileceğinin ve sulh ceza mahkemelerince verilen kararlardan Yargıtay incelemesinde olanlar hakkında sadece görev nedeniyle bozma kararı verilemeyeceğinin öngörülmesi ve belirtilen kanun değişiklikleri ile CMK’nun 3 ila 7. maddelerindeki göreve ilişkin düzenlenmeler birlikte değerlendirildiğinde, 6545 sayılı Kanun"un Geçici 6. maddesinin altıncı fıkrasında yapılan düzenlemenin, yapılan kanun değişiklikleri öncesinde sulh ceza mahkemesinin görev alanına giren ve bu mahkemece yapılan yargılama sonucu verilen kararların, temyiz aşamasında sadece sulh ceza mahkemelerinin kaldırıldığı gerekçesiyle bozulmasının ve bu suretle yeniden yargılama yapılmasının önüne geçilmesi amacıyla ihdas edildiğinin, sulh ceza mahkemelerinin görev alanına girmemesine rağmen hatalı nitelendirmeyle sulh ceza mahkemelerine açılan ve bu mahkemelerce karara bağlanan hükümleri kapsamadığının anlaşılması karşısında; somut olayda, sanığa atılı eylemin 5237 sayılı TCK"nın 106. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde düzenlenen birden fazla kişi tarafından birlikte tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkin değerlendirme yapma görevinin asliye ceza mahkemesine ait olması nedeniyle 5320 sayılı Kanun"un Geçici 6. maddesinin altıncı fıkrasının uygulanma imkanının bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Aksi durumda, hatalı nitelendirme sonucu görevli olmayan sulh ceza mahkemesine dava açılması ve aynı mahkemece yapılan yargılama sonucu verilen hükmün temyiz edilmesi hâlinde, Özel Dairece, delillerin değerlendirilmesinin ve suçun nitelendirilmesinin görevli mahkemece yapılması gerektiği yönünde bozma kararı verilemeyeceği şeklinde yanlış bir sonuca ulaşılacak, bu durum, karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken CMUK’nun 308. maddenin birinci fıkrasının dördüncü bendinde düzenlenen, görevsiz mahkemede yargılama yapılmasına ilişkin hukuka kesin aykırılık hâlinin bozma nedeni yapılamayacağı anlamına gelecek ve 5271 sayılı CMK"nun göreve ilişkin temel yaklaşımına aykırı hareket edilerek adil yargılanma hakkının bir uzantısı olan görevli mahkemede yargılanma hakkının da ihlâline yol açacaktır.
Bununla birlikte, 5320 sayılı Kanun"un Geçici 6. maddesinde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, sulh ceza mahkemelerinde görülmekte olan dava dosyalarının bir ay içinde yetkili asliye ceza mahkemelerine devredileceği öngörüldüğünden, somut olayda Özel Dairece hükmün; sanık ..."ın, mağduru inceleme dışı sanık ... ile birlikte tehdit ettiklerinin iddia olunması nedeniyle, eylemin birden fazla kişi tarafından birlikte tehdit suçunu oluşturabileceği, bu durumda delilleri değerlendirme ve suçu nitelendirme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle bozularak dosyanın görevli mahkemeye tevdiine karar verilmesi yerine, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle bozulması isabetsizdir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararından "görevsizlik karan verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla esas hakkında hüküm kurulması" ibaresinin çıkarılmasına, yerine "6545 sayılı Kanun"la 5235 sayılı Kanun"da yapılan değişiklikler ve 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 6. madde uyarınca, sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak yerine sulh ceza hâkimliklerinin kurulnyası ve kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin bakması gereken işlerin asliye ceza mahkemelerine devredilmesi de dikkate alındığında dosyanın görevli mahkemeye tevdiinde zorunluluk bulunması" ibaresinin eklenmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 18.02.2015 gün ve 7509-20885 sayılı bozma ilamından; "görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla esas hakkında hüküm kurulması" ibaresinin çıkarılmasına, yerine "6545 sayılı Kanun"la 5235 sayılı Kanun"da yapılan değişiklikler ve 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 6. madde uyarınca, sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak yerine sulh ceza hâkimliklerinin kurulması ve kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin bakması gereken işlerin asliye ceza mahkemelerine devredilmesi de dikkate alındığında dosyanın görevli mahkemeye tevdiinde zorunluluk bulunması" ibaresinin EKLENMESİNE,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.04.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.