Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/3081
Karar No: 2021/1179
Karar Tarihi: 07.10.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3081 Esas 2021/1179 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/3081 E.  ,  2021/1179 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 18. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı vekili ile fer’i müdahil ... (TMSF) vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili, fer’i müdahil TMSF vekili ve fer’i müdahil ... (OYAK) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili; müvekkilinin ... A.Ş."nin banka şubesindeki mevduat hesabına 03.09.1999 tarihinde 14.000TL yatırdığını, ancak müvekkilinin mevduatının Off-Shore Bankasına gönderilmiş gibi gözüktüğünü, bu durumun 21.12.1999 tarihinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından bankaya el konulmasından sonra öğrenildiğini, bankaya el konulmasından sonra müvekkilinin parasının ... Off Shore Bank Ltd. adlı paravan şirket hesabına yatırıldığı gerekçesiyle ödenmediğini, banka yöneticileri hakkında açılan kamu davası sonucunda banka yöneticilerine off shore hesapları üzerinden banka vasıta kullanılmak suretiyle dolandırıcılık suçundan ceza verildiğini, bankayı temsil ve idareye salahiyetli olanların vazifeleri sırada işledikleri haksız fiillerden bankanın sorumlu olduğunu ileri sürerek 14.000TL"nin 03.09.1999 tarihinden bankaya el konulması tarihine kadar akdi faiz (%90) ile bu tarihten itibaren ise işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5.1. Davalı vekili; davacının bilerek ve isteyerek parasını Yurt Security Off Shore Bank Ltd.’ye yatırdığını, bu nedenle husumetin bu bankaya yöneltilmesi gerektiğini, davacının müvekkili nezdinde herhangi bir hak ve mevduatının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
    5.2. Fer"i müdahil TMSF vekili; davacının serbest iradesi ile daha fazla faiz getirisi sağlayan bir yatırım alternatifi olarak kıyı bankacılığını tercih ettiğini, banka tarafından bilgisi dışında işlem yapılması ve iradesinin yanıltılmasının söz konusu olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
    5.3. Fer"i müdahil OYAK vekili; davanın asıl muhatabı olan TMSF"ye tevcih edilmesi gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. Ankara 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.12.2013 tarihli ve 2012/32 E., 2013/362 K. sayılı kararı ile; İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde ... A.Ş. yöneticileri hakkında mahkumiyet kararı verildiği ve bu kararın kesinleştiği, banka personel ve yöneticilerinin davacının da aralarında yer aldığı mudilerin hile ile iradelerini yanıltılarak Yurt Security Off Shore Bank Ltd."ne para yatıracaklarını zannederek hesap açmalarına sebep oldukları, daha sonra bu paranın ... A.Ş. hesabında tutulması işleminin haksız fiil niteliğinde olduğu, ... A.Ş.’yi devralan davalı bankanın ... A.Ş.’nin borçlarından halefi sıfatıyla sorumlu olduğu, davacının yatırdığı parayı geri alamadığı ve aralarında ticari nitelikte bir hukukî ilişki bulunduğu gözetildiğinde davacının parasını yatırdığı tarihten itibaren avans faizi ile birlikte talep edebileceği gibi haksız fiil olması nedeniyle faiz başlangıç tarihinin de paranın yatırılma tarihi olacağı, ancak dava konusu olayda davalı bankanın davacıya iki kez ödeme yaptığı, bu ödeme tarihlerine kadar avans faiz oranları üzerinden faiz işletilmesi ve yapılan ödemelerin öncelikle faiz miktarlarından düşülmesi gerektiği, davacının parasının bankada kaldığı sürece avans faizinin %80 olduğu, 03.09.1999 ile 08.10.1999 tarihleri arasında 35 gün için hesaplanan faiz miktarının 1.073,97TL olması gerektiği, ancak davacıya bu süre için 08.10.1999 tarihinde 1.208,21TL ödeme yapıldığı, dolayısıyla 134,24TL fazla ödeme aldığı, bu miktarın mahsubu ile 13.865,76TL asıl alacak kaldığı, bu bedele 09.10.1999 ile 12.11.1999 tarihleri arasında 35 gün için hesaplanan faiz miktarının 1.063,67TL olması gerektiği, ancak davacıya bu süre için 12.11.1999 tarihinde 681,36TL ödeme yapıldığı, dolayısıyla davacının bu döneme ilişkin geriye 382,31TL faiz alacağı kaldığı, bu nedenle 13.865,76TL asıl alacağın ve 382,31TL faizin davalıdan tahsilinin gerektiği, ayrıca asıl alacak miktarı olan 13.865,76TL"ye son ödeme tarihi olan 12.11.1999 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi gerektiği gerekçesiyle 13.865,76TL asıl alacak ve 382,31TL faiz olmak üzere toplam 14.248,07TL"nin asıl alacağa 12.11.1999 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ile fer’i müdahil TMSF vekili temyiz isteminde bulunmuş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15.10.2014 tarihli ve 2014/7796 E., 2014/15571 K. sayılı kararı ile kararın onanmasına karar verilmiş, bunun üzerine süresi içinde davalı vekili ile fer’i müdahil TMSF vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.10.2015 tarihli ve 2015/3005 E., 2015/9753 K. sayılı kararı ile; “…1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı Banka vekili ile fer"i müdahil TMSF vekilinin HUMK"nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen aşağıdaki bent dışında kalan sair karar düzeltme isteklerinin reddi gerekir.
    2- Dava dilekçesinde, 14.000,00 TL"nin temerrüt faiziyle birlikte tahsili istenmiş, mahkemece 13.865,76 TL asıl alacak, 382,31 TL faiz olmak üzere, 14.248,07 TL"nin asıl alacağa 12/11/1999 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir. Kural olarak hakim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemez. Bu durumda, mahkemece hüküm altına alınan alacak miktarının davacının talebini aşmamasına dikkat edilerek tayini gerekirken mülga 1086 sayılı HUMK"nın 74. ve 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesine aykırı biçimde talepten fazlaya hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
    Yine; davalının davacıya karşı olan sorumluluğunun akdi ilişkiden kaynaklanmayıp haksız fiilden kaynaklanmasına göre davacı tarafından off shore hesabına yatırılan tutarın hesabın açıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilinin istenebileceği nazara alınarak, bankaya 03/09/1999 tarihinde yatırılan 14.000,00 TL"nin, işleyecek avans faizi ile davacı tarafından çeşitli tarihlerde çekilen tutarlar da gözetilerek bir hesaplama yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı miktara hükmedilmesi de doğru olmayıp, yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiğinden davalı banka vekili ile fer"i müdahil TMSF vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulüyle Dairemizin 15/10/2014 tarihli 2014/7796 Esas 2014/15571 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak, yukarıda anılan gerekçelerle mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.04.2016 tarihli ve 2016/74 E., 2016/233 K. sayılı kararı ile önceki gerekçelere ek olarak; ilk kararda bozma ilamında belirtildiği şekilde 14.000,00TL’nin bankaya yatırıldığı 03.09.1999 tarihinden itibaren avans faizi işletildiği, asıl alacak miktarına hesap edilen avans faizi eklendikten sonra ödenen miktarın öncelikle işlemiş faizden düşülmek suretiyle yapılan hesaplama sonucunda en son ödeme yapılan tarih olan 12.11.1999 tarihi itibariyle asıl alacak miktarının 13.865,76TL kaldığı, ayrıca bu tarih itibariyle işlemiz faiz miktarı olarak da 382,31TL kaldığı, davacı tarafın sadece asıl alacak miktarının 14.000TL’den ibaret olduğu, hükmedilen asıl alacak miktarının da 13.865,76TL olması sebebiyle davacının talebinin aşılmadığı, sadece hesabın açıldığı tarihten sonra yapılan ödemeler nedeniyle mecburen ödemelerin öncelikle faizden düşürülebilmesi için faiz hesaplaması yapılması sonucunda işlemiş faiz miktarından 382,31TL kaldığı, bu faiz talebinin de davacının dava dilekçesindeki 03.09.1999 tarihinden itibaren işleyecek faiz talebine dahil olduğu, bu nedenle önceki kararda davacının talebinin aşılmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili, fer’i müdahil TMSF vekili ve fer’i müdahil OYAK vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece davacının talep ettiği anapara olan 14.000TL’ye bankaya yatırıldığı 03.09.1999 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi ve bulunan miktardan davacıya ödenen miktarların düşülerek asıl alacağın belirlenmesi ve ayrıca davacının bu dönemde 382,31TL faiz alacağının olduğunun tespit edilmesi karşısında asıl alacağa 12.11.1999 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesinin davacının talebinin aşılması olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    A- Fer’i müdahil OYAK vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;
    12. Bilindiği üzere hukukî yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Fer’i müdahil OYAK vekilince ilk kararın temyiz edilmemiş ve karar düzeltme isteminde bulunulmamış olması nedeniyle direnme kararına karşı temyiz talebinde bulunulmasında hukukî yarar bulunmamaktadır. O hâlde fer’i müdahil OYAK vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
    B- Davalı vekili ile fer’i müdahil TMSF vekilinin temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede;
    13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “taleple bağlılık ilkesi” ile ilgili kısa bir açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
    14. Medeni hukuk yargılamasına hâkim olan ilkelerden biri de taleple bağlılık ilkesidir. Tasarruf ilkesi ve taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin, tarafların bildirdiği vakıalarla bağlı olmasını ve onların talepleri doğrultusunda hareket etmesini ifade ederken taleple bağlılık ilkesi ise hâkimin hüküm fıkrasında tarafların talep sonucuyla bağlı olduğunu; ondan fazlasına veya başka bir şeye hükmedemeyeceğini ifade etmektedir.
    15. Taleple bağlılık ilkesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 26. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrası; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmünü içermektedir. Buna göre hâkim tarafların talepleri ile bağlı olup, kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesi mümkündür. Örneğin davacı tarafından temerrüt faizi talep edilmemiş ise mahkemece re’sen temerrüt faizine karar verilemeyeceği gibi davacının temerrüt faizi talep etmesi durumunda ise davacının talep ettiği temerrüt faizinden daha yüksek oranda temerrüt faizine hükmedemeyecektir. Bununla birlikte duruma göre davacının talep ettiği temerrüt faizinden daha düşük oranda temerrüt faizine hükmedilmesi veya temerrüt faizine karar verilmemesi de mümkündür.
    16. Taleple bağlılık ilkesi özü itibariyle hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade etmektedir. Başka bir deyişle hâkim, tarafın talep etmediği bir husus hakkında karar veremeyecektir. Hâkim tarafın neyi talep edip etmediğini ise dava dilekçesine bakarak tespit edecektir. Dava dilekçesinde talep sonucunun yeteri kadar açık olmadığı hâllerde hâkim, davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacıya talep sonucunu açıklattırmalıdır (HMK m. 31).
    17. Öte yandan taleple bağlılık ilkesi, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda geçerli değildir. Buna karşılık taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda da kimi zaman, hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri nedeniyle bu ilke uygulanmaz. Örneğin davada yargılama giderleri talep edilmemiş olsa bile, hâkim, kendiliğinden davada haksız çıkan tarafı yargılama giderlerine mahkûm eder (HMK m. 332/1).
    18. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili tarafından dava dilekçesinin talep kısmında 14.000TL"nin bankaya yatırılma tarihi olan 03.09.1999 tarihinden bankaya el konulma tarihi olan 22.09.1999 tarihine kadar %90 oranında akdi faiz ile bu tarihten itibaren ise işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
    19. Dosya kapsamında davacının davalı bankaya 03.09.1999 tarihinde 14.000TL yatırdığı, 08.10.1999 tarihinde 35 günlük 1.208,21TL faiz ödemesi aldığı, 12.11.1999 tarihinde ise 35 günlük 681,36TL faiz ödemesi aldığı dosya kapsamı ile sabittir. Mahkemece haksız fiil hükümlerine göre karar verildiği gözetildiğinde davalı bankanın paranın yatırılma tarihi olan 03.09.1999 tarihinden itibaren temerrüde düştüğü açık olup bu tarihten itibaren yatırılan paraya ticari temerrüt faizi işletilmesi, davacıya yapılan faiz ödemelerinin de öncelikle işlemesi gereken ticari temerrüt faizinden düşülmesi gerekir.
    20. Davacı vekili tarafından dava dilekçesinin talep kısmında bu döneme ilişkin %90 oranında akdi temerrüt faizi talep edilmiş, mahkemece davalı bankanın davacıya iki kez ödeme yaptığı hususu gözetilerek faiz ödeme tarihlerine kadar avans faiz oranları üzerinden faiz işletilmiş ve yapılan ödemelerin öncelikle faiz miktarlarından düşülerek neticede 12.11.1999 tarihi itibariyle davacının 13.865,76TL asıl alacağı ve 382,31TL faiz alacağı olduğu tespit edilmiş; 13.865,76TL asıl alacağın ve 382,31TL faiz alacağının davalıdan tahsiline, 13.865,76TL asıl alacağa 12.11.1999 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Görüldüğü üzere somut uyuşmazlıkta davacının talebinin aşılması söz konusu olmayıp, mahkemece talepten daha azına karar verilmiştir.
    21. Hemen belirtilmesi gerekir ki; 19.12.1984 tarihli ve 18610 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun ile ticari olan işlerde temerrüt faizi olarak reeskont faizi kabul edilmiş; anılan Kanun’da 15.12.1999 tarihli ve 4489 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik neticesinde 01.01.2000 tarihinden itibaren ticari olan işlerde temerrüt faizi olarak avans faizinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Başka bir deyişle 19.12.1984 ile 01.01.2000 tarihleri arasındaki dönemde ticari temerrüt faizi olarak reeskont faizinin uygulanması gerekecektir. Her ne kadar mahkemece 03.09.1999 ile 01.01.2000 tarihleri arasındaki dönemde ticari temerrüt faizi olarak reeskont faiz oranı yerine avans faizi oranı uygulanmış ise de davalı vekilinin ve fer’i müdahil TMSF vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme talepleri Özel Dairece reddedildiğinden bu hususta davacı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur.
    22. O hâlde mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    I- A bendinde (§12) belirtilen gerekçelerle fer’i müdahil OYAK vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan REDDİNE,
    II- B bendinde (§13-22) belirtilen gerekçelerle davalı vekili ile fer’i müdahil TMSF vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440-III/1 maddesi gereğince miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi