20. Hukuk Dairesi 2016/4704 E. , 2016/11598 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ile davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 10.05.2001 tarihli tapu kaydına dayanarak 19.11.2007 tarihinde ilan edilen, yörede evvelce sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ile bu ormanların ve evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması sırasında ... ilçesi Merkez beldesi 1421 ada 12 nolu taşınmazın tamamının orman sınırı içine alınması işleminin yanlış olduğunu, bu yere ait sınırlamanın iptalini istemiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kısmen orman sayılmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve taşınmazın bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 69,54 m2 yüzölçümlü bölümünün orman sınırları dışına çıkarılmasına, davacının (B) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından, taşınmazın (B) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik olarak, davalı ... Yönetimi tarafından taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümüne yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, on yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan 19.11.2007 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu vardır. Genel arazi kadastrosu 1982 yılında, imar uygulaması ise 2001 yılında yapılmıştır.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma, taşınmazın öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığını belirleme noktasında yeterli değildir. Şöyle ki; yapılan keşif sonrasında orman bilirkişi tarafından düzenlenen 28.02.2011 tarihli raporda, taşınmazın 1960 baskı tarihli memleket haritasında ağaçsız alan olarak sembolize edilen açık renkli alanda, 1987 baskı tarihli memleket haritasında ise kısmen ağaçsız alan olarak sembolize edilen açık renkli alanda kısmen de ağaçlık alan olarak sembolize edilen yeşil renkli alanda kaldığı, tarihi belirtilmeyen hava fotoğrafında ise açık renkli alanda kaldığı, bu nedenle 1987 baskı tarihli memleket haritasında boyama hatası yapıldığı, (A) harfi ile gösterilen kısmın tarım alanı, (B) harfi ile gösterilen kısmın eylemli orman olduğu rapor edilmiş ise de taşınmazın (B) harfi ile gösterilen kısmı üzerinde yer alan orman emvallerinin neler olduğu, yaşı, niteliği, kapalılık durumu vs hususlar rapor içeriğinde belirtilmemiştir. Yapılan keşifte zirai bilirkişi de dinlenmediği için bu hususta dosya kapsamında netlik bulunmamaktadır. Bunun yanı sıra, mahkemece dava konusu taşınmaza komşu taşınmazlar hakkında araştırma yapılmamış, keşifte
uygulandığı bildirilen 1960 baskı tarihli memleket haritasının dayanağı hava fotoğrafı getirilerek incelenmemiş, Dairenin bu yöndeki 18.11.2015 tarihli iade kararı gerekleri yerine getirilmediğinden dosya kapsamındaki bu eksiklik giderilememiştir. Bunun yanı sıra 2001 yılında yapılan imar paftası ve 1982 yılında yapılan arazi kadastrosuna ait kadastro paftası ve orman tahdit haritasının çakıştırılmadığı ve keşfi izlemeye imkan verecek şekilde, her birinin ayrı ayrı renklerle gösterildiği uygulamaya dayalı krokili rapor alınarak dosyaya eklenmemiştir. Bu olgulara göre, dosya kapsamı taşınmazın gerçek durumunu ortaya koymaktan uzak ve yetersizdir. Yetersiz rapora ve incelemeye göre hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; komşu parsel tutanak ve dayanakları ilgili yerlerden getirtilip, bu parseller hakkında benzer mahiyette görülmekte olan dava bulunup bulunmadığı araştırılmalı, 1982 yılında yapılan arazi kadastrosuna ait kadastro paftası, eski tarihli memleket haritası ve dayanağı hava fotografları ve 2001 yılında yapıldığı anlaşılan imar paftası ilgili yerlerden getirtildikten sonra, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memuru ile yerel ve tespit bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılarak çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, bu belgelerde taşınmazın ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E-K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E-K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E-K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ve hava fotoğraflarının ölçeği kadastro paftası ve imar paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ve imar paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafları ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili ve taşınmazın üzerinde bulunan ağaçların yaşları, cinsleri ve sayılarını net olarak belirten bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, komşu parseller hakkında benzer mahiyette görülmekte olan dava var ise nazara alınarak toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine 01/12/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.