Davacı, davalı işveren nezdinde 01.08.1990-01.10.2000 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile işçilik alcaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, davalıya ait otobüste 01.08.1990-01.10.2000 tarihleri arasında geçen ve SSK’na eksik bildirilen çalışmalarının tesbitini ve kıdem, ihbar tazminatı istemiştir.
Mahkemece, hizmet tespitine ilişkin istemin reddine, Kuruma bildirilen süreler üzerinden kıdem ve ihbar tazminatına karar verilmiş ise de, bu sonuca eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak varılmıştır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tesbit davasının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olur. Ne var ki bu tür kanıtlar salt bu nedene dayanarak istemin reddine neden olmaz; aksi durumun ispatı olanaklıdır. Somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordro tanıkları ve komşu işyerinin kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiğini göz önünde tutarak gerektiğinde; doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplaması gerekmektedir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda; davacının davalı işyerinde 1.7.1994-4.8.2000 tarihleri arasındaki çalışmaları kısmi olarak bildirilmiştir. Davacının çalıştığı süre kadar Kuruma bildirildiğini, bildirilen süre dışında çalışmasının olmadığını beyan eden davalı tanıklarından N.A. davalı işveren şirketin ortağı, R.A. ise, davalı şirketin müdürüdür. Bu tanık anlatımlarının tarafsız olamayacağı ortadadır. Diğer davalı tanığı N.Ş.’in ise, davalı şirketin otobüsüyle müşterilerine mal gönderen esnaf olduğu ve 1998 yılında davacının bu şirketin otobüsünde şoför olarak çalıştığını beyan etmiştir. 1974-1990 arasında davalı şirketin otobüslerinde şoför olarak çalıştığını beyan eden davacı tanıklarından İ.A. davacının 10 yıl süreyle bu şirkette çalıştığını doğrulamış ise de, kayıtları getirtilmemiştir. Davacının kesintisiz çalışma iddiasını doğrulayan diğer davacı tanığı E.G. ise davacıyla birlikte bu işyerinde çalışmamış olup davacının yakınıdır.
Yapılacak iş; bu işyerinden çalışma tarihinde Kuruma işyerinden dönem bordrosu verilmiş ise çalışma tarihini kapsayan tarihte işyerinde çalıştığı bordrolar ile tespit edilen, bordrolarda kayıtlı işyeri çalışanlarını, bordro verilmemiş ise gerektiğinde zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde çalışma tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, işyerindeki ve davalılara ait işyerlerinde gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra ve olayda davacının dava dışı işyerlerindeki çalışmaları nedeniyle çalışmanın kesintiye uğrayıp uğramadığı da dikkate alınarak, hak düşürücü sürenin dolup dolmadığını araştırıp sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 27.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.