6. Ceza Dairesi 2020/2806 E. , 2020/3631 K.
"İçtihat Metni"Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında katılan ..."a yönelik yağmaya kalkışma suçundan yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine ilişkin İSTANBUL (kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/01/2010 tarih ve 2005/262 Esas- 2010/61 karar sayılı hükmün sanıklar savunmanları tarafından temyizi üzerine Dairemizin 20/04/2011 tarih ve 2010/27243 Esas- 2011/556 Karar sayılı ilamı uyarınca onanmasına karar verilmiştir.
Dairemizin anılan kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14/10/2020 gün ve İtiraz-2020/9540 sayılı yazıları ile;
“İstanbul -kapatılan- 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 19/01/2010 tarihli ve 2005/262 Esas, 2010/61 Karar sayılı kararı ile sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında, katılan ...’a yönelik yağmaya teşebbüs suçundan TCK’nin 149/1-c-f-g, 35, 62, 53, 58/9. maddeleri uyarınca 5’er yıl hapis cezası, hak yoksunluğu ve tekerrür hükmünün uygulanmasına hükmedilmiştir.
Adı geçen katılana yönelik yağmaya teşebbüs suçundan aynı kararda, diğer sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında da mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesi 20/04/2011 tarihli ve 2010/27243 Esas, 2011/5566 sayılı kararında; “Sanıklar hakkında TCK’nin 149/1-a-c-f-g-d ve 35. maddelerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, temel cezalar uygulanırken alt sınırdan uzaklaşıldığı için sonuca etkili bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır” eleştirisini yazarak hükmün onamasına karar vermiştir.
Sanık ... savunmanları Avukat ... ve Avukat ... 20/09/2019 tarihli dilekçeleri ile 5271 sayılı CMK’nin 308. maddesi uyarınca Yüksek Dairenin “Onama” kararına itiraz edilmesi talebinde bulunmuşlardır.
Sanık ... ile aynı suça iştirak eden ve haklarında aynı uygulamalar yapılan diğer sanıklar ..., ... ve ... hakkında kurulan hükme ilişkin yapılan inceleme sonucunda; adları geçen sanıklar yönünden 5271 sayılı CMK’nin 308. maddesi uyarınca Yüksek Dairenin “Onama” kararına itiraz edilmesi gerektiği düşünülmüştür.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz nedenleri “Suç vasfına” ve “TCK’nin 58/9. maddesinin uygulama koşullarına” yönelik olup; aşağıda iki başlık altında yazılmıştır:
I- Suç vasfına yönelik itiraz nedeni:
Dosya kapsamına ve toplanan delillere göre;
Katılan ..., ... Kimya ve Sanayi Ticaret A.Ş, ... Dış Ticaret A.Ş, ... İlaç Fabrikası A.Ş, ... Tarım ve Veteriner İlaçları A.Ş’nin büyük ortağıdır.
Sanıklar ..., ..., ... ve ..., ... Finans isimli şirketin sahipleri ve işletenleridir. ..., “” soyadlı diğer sanıkların babasıdır.
Olayda yer alan diğer sanık ... suç tarihinde katılana ait şirketlerin finansman müdürü olarak görev yapmaktadır.
Katılanın ilaç şirketi 2003 ile 2004 yıllarında Sosyal Sigortalar Kurumu’na yüklü meblağda ilaç satışı yapmıştır. Sosyal Sigortalar Kurumu borçlarını mutat şekilde 6 ila 8 aylık vadelerle ödemektedir. Katılanın şirketi de Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan olan alacaklarını borçlu olduğu kişi veya şirketlere noter vasıtasıyla tamamen ya da kısmen temlik etmek suretiyle ödemektedir.
Suç tarihinde katılana ait şirketlerin finansman müdürü olan diğer sanık ... şirketin yönetim kurulunun haberi olmadan, menfaat sağlamak suretiyle sahte imzalar atarak sahte temliknameler düzenletmiş ve piyasadaki diğer kişi ve şirketlere vermiştir.
Mevcut sahtecilik ve dolandırıcılık suçları ile ilgili Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12/04/2016 tarihli ve 2914/11-830 Esas, 2016/185 Karar sayılı ve Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 17/04/2019 tarihli ve 2019/146 Esas, 2019/4026 Karar sayılı kararları çerçevesinde inceleme yapıldığında, sahte temliknameler ile bir kısım kişi ve şirketlerin mağdur edildiği belirlenmiştir.
Bu şirketlerden bir tanesi de sanıklar ..., ..., ... ve ...’nın sahip ve işleticisi oldukları ... Finans isimli şirkettir.
... Finans isimli şirketin aldığı temlikler ile katılanın şirketinden alacağı olan para eski para birimine göre 2,4 Trilyon TL’dir. Bu temlik sahte belgelerle yapılmış ve katılana ait şirketin muhasebe kayıtlarında mevcut değildir. Sanıklar bu temlikin
diğer sanık ... tarafından sahtecilik yapılmak suretiyle düzenlettirildiğini bilmemektedirler ve bildiklerine ilişkin delil de mevcut değildir.
... Finans isimli şirketin sahip ve işletenleri olan sanıklar ..., ..., ... ve ..., Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan sahteciliği öğrenince katılanın şirketine giderler. Hak sahibi oldukları 2,4 Trilyon TL’nin kendilerine ödenmesini talep ederler. Katılan durumu araştırır ve sanıklara yapılan temlik işleminin sahte olarak düzenlendiğini tespit eder. Sanıklara temlikin sahte olduğunu ve şirketinin kendilerine borcu olmadığını söyler.
15/07/2004 günü katılan ve şirketin yetkilileri ile görüşen sanıklar masanın üzerine iki adet mermi koyarlar ve “Bu para aşiretin parası, parayı alamazsak aşiret hesap soracak, başınıza gelecek tehlikeden biz sorumlu olmayalım” demek suretiyle katılanı tehdit ederler.
Katılan ve şirket yetkilileri “Bu sahteciliğin ... tarafından yapıldığını, şirketin borcu olmadığını, borç konusu paranın sahtecilik yoluyla kendilerine (sanıklara) geçtiğini” söylerlerse de, sanıklar ikna olmazlar.
Katılanın bu parayı ödemeyeceğini anlayan sanıklar, bu alacağı çıkar amaçlı suç örgütü kurucusu ve yöneticisi olan diğer sanık ...’a devir ederler. Katılana da alacaklarını ...’a devir ettiklerini söyleyip gözdağı verirler.
...’ın talimatı ile hareket eden suç örgütü üyesi olan diğer sanıklar 20/09/2004 günü katılanın şirketine giderler; ...’ın bu alacağı devir aldığını ve kendisine ödenmesini isterler. Görüşme sırasında ödenmesini istedikleri paranın eski para birimine göre 3,4 Trilyon TL. olduğunu söylerler.
Katılan ..., soyadlı sanıkların alacaklı olduklarını iddia ettikleri 2,4 Trilyon TL’nin paranın tahsili için yaptıkları tehdidinin örgüt lideri ve yöneticisi olan ... ve adamları ile tekrarlandığını; örgüt liderinin de sanıklardan devir aldığı paranın çok üstünde bir meblağı kendisinden istediğini anlar ve şikayetçi olur.
Diğer sanık ... ile sanık ... arasında gerçekleşen telefon görüşmelerinde adı geçen sanığın ...’dan bu konuda yardım istediği ve katılanı kastederek “Sıkıştırın” diye talepte bulunduğu anlaşılmıştır.
Somut olay değerlendirildiğinde; sanıklar ..., ..., ... ve ...’nın katılan ile aralarında oluşan hukuki ilişkiden kaynaklanan alacaklarını tahsil etmek kastıyla hareket ettikleri; bu bağlamda sübut bulan eylemlerinin TCK’nin
150/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 106/2-a-c-d maddesinde tanımlanan tehdit suçunu oluşturduğu; suçun işlendiği 15/07/2004 ve 20/09/2004 günleri ile inceleme tarihi arasındaki zamanaşımı süresinin de değerlendirilmesi gerektiği düşünülmüş ve bu nedenle 5271 sayılı CMK’nin 308. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna gidilmiştir.
II- TCK’nin 58/9. maddesinin uygulama koşullarına yönelik itiraz nedeni:
Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında TCK’nin 220/7, 220/3, 62, 51, 58/9. maddeleri uyarınca hükmedilen mahkumiyet kararının Yüksek Daire tarafından 20/04/2011 tarihli karar ile bozulmasına karar verilince, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 04/12/2019 tarihli ve 2015/11 Esas, 2019/471 Karar sayılı kararı ile anılan suç yönünden zamanaşımı süresi geçtiğinden bahisle kamu davasının düşürülmesine hükmedilmiştir.
Katılan ...’a yönelik yağmaya teşebbüs suçundan kurulan hükümde TCK’nin 58/9. maddesinin sanıklar hakkında uygulanmasına hükmedilmiş ve bu karar Dairece onanmıştır.
Dosyada mevcut adli sicil kayıtlarına göre suç tarihinde sanıklar ..., ..., ... ve ...’nın sabıka kayıtları bulunmamaktadır.
TCK"nin 58/9. maddesinin, örgüt mensubu suçlu hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına hükmedileceği hükmünü içerdiği, anılan hükmün örgüt mensubu olma kanuni sonucundan mahkumiyetin kanuni sonucu olarak uygulanan infaza ilişkin bir düzenleme olduğu ve aynı Yasanın “Tanımlar” başlıklı 6/1-j maddesine göre ""Örgüt mensubu suçlu"" deyiminden ""bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişinin"" anlaşılacağı; buna göre TCK’nin 220. maddesi kapsamındaki suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün üyesi olanlar hakkında 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107/4. maddesinde gösterilen koşullu salıverilme süresi ve aynı maddede düzenlenen infaz rejiminin uygulanacağı dikkate alındığında; örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan adları geçen sanıklar hakkında TCK"nin 58/9. maddesinin uygulanamayacağı, mahkemenin bu yöndeki uygulamasının hatalı olduğu kanaatine varılmış; Yüksek Dairenin sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında TCK’nin 58/9. maddesinin uygulanmasına yönelik onama kararına da bu yönden itiraz edilmesi gerektiği düşünülmüştür.” şeklinde belirterek itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
Dosya Dairemize gönderilmekle okunarak gereği düşünüldü;
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
5271 sayılı CMK"nin 6352 sayılı Yasanan 99. maddesi ile değişik 308. maddesi gereğince yapılan incelemede;
Dairemizin 20/4/2011 tarih ve 2010/27243 Esas- 2011/556 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz sebepleri yerinde görülmediğinden,
CMK"nin 308/2-3.maddeleri gereğinde İTİRAZIN REDDİNE, dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcığına İADESİNE, 22/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.