1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının yurt dışında sosyal yardımı aldığı gerekçesiyle Kurumca kesilen yaşlılık aylığının 2147 sayılı Yasa ile yurt içindeki hizmetleri dikkate alınarak 1.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 1.5.2005 tarihinden yeniden bağlanması ve 1.11.1996-1.5.2005 tarihleri arasında davacıya ödenen aylıklar nedeniyle 26.596,61 YTL borcu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece kesilen aylığın 1.5.2005 ten yeniden bağlanmasına ve ödenen aylıkların istenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Gerçekten, taraflar arasında uyuşmazlık, temelde, yaşlılık sigortasından faydalanmak isteyen 3201 sayılı yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığı koşullarından “yurda kesin dönüş koşulu’nun” bulunmadığının sonradan anlaşılması halinde, Kurumca uygulanacak işlem ve yaptırımlara ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle; öncelikle, belirtilen koşul noksanlığının saptanması durumunda; Kurum hak ve yetkilerinin, gerek 3201 sayılı gerekse temel Yasa niteliğinde bulunan 506 sayılı Yasa açısından ortaya koymak yararlı olacaktır.
Gerçekten, 3201 sayılı Yasa, kendisinden önce yürürlükte bulunan 2147 sayılı Yasa ile birlikte; yurt dışında çalışan Türk Vatandaşlarına; yurt dışında çalıştıkları süreleri, döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı vermiş ve bu kişilerin, yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın anayurt Türkiye’de sosyal güvenceye kavuşma hakkı tanımıştır. Böylece Türkiye’de çalışıp, belli bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunan Türk Vatandaşları ile yurt dışında çalışanların sosyal güvenceleri açısından bir farklılık kalmamıştır.
Bu tür bir sistem sonucu; 3201 sayılı Yasadan yararlanmak suretiyle 506 sayılı Yasada öngörülen yaşlılık sigortası kapsamına girmek isteyen Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları ile yurt içinde çalışıp 506 sayılı Yasa kapsamında bulunan Türk Vatandaşlarının yaşlılık aylığından yararlanma koşulları zorunlu bir farklılık dışında birbirine koşut hale getirilmiştir. Şöyle ki; 506 sayılı Yasanın 60.maddesinde öngörülen ve yaşlılık aylığından yararlanma koşulları olarak belirlenen; “yaş”, “sigortalılık süresi”, “prim ödeme gün sayısı”, “işten ayrılma” ve “yazılı istekte bulunmak” koşulları 3201 sayılı Yasanın 6.maddesinde de aynen kabul edilmiş, sadece; Türkiye’de çalışanların “işten ayrılma koşulu” burada; “yurt dışındaki ülkeden ayrılıp Türkiye’ye dönüş” biçiminde belirlenmiştir. Şu duruma göre; Sosyal Sigortalar Kurumu; yurt içinde çalışan sigortalılar için; aradığı; işten ayrılma koşulunu yurt dışında çalışanlar içinde yurda dönüş koşulu olarak araması ve işlemleri buna göre yürütüp tamamlaması zorunludur.
İşte, görülmekte olan davada uyuşmazlık bu koşul ile doğrudan ilgili olduğundan yukarda anlatılan hukuki gerçeklerin açıklanması gerekli görülmüştür. Bu bakımdan 3201 sayılı Yasa uyarınca; yaptığı borçlanma karşılığı kendisine yaşlılık aylığı bağlanan bir Türk Vatandaşının, belirtilen “yurda dönüş” şartının gerçekleşmediği veya daha sonraki bir tarihte gerçekleştiğinin anlaşılması halinde kurumun bu kişiye karşı ne tür işlem yapması gerektiğinin saptanması kaçınılmazdır. Bu bağlamda hemen belirtelim ki, 3201 sayılı Yasa sistemi, yaşlılık aylığından yararlanabilmek için yurda kesin dönüş koşulunu 1985 yılında getirmesine karşılık, yakın tarihe kadar, bu koşul Yargıtay uygulamasında, katı biçimde kabul edilmemiş; yurda kesin dönüş yapmadığı anlaşılan ve yurt dışı ilişkilerinin bir süre daha devam ettiği hallerde, Kurumun yaşlılık aylıklarını kesme işlemlerine geçerlilik tanınmamıştır. Ancak, bu konunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine gelmesiyle uygulama tersine dönmüş ve yurt dışında çalışanların yaşlılık aylığından yararlanabilmesi yönünden, yurda kesin dönüş koşulunun varlığı zorunlu görülmüştür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/10/1997 gün, 1997/10-588 E., 857 K. sayılı ve 22/4/1999 günlü, 1999/21-284 E., 300 K. sayılı ve daha sonra aynı doğrultudaki kararlar). Ne var ki, sözü edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararlarında; yaşlılık sigortasından yararlanma yönünden yurda kesin dönüş koşulunun varlığının aranmasına karşın, bu koşulun yokluğu halinde, yapılması gereken Kurum işlemlerinin ne doğrultuda olması gerektiği yönünden davayla doğrudan ilgilisi bulunmaması nedeni ile bir hukuki tavır alınmamıştır.
Gerçekten, bu konuda sözü edilen 3201 sayılı Yasa, 6.madde (B) fıkrası, sistemi doğrudan olmasa bile, dolaylı biçimde ortaya koymuş, yurt dışından kesin dönüş yapılmasına ve kendilerine yaşlılık aylığı bağlanmasına karşın, yurt dışında çalışmak isteyenler yönünden Kurumca yapılması gereken işlemleri belirlemiştir. Buna göre;yurt dışından kesin dönüş yapan bir kimsenin yeniden yurt dışında çalışması halinde; çalıştığı süre kadar yaşlılık aylığı kesilecek bu kişinin yurda dönüşünde; isterse çalıştığı süre kadar borçlanmak suretiyle; yaşlılık aylığı oran ve miktarı artırılacak, isterse, eski aylık olduğu gibi ödenmeye devam edecektir. Böylece denilebilir ki, 3201 sayılı Yasa sisteminde yeniden yurt dışı çalışma söz konusu olduğunda, yaşlılık sigortasından bağlanan aylıklar ödenmemekte ve sosyal güvenlik askıya alınmaktadır. Bu durumun sonucu olarak, yaşlılık aylığı bağlanması sırasında, yurda kesin dönüş koşulunun gerçekleşmediği anlaşılırsa, yapılacak işlem; veya uygulanacak yaptırım; yaşlılık aylığının bağlanmaması ve kesin dönüş tarihine kadar işlemlerin hukuken askıya alınması, istek olduğunda yatırılan borçlanma bedelini iadesidir. Yaşlılık aylığı bağlanmış olması halinde ise bağlanan aylığın kesilmesi ve ödenen aylıkların geri alınmasıdır.Nitekim; 506 sayılı Yasa sisteminde, yurt içinde çalışanlar için uygulanan yaptırımda belirtilen şekilde olmaktadır. Yargıtay uygulamasında kabul edildiği üzere, yurt içinde çalışan bir sigortalının, yaşlılık aylığından yararlanmak için Kuruma başvurduğunda, işten ayrılma koşulu gerçekleşmemişse, bu kişiye yaşlılık aylığı bağlanmamakta veya yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra, bu koşulun yokluğu anlaşıldığında; aylıklar kesilmekte ve ödenenler geri alınmaktadır. Bunun ötesin de; 506 sayılı Yasanın 3279 sayılı Yasa ile değişik 63.maddesinde kabul edildiği biçimde; yaşlılık aylığı alanlar, Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeme koşuluyla; yaşlılık aylıklarının kesilmeden çalışmalarını sürdürebilmektedirler. En önemlisi “işten ayrılma” veya “yurt dışından dönüş” koşulunun yokluğu, kişinin sosyal güvenlik haklarının büsbütün ortadan kaldırıcı bir neden olarak, yasalarda öngörülmemiş, sadece; aylığın başlatılmaması veya bağlanan aylığın kesilmesi biçimde yaptırıma bağlanmıştır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının Almanya’da geçen; 20.1.1972-22.2.1985 tarihleri arasındaki 4320 günü 2147 sayılı Yasa’ya göre, 1.3.1985-31.12.1995 tarihleri arsındaki çalışmaları da 3201 sayılı Yasa’ya göre borçlanarak, bedelini ödediği, davacının yurt içinde 26.12.1955-1.12.1966 tarihleri arasında 1031 gün SSK’na tabi çalışmasının bulunduğu, tüm bu çalışmalarının toplamı üzerinden davacıya 1.11.1996 tarihinde SSK’dan
yaşlılık aylığı bağlandığı, 26.3.2001 tarihli Alman sigorta merciinin yazısına göre de davacının 20.1.1972-31.5.1997 tarihleri arasında Almaya’da fiilen çalıştığı ve 1.6.1997-31.7.2000 tarihleri arasında da sosyal yardım aldığının anlaşılması karşısında, bağlanan yaşlılık aylığının bağlandığı tarihten itibaren iptal edilerek 1.11.1996-1.5.2005 tarihleri arsında ödenen toplam aylıkların davacıya borç olarak çıkarıldığı görülmüştür
Somut olayda; 3201 sayılı Yasa"nın 6.maddesine göre aylık tahsisi için yurda kesin dönüş yapılması şart olduğundan, Kurumca davacıya 3201 sayılı Yasa uyarınca bağlanan yaşlılık aylığının durdurulması, giderek bağlandığı tarihten itibaren iptali işleminde bir isabetsizlik yoktur. Ancak davacının 2147 sayılı Yasa kapsamında borçlandığı gün sayısı olan 4320 günlük prim ödeme süresi ile 1955-1966 yılları arasında Türkiye’de geçen 1031 günlük çalışmalarının birlikte değerlendirildiğinde 5351 gün prim ödemesinin davacının 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlanması nazara alınmaksızın ve yurda kesin dönüş şartı aranmaksızın davacıya yaşlılık aylığı bağlanması için yeterli olacağı diğer yandan davacının yurtdışındaki çalışması sona erip, yurda kesin dönüş yaptığı tarihi takibeden aybaşından itibaren 3201 sayılı Yasa uyarınca yaptığı borçlanmada dikkate alınarak yaşlılık aylığının yeniden belirlenmesi gerektiği açıktır.
Yapılacak iş; 1.11.1996-1.8.2000 tarihleri arasında 2147 sayılı Yasa"ya göre yapılan borçlanma ile SSK’na tabi çalışmaların toplamı üzerinden davacıya yaşlılık aylığı bağlanması ve bağlanan bu aylıkların toplamı ile ödenen aylıklar arasındaki farkın hesaplatılarak davacının Kurum’a ödemekle yükümlü olduğu borcu tespit etmek, 1.8.2000 tarihinden itibaren ise 2147 ve 3201 sayılı Yasa"ya göre borçlanılan hizmetlerle SSK’na tabi çalışmaların toplamı üzerinden aylık bağlanmasına karar verilmesi gerekir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin kesilen yaşlılık aylığının 1.5.2005 tarihi itibariyle bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.6.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.