Davacı, davalı Kuruma borcunun olmadığının tesbiti ile 8 yıl 3 ay 18 günlük hizmetinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı 20.4.1982-8.8.1990 tarihleri arasında Kurum sigortalısı olduğunun ve prim borcu bulunmadığının tesbitini istemiştir.
Mahkemece, davacının talebinin kabulu ile 4.6.2004 tarihi itibariyle davalı Kuruma 7.732.181 TL borcu olduğunun tesbitine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden davacının 20.4.1982 tarihinde başlayan Bağ-Kur sigortalılığının önce 8.8.1990 tarihi itibariyle sona erdirildiği, ancak devam eden vergi kaydı nedeniyle bu tarihin 1.1.1992 tarihine alındığı bu dönemde davacının 8.8.1990 tarihi itibariyle devam eden SSK hizmetinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda öncelikle davacının Bağ-Kur sigortalılığının sona erme tarihinin tesbiti gerekmektedir. davalı Kurumun kabul ettiği 1.1.1992 tarihi esas alındığında SSK."lı süre ile çakışma bulunduğundan davanın SSK."nun hak alanını da ilgilendirdiğinden anılan Kurumun davaya dahili sağlanarak davacının Bağ-Kur sigortalılık sona erme tarihinin tesbiti gerekmekte iken bu hususun göz ardı edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Davacının prim borcu bulunup bulunmadığı yönündeki talebinin değerlendirilmesinde yukarıda belirtildiği şekilde Bağ-Kur hizmet süresi belirlendikten sonra bu hizmet süresi dikkate alınarak prim borcunun hesaplanması gerekmektedir.
Yapılan incelemede davacının 1.1.1982-8.8.1990 tarihleri arasında sigortalı sayılarak 14.3.1996 tarihinde 2.372.150.000TL borç çıkartılmış 2001 yılında ise 1.1.1982-1.1.1992 tarihleri arasında sigortalı sayılarak 1.376.970.584.000TL-14.1.2003 tarihinde ise borç 1.400.000.000TL olarak belirlenmiştir. Davalı 2.9.1989-1.1.1992 tarihleri arasında toplam ödemeler yaptığı anlaşılmıştır.
Yapılacak iş, davacının tesbit edilecek sigortalılık süresine göre yaptığı ödemelerde dikkate alınarak 24.7.2003 tarihinden önce borcunun bulunup bulunmadığı araştırılarak borcunun bulunduğunun saptanması halinde 24.7.2003 tarihli 2.8.2003 gününde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa"nın 27. maddesi ile değişik 1479 sayılı Yasa"nın 53/3. maddesi yürürlükte olup anılan maddeye göre sigortalılar tarafından ödenmesi gereken primler süresi içinde ve tam olarak ödenmezse primlerin ödenmeyen kısmına sürenin bittiği tarihten başlamak üzere % 10 artırılacağı, bu miktara borç ödeninceye kadar gecikilen her ay için ayrıca Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak bir önceki aya ait Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet İç Borçlanma Senetlerinin aylık ortalama faizi bileşik bazda uygulanarak gecikme zammı hesaplanacaktır.
Uyuşmazlık, anılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 2.8.2003 tarihinden önceki dönemde bu düzenlemenin uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü sosyal güvenlik hukukunun niteliğinin irdelenmesini ve yasaların zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kuralların incelenmesini zorunlu kılmaktadır. Sosyal Güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. Kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. Kural olarak kanunlar yürürlükte oldukları dönemdeki uyuşmazlıklara ve görülmekte olan davalara uygulanır. Devam eden uyuşmazlıklarda tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa ve düzenleyici kural “ derhal yürürlüğe girme “ niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Tamamlanmış hukuki durumları yeni yasa veya düzenleyici kuralın etkilememesi onlar üzerinde hukuki sonuç doğurmaması ise kazanılmış hakları saklı tutma amacı gütmektedir.
Ayrıca 5458 sayılı Yasa"ya göre yapılandırma konusuda dikkate alınarak prim borcunun tesbiti gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.6.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.