2. Ceza Dairesi 2011/27053 E. , 2013/8358 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : 2 - 2009/117414
MAHKEMESİ : Bursa 4. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21/10/2008
NUMARASI : 2007/1283 (E) ve 2008/996 (K)
SUÇ : Görevliye Hakaret
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak,
1-Dosya içerisindeki belgelere göre, sanıklar hakkında suç tarihleri aynı olan ve Avukat olan katılan O.. T..’na karşı hakaret suçundan Bursa 2.Sulh Ceza Mahkemesine ait 01.07.2008 tarih ve 2007/1366-2008/843 sayılı karar ile mahkumiyet kararı verildiği ve sanık Remziye açısından bu kararın kesinleştiği anlaşılan davaya ilişkin olayda aynı dilekçelerle hakaret suçu işlenip işlenmediği araştırılarak, dava konusunun aynı olay olması halinde katılan İ.. Ö.. ile diğer davadaki katılan O..T..’na karşı sanıkların eylemlerinin tek bir suç oluşturacağı ve 5237 sayılı TCK.nun 43.maddesi ile uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Ceza yasasında, hapis cezası ile adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak öngörüldüğü durumlarda mahkemece, öncelikle hapis ya da adli para cezasının neden seçildiğine ilişkin yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeli, daha sonra ise alt ve üst sınırları arasında yasal ve yeterli gerekçe gösterilerek temel ceza belirlenmelidir.
Sanıkların adli sicil kaydındaki 3167 sayılı Kanunun 16/1.maddesine ilişkin mahkumiyetlerinin 15.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilerek, sanıkların adli sicil kaydındaki ilamların mükerrir olmaması halinde, somut olayda sanıklara yüklenen suç kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu olup, hakaret suçunun düzenlendiği 5237 sayılı TCK .nun 125/1 maddesinde hapis ve adli para cezası olarak öngörülen seçenekli yaptırım, aynı maddenin 3-a fıkrasında yer alan görevliye hakaret suçunu da kapsadığından, kamu görevlisine karşı hakaret suçundan, seçenekli yaptırımlardan neden hapis ya da adli para cezasına hükmedildiğinin yasal ve yeterli gerekçesi gösterilip, daha sonra hükmedilen hapis ya da adli para cezasının alt ve üst sınırı arasında temel cezanın
belirlenmesinde yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi gerekirken, yalnızca hapis cezasının alt ve üst sınırları arasında temel cezanın belirlenmesine ilişkin gerekçe gösterilmesi,
3- Sanıkların adli sicil kaydındaki 3167 sayılı Kanunun 16/1.maddesine ilişkin mahkumiyetlerinin 15.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5941 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmemesi halinde, katılanın bir tazminat istemi bulunmadığı gibi dosyaya yansıyan bir zararında belirlenemediği ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250, 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde nazara alınacak zararın maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığı gözetilerek, 5271 sayılı CMK.nun 231/5.maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken, aynı maddenin 6.fıkrası gereğince ‘sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda bir kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilip giderilmediği’ hususlarını irdeleyen gerekçeye dayandırılması gerektiği nazara alınmadan yazılı şekilde dosya içeriğine uygun olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
4- 5237 sayılı TCK.nun 53/1-c maddesinde belirtilen, velayet hakkından vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri yönünden koşullu salıvermeye kadar uygulanabileceğinin gözetilmeden hapis cezasının infazı tamamlayıncaya kadar uygulanmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 17/04/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.