3. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/133 Karar No: 2013/2323 Karar Tarihi: 14.02.2013
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2013/133 Esas 2013/2323 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2013/133 E. , 2013/2323 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde tapu iptal ve tescil mümkün olmadığı takdirde 30.000 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın ... ve ... aleyhine açılan davanın reddine, Rabia Bozköy aleyhine açılan davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı vekili dilekçesinde, davalılar ... ile ..."ın murislerinden intikal eden taşınmazdaki hisselerini gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile davalı ..."a satmayı vaad ettiklerini, ..."ında davacı ile düzenlediği gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile davalılardan aldığı hisseleri davacıya satmayı vaad ettiğini, bu sözleşmeye istinaden davalı ..."a 30.000 TL ödendiğini ancak davalılar tarafından hisse devrinin yapılmadığını, bu nedenle gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazdaki davalı hisselerinin iptali ile davacı adına tesciline aksi takdirde davacının ödediği 30.000 TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalılar, davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir. Mahkemece, davalılar ... ve ..... aleyhine açılan davanın reddine diğer davalı ... aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Kural olarak her, davada duruşma yapılması ve tarafların bu duruşmaya usulüne uygun bir biçimde çağrılmaları HMK. nın 27. maddesinin emredici hükmü gereğidir. Duruşma yapılmadan karar verilebilecek istisnai haller kanunla belirlenir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 tarih ve 2003/6–391 E. 2003/359 K. sayılı kararında da kabul edildiği gibi taraflar duruşmaya çağrılmadan, diğer bir anlatımla taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasasının 36. maddesi ile HMK. nın 27. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, “davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” Bu durumda, tarafların iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesinin mümkün bulunmadığı, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı kabul edilmelidir. Somut olayda, davanın 08.06.2010 tarihli celsesinde davacı vekilinin duruşmaya katılmaması nedeniyle davanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekili tarafından davanın yenilendiği ancak davalı ..."a yenileme dilekçesi ile duruşma gününün tebliğ edilmeden(diğer davalılar vekiline tebliğ edilerek) yargılamaya devam edildiği ve karar verildiği, böylelikle davalı ..."ın savunma hakkı kısıtlanarak, yokluğunda hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.