Esas No: 2017/2923
Karar No: 2021/1165
Karar Tarihi: 05.10.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2923 Esas 2021/1165 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “kurucu intifa/hisse senetlerine ilişkin tespit, tescil yahut alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul (Kapatılan) 41. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili; müvekkillerinin müteveffa ..."ın yasal mirasçıları olduğunu, muris...."ın davalılardan ... Genel Sigorta A.Ş."nin kurucu hissedarlarından olup, hâlihazırda 199 ve 200 numaralı 2 adet kurucu hisse senedi ile 198,15TL karşılığı nama yazılı hisse senedi sahibi olduğunu, davalı ... Genel Sigorta A.Ş.’nin 24.09.2007 tarihinde kısmî bölünme işlemine tabi tutulduğunu, kısmi bölünme suretiyle diğer davalı .... "nin kurulduğunu, kurulan bu şirkete davalı ... Genel Sigorta A.Ş."nin mal varlığının belirli unsurlarının aynî sermaye olarak tahsis edildiğini ve bu tahsis karşılığında davalı ....’nin bu tahsise isabet eden sermaye hisselerinin davalı ... Genel Sigorta A.Ş. ortaklarınca iktisap edildiğini, bölünme işlemi neticesinde sadece muris ..."ın nama yazılı hisse senedinden kaynaklı olan payına tekabül eden miktarda müvekkillerine davalı ....’de 42 adet 42TL değerinde ayni sermaye niteliğinde hisse senedi verildiğini, ancak bölünme planında korunması gereken intifa hakkı sahiplerinin haklarının karşılığının gösterilmediğini, söz konusu bölünme işleminin, aslen intifa hakkı sahiplerinin haklarının karşılığı gösterilmeden gerçekleştirildiğinden batıl olduğunu, müvekkillerinin kurucu hisse/intifa senetlerinden kaynaklanan haklarının korunmadığını ileri sürerek kısmî bölünme işlemlerinin butlanına, bunun mümkün görülmemesi hâlinde müvekkillerinin bölünme ile hak etmiş olmaları gereken değiş/tokuş oranına göre belirlenecek kurucu intifa/hisse senedi karşılığına gelecek oranda kurucu intifa/hisse senedi tahsisi ile bu karşılık hisselerin müvekkiller adına tesciline veya belirlenecek kurucu intifa/hisse senedinin karşılığına gelecek oranda rayiç bedelin tespiti ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı:
5. Davalı ... Genel Sigorta A.Ş. vekili; husumet itirazında bulunarak davanın, bölünmeye ilişkin alınan genel kurul kararlarının üzerinden 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 381. maddesinde düzenlenen 3 aylık süre geçtikten sonra açıldığını, bölünme işlemlerinin usul ve mevzuata uygun olarak gerçekleştirildiğini, butlan veya iptali gerektiren usulsüzlüğün yapılmadığını, kısmî bölünmenin davacıların sahip oldukları kurucu intifa/hisse senetlerini etkilemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı .... vekili; husumet itirazında bulunarak davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, bölünme işlemlerinin usul ve mevzuata uygun olarak gerçekleştirildiğini, davacıların kurucu intifa/hisse senetlerinin diğer davalı nezdinde mevcut olduğunu, bu paylarda azalmanın söz konusu olmadığını, bölünme sonrası diğer davalının azalan sermayesinin tekrar artırılarak eski seviyesine getirildiğini, davacıların işbu davanın açılmasında hukukî yararlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin İlk Kararı:
7. İstanbul (Kapatılan) 41. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.06.2012 tarihli ve 2011/407 E., 2012/134 K. sayılı kararı ile; davanın kurucu intifa/hisse senetleri ile ilgili olduğu, kurucu intifa/hisse senedi sahipliğinin şirkette ortaklık sıfatı vermediği ve iptal davası açma hakkı tanımadığı, dava konusu bölünme işleminin genel kurul toplantısında alınan kararla gerçekleştiği, davacıların kurucu intifa/hisse senedi sahipliğinden dolayı genel kurul iptali davası açma haklarının olmadığı, iptal davası açma hakları olmayan davacıların bölünmenin butlanının tespiti davası da açamayacakları, kurucu intifa/hisse senetlerini çıkarma yetkisinin genel kurula ait olduğu, bu nedenle kurucu intifa/hisse senedi tahsisi ve tescili talebinin yerinde olmadığı, davalı ...."de genel kurul kararı ile davacılara tahsis edilmiş kurucu intifa/hisse senedi bulunmadığı ve ...."nin şirket ana sözleşmesinde kurucu intifa payı bulunmadığı, ana sözleşmesinde kurucu intifa payı bulunmadığından genel kurul tarafından intifa senedi çıkartılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. İstanbul (Kapatılan) 41. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.04.2014 tarihli ve 2012/17293 E., 2014/7051 K. sayılı kararı ile; “…1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile davalı ... Genel Sigorta A.Ş. yönünden davanın reddinin yerinde olmasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, davacıların murisi olan ..."ın davalılardan ... Genel Sigorta A.Ş. nezdindeki kurucu hisse senetlerinin bu şirketin kısmi bölünme işlemine tabi tutulması sonucu kurulan .... nezdindeki karşılığının gösterilmediği, intifa hakkı sahiplerinin haklarının karşılığı gösterilmediğinden bölünme işleminin batıl olduğu iddiasıyla bu işlemin butlanına, bunun mümkün görülmemesi halinde davacıların bölünme ile hak etmiş olmaları gereken değiş/tokuş oranına göre belirlenecek kurucu hisse senedi karşılığına gelecek oranda kurucu hisse senedi tahsisi ile bunların davacılar adına tesciline veya belirlenecek kurucu hisse senedi karşılığına gelecek oranda kurucu hisse senedinin rayiç değeri üzerinden bedelinin tespiti ile tahsili istemlerine ilişkindir.
Davacılar, bölünme işlemine tabi tutulan şirkette mevcut kurucu hisse senetlerinin ve bu senetlerin davacılara sağladığı hak ve ayrıcalıkların bu şirketin bölünmesi sonucu kurulan yeni şirkette de devam ettirilerek haklarının korunması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
Davacıların kurucu hisse senedi sahibi oldukları davalı ... Genel Sigorta A.Ş"nin bilançosunun aktifinde yer alan iştirak hisselerinin ..."ye ayni sermaye olarak konulması suretiyle ..."nin kurulduğu anlaşılmış olup, davalılar bölünme işlemi nedeniyle azalan sermayenin enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan sermaye düzeltmesi olumlu farkları ile olağanüstü yedek akçe tutarlarının ilavesiyle tamamlandığını, bu şekilde davacıların hiçbir zararı olmadığını savunmuşlardır. Bölünen şirketin sahip olduğu iştirak paylarının yeni kurulan şirkete sermaye olarak konulması ile her halükarda bölünen şirketin aktifinden çıkan söz konusu iştirak payları kadar sermayesi azalmış olup, sonradan iç kaynaklar ve yapılan enflasyon düzeltmeleri ile azalan sermayenin tamamlanmış olması davacıların kurulan şirkete sermaye olarak konulan iştirak hisseleri üzerinde mevcut haklarını ortadan kaldırmayacağı gibi bu nedenle uğradıkları hak kayıplarını da bertaraf etmez. Davacıların kurucu hisse senetlerine dayalı olarak ... Genel Sigorta A.Ş"ye karşı ileri sürebilecekleri haklar, bu şirkete ait varlıkların konulması sonucu kurulan diğer şirkete karşı da ileri sürülebilecektir. Bu durumda, ... Genel Sigorta A.Ş"nin bölünmesi ile kurulan ..."de kurucu hisse senedi ihdas edilmemesi sonucu kurucu hisse senedi sahiplerinin bu nedenle uğradığı zararların kurulan yeni şirket olan .... tarafından karşılanması gerekmektedir. Bu itibarla mahkemece davacıların hak sahibi olduğu şirketin bölünmesi suretiyle kurulan ..."nin kurucu hisse senedi ihdas etmemesi nedeniyle davacıların bu şirketten uygun bir tazminat isteyebileceklerinin kabul edilerek, buna göre karar verilmesi gerekirken, davacıların bu yöndeki istemleri üzerinde durulmaması doğru görülmemiş olup, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.12.2015 tarihli ve 2015/483 E., 2015/924 K. sayılı kararı ile önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıların kurucu intifa/hisse senetleri ile hak sahibi oldukları davalı ... Genel Sigorta A.Ş.’nin kısmî bölünmesi sonucu kurulan diğer davalı ....’den kurucu intifa/hisse senedi ihdas etmemesi nedeniyle tazminat talep edip edemeyecekleri noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
13. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu direnme kararında Özel Daire bozma kararında belirtilen ve davacıların kurucu intifa/hisse senetlerine dayalı olarak davalı ....’den tazminat talep haklarına ilişkin direnme hükmünün 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın (Anayasa) 141/3. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddeleri anlamında gerekçe içerip içermediği dolayısıyla usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
14. Ön sorunun çözümünde mahkeme kararlarının niteliği ile hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenlemenin değerlendirilmesi zorunludur.
15. Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe HMK’nın 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.
16. Yasal düzenlemeye göre bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukukî sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukukî esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukukî niteliğini (hukukî sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
17. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. Hukukî dinlenilme hakkı, mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de içerir (Kuru Baki: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Mart 2020, C.1, s. 889-890).
18. Anayasa’nın 141. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlı hâldedir.
19. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
20. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2008 tarihli ve 2008/15-278 E. ve 2008/254 K.; 31.05.2017 tarihli ve 2017/12-1151 E. ve 2017/1053 K.; 14.10.2020 tarihli ve 2017/2-2708 E. ve 2020/768 K. sayılı kararlarında da yukarıda yazılı hususlar aynen benimsenmiştir. Nitekim 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
21. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesi bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Ayrıca mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukukî ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür. Yerel mahkemelerin direnme kararları da bir davayı sona erdiren, temyizi mümkün kararlardandır. Mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar ise, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olmaktadır.
22. Bu nedenle; bir davanın taraflarının, o dava yönünden mahkemece hangi nedenle haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan direnme ya da uyma kararının bulunması zorunludur. Mahkeme, bozma nedenlerinden her birine, hangi sebeple uyduğunu ya da uymadığını gerekçesiyle ortaya koymalıdır. Zira direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme, bozma üzerine yerel mahkemelerce verilmiş direnme kararlarına münhasır olduğundan, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, kararın gerekçe bölümünde bunların nedenlerinin ne olduğu, bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşuldur.
23. Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
24. Bu genel açıklamaların ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; Özel Dairenin davalı ... Genel Sigorta A.Ş"nin kısmî bölünmesi ile kurulan diğer davalı ..."de kurucu intifa/hisse senedi ihdas edilmemesi sonucu kurucu intifa/hisse senedi sahiplerinin bu nedenle uğradığı zararların kurulan yeni şirket olan .... tarafından karşılanması gerektiği, bu itibarla davacıların kurucu intifa/hisse senetleriyle hak sahibi oldukları şirketin bölünmesi suretiyle kurulan diğer davalı ..."nin kurucu intifa/hisse senedi ihdas etmemesi nedeniyle anılan davalı şirketten uygun bir tazminat isteyebilecekleri kabul edilerek buna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacıların bu yöndeki istemleri üzerinde durulmamasının doğru olmadığına işaret eden bozma kararına karşı yerel mahkemenin direnme kararında hangi gerekçeyle direnildiğine, davacıların tazminat taleplerinin hangi nedenle yerinde bulunmadığına dair herhangi bir gerekçeye yer verilmediği anlaşılmaktadır.
25. Bozma nedeni yönünden yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş, ilk kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin bir gerekçeli karar bulunmadığı gibi direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı da her türlü duraksamadan uzaktır.
26. Bu hâliyle anılan direnme kararının Anayasa’nın ve HMK’nın aradığı anlamda gerekçe içerdiğinden söz edilemez.
27. O hâlde mahkemece yapılacak iş, özellikle Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesi de gözetilerek ve özellikle bozma kararında yer verilen bozma gerekçesine karşı direnmenin gerekçesini de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olmalıdır.
28. Bu durumda, açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere kararın usulden bozulması gerekir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.