14. Hukuk Dairesi 2014/12735 E. , 2015/5882 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 04.12.2012 gününde verilen dilekçe ile meraya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın usulden reddine dair verilen 07.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı köy tüzel kişiliği vekili ... Merkez, ... Köyü sınırları içerisinde bulunan mera veya orman vasfındaki bir kısım taşınmazlara davalı köy halkı tarafından tecavüz edildiğini, merada asıl kullanım hakkının müvekkili köye ait olduğunu, 1974 yılında ... Köyünde kadastro tespit çalışmalarının yapıldığını, köyün batı yönünde idari sınır ile kadastro çalışma sınırının çakışmadığını, 2005 yılında ... Köyünde başlatılan kadastro çalışma sınırının ise müvekkili ... Köyünün idari sınırlarını aşarak 1974"deki ... Köyü kadastro çalışma alanı sınırıyla çakıştırıldığını, 1940 yılında yerel isimlerin ayrı ayrı noktalarda zikredilmesi sonucunda oluşturulan sınır hattının günümüz yöntemi olan koordinat sistemi ile belirlenmesi gerektiği, davacı köyün dava konusu merada kadim kullanım hakkının bulunduğunu, 2005 yılında ... Köyü kadastro çalışma sınırının belirlenmesi sırasında kadastro çalışma sınırının idari sınır veya mera sınırı olarak kabul edilmesi üzerine davalı köy tarafından mera iddiasında bulunulduğunu, ileri sürerek iki köy arasındaki idari sınır, mera sınırının zeminde belirtilip, davalı köyün el atmasının önlenmesini istemiştir.
Davalı köy tüzel kişiliği vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, sınır tecavüzleri, tahsis kararının iptali veya sınır tespitine ilişkin davaların idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden söz edilerek HMK 114/1-b maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
HMK"nın 33. maddesi gereğince bir davada olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme ise hakime ait bir görevdir.
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasını
bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de yararlanma hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Davacı köy dava dilekçesinde dava konusu yerin, sınır uyuşmazlığı nedeniyle kullanımı hususunda anlaşmazlık doğduğunu, davalı köyün kendilerine ait olan yerde hayvan otlatmalarına engel olduğunu ileri sürerek taraf köylere ait sınırın belirlenerek müşterek sınırın tespitini ve elatmanın önlenmesini istemiştir. Diğer bir deyişle köyler arasındaki müşterek sınırın yeniden belirlenmesini talep etmemiştir. Çekişmeli yer mera ise idari sınır ve kadastro çalışma alanının sınırı dikkate alınmaz. Bu bakımdan uyuşmazlığın idari sınır nazara alınmadan giderilmelidir. Mera, yaylak ve kışlak davalarında, kadim kullanma hakkına ya da tahsise dayanılabilir. Kadimlik iddiası var ise, bu hususun araştırılması, gerektiğinde köylerin kuruluş tarihinin ... sorularak kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir. Ayrıca yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi; keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, tarafsız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda gerekli inceleme ve araştırmalar yapılarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, idari yargının görevli olduğundan söz edilerek davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.05.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.