
Esas No: 2017/2777
Karar No: 2021/1150
Karar Tarihi: 05.10.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2777 Esas 2021/1150 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... Sigorta A.Ş. davalı ... İnş. Proj. Müh. Gıda Amb. San. Ltd. Şti. ile davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... İnş. Proj. Müh. Gıda Amb. San. Ltd. Şti vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından temyiz eden davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; 19.04.2011 tarihinde davalıların sürücüsü, işleteni, zorunlu ve ihtiyari mali sorumluluk sigorta şirketleri olan kamyonun damperi açık hâlde seyrederken otoban gişelerine yakın yerde kurulu olan mobese ve plaka tanıma sistemine çarparak hasar verdiğini, Anadolu Sigorta eksperi tarafından yaptırılan ve dolara dönüştürülen hasar miktarının KDV dahil 74.063,36TL olduğunu, Anadolu Sigorta A.Ş.’nin poliçe limitinin 40.000TL olmasına rağmen müvekkili idareye 20.000TL, aynı kazada hasar gören üçüncü kişilere ise 2.770TL ödeme yaptığını, talep edilmesine rağmen bakiye hasar bedelinin ödenmediğini, aracın kasko sigorta şirketi olan Neova Sigorta A.Ş.’nin ise ödemeyi kabul ettiği 25.535TL’nin ise idarenin zararını karşılamadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 54.063,36TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; ıslah dilekçesi ile dava açıldıktan sonra davalılardan Neova Sigorta A.Ş.’nin 23.09.2011 tarihinde 25.535TL ödeme yaptığından, fazlaya ilişkin hakkarı saklı kalmak kaydıyla müvekkili idareye ödenmesi gereken toplam alacak miktarı olan 41.481,22TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; araç başına poliçe limiti 20.000TL’nin davacıya ödendiğini, olayda dava dışı üçüncü kişinin sigorta şirketine 2.770TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin kaza başına poliçe limiti olan 40.000TL’den sorumlu tutulamayacağını, bu miktardan sorumlu olduğu düşünülse dahi kabul anlamına gelmemek koşuluyla bakiye bedelin 17.230TL olduğunu, kusur durumunun ve gerçek hasar miktarının tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı Neova Sigorta A.Ş. vekili; müvekkilinin diğer davalı ... şirketinin teminatının üzerinde kalan kısımdan azami 50.000TL poliçe limiti ile sorumlu olduğunu, 11.07.2011 tarihinde yapılan ihbar üzerine müvekkilinin 25.535TL ödemeyi kabul ettiğini, davacının gerekli belgeleri ibraz etmemesi nedeniyle ödeme yapılmadığını, dava açılmasına sebebiyet verilmediğini temerrüde düşmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Davalı TT. İnş. Proje Müh. Gıda ve Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti vekili; hasardan diğer davalı ... şirketlerinin sorumlu olduğunu, ekspertiz raporunda hasar döviz cinsinden hesaplanmadığı hâlde davanın döviz cinsinden hesaplanarak açıldığını, talep edilen hasar miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
8. Davalı ... vekili; kusur durumu ile hasar miktarını kabul etmediğini, kazanın teknik arızadan kaynaklandığını, zarardan sigorta şirketlerinin sorumlu olduğunu belirtmiş; yargılama aşamasında da ıslah talebinin zamanaşımına uğradığı, İçişleri Bakanlığının Emniyet Genel Müdürlüğünü temsil edemeyeceği gerekçeleriyle de davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
9. Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.2012 tarihli ve 2011/657 E., 2012/365 K. sayılı kararı ile; kazanın davalı sürücünün araçtaki yükü boşalttıktan sonra dorse kalkık vaziyette seyir hâlinde olmasından kaynaklandığı, davalı ... A.Ş.’nin kaza tarihinde kaza başına maddi hasar bedeli olarak 40.000TL ile sınırlı sorumluluğunun bulunduğu, davacı Kurumun toplam zararının 87.016,22TL olduğu, 20.000TL’nin davalı ... A.Ş. tarafından dava açılmadan önce, 25.535,00TL’nin dava açıldıktan sonra davalı Neova Sigorta A.Ş. tarafından ödendiği, davacının ödenmeyen bakiye gerçek zararının 41.481,22TL, hasarlanan mobese kamera ve ekipmanlarının hurda bedelinin ise 4.425TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 41.481,22TL"nin kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, sigorta şirketlerinin tüm alacak kalemlerinden poliçe limitleri dahilinde sorumlu tutulmalarına, talep hâlinde hasarlı parçaların davalılara iadesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar Neova Sigorta A.Ş. vekili, davalı TT İnş. Proj. Müh. Gıda Amb. San. Ltd. Şti vekili ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 07.02.2013 tarihli ve 2012/12795 E., 2013/1206 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, 2918 Sayılı KTK.nin 109.maddesi gereğince motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşamına uğramasına somut olayda kaza tarihinden dava tarihine ve ıslah tarihine kadar 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmamış olmasına davacı İdarenin aktif dava ehliyetinin bulunmasına araçta teknik arıza olduğunun ispatlanamamasına göre bir kısım davalılar vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili davalı taraf aracının damperi kalkık şekilde seyrederken müvekkiline ait mobese kamerası ve plaka tanıma sistemine çarparak hasarladığını olay tarihi itibariyle dolardan TL. sına çevrilen 74.063,36 TL hasarın 20.000 TL.sının davalı trafik sigortasınca (Anadolu Anonim Türk Sigorta A.Ş) ödendiğini şimdilik bakiye 54.063,36 TL.nın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiş, 18.5.2012 tarihli ıslah dilekçesinde ise bilirkişi raporunda 870622 TL hasar tesbit edildiğini bunun 20.000 TL.sının dava açılmadan önce trafik sigortasından 25535 TL.sının davalı Neova Sigorta A.Ş.den yargılama sırasında (İMSS şirketi) alındığını belirterek bakiye 41.481,22 TL.sının dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsilini istemiştir.
Dosyada mevcut 14.4.2011 tarihli hasar tesbit tutanağında davacı zararı KDV hariç 41788 Dolar olarak belirlenmiş olup, davalı ... A.Ş tarafından yaptırılan 19.4.2011 tarihli ekspertiz raporuna göre KDV hariç 62765,56 TL tutarında zarar tesbit edilmiştir. Davacı zararının belirlenmesi için Elektrik Elektronik Mühendisi bilirkişiden alınan raporda toplam 87.016.22 TL zarar bulunmuş ise de bu zararın döviz cinsinden belirlenip belirlenmediği döviz cinsinden tespit edilmişse olay tarihindeki mi raporun düzenlendiği tarihteki döviz kurumun mu esas alındığı, ekspertiz raporunda ve hasar tesbit tutanağında bildirilen hasarlarla bilirkişi raporunda belirlenen hasar arasındaki farkın nereden kaynaklandığı anlaşılamadığı gibi hasar tesbit tutanağı ve ekspertiz raporu irdelnemiş ayrıca mobese sistemindeki hasarlanan bir kısım elektronik cihazlarının tamir edilerek kullanılır hale gelmesi için gerekli maliyetin teknik servisçe tesbit edilmesi gerektiği hasarlı parçların hurda bedelinin 4425 TL olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporu yetersiz olup elverişli değildir. Bir kısım davalıların bu husustaki itirazlarıda dikkate alınmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden seçilecek mobese kamerası ve araç tanıma sisteminde meydana gelen hasar konusunda uzman elektrik elektronik mühendisi bilirkişi kurulundan ekspertiz raporu hasar tesbit tutanağı ve önceki bilirkişi raporununda irdelendiği tarafların hasar konusundaki itirazlarına cevap verildiği, hasarla ilgili dosyada bulunan belgelerdeki farkları neden kaynaklandığının incelendiği, olay tarihindeki döviz kuru üzerinden TL.sına çevrilen hasar miktarının tesbiti hususunda denetime elverişli gerekçeli ayrıntılı bir rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu biçimde karar vermeye yeterli olmaya bilirkişi raporuna göre hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Yine davalıların sorumlu alacağı tazminat miktarı belirlenirken uzman bilirkişi tarafından tesbit edilen hasar miktarından varsa hasarlı cihazların hurda bedelinin mahsubu ile bakiye kısmın tahsiline karar verilmesi gerekir. Hasarlı parçaların nasıl ve ne şekilde değerlendirileceği davacı tarafın tasarrufundadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, TL hasar ve 4425 TL hasarlı parçaların hurda bedeli tesbit edilmiştir. Bu durumda hasar miktarından hurda bedelinin tenzili ile bakiye kısmın tahsiline karar verilmesi gerekirken 87.016,22 TL tazminattan davalı ... şirketlerinin ödemelerinin mahsubundan sonra kalan 41481.22 TL.nın davalılardan tahsiline talep halinde hasarlı parçaların davalılara iadesine karar verilmesi de isabetli değildir.
4-6100 sayılı ...nin 26.maddesi gereğince " Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir." davacı vekili dava dilekçesinde tazminatın olay tarihinden işleyecek faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiş ise de daha sonra verdiği 18.5.2012 tarihli ıslah dilekçesinde bilirkişi raporunda belirlenen 87.016,22 TL tazminata davalı ... şirketlerince yapılan ödemelerin mahsubu ile bakiye 41.481.22 TL.nın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsilini istemiştir.
Bu durumda mahkemece dava tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde talep aşımına sebebiyet verecek şekilde olay tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi de isabetli görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.09.2013 tarihli ve 2013/498 E., 2013/667 K. sayılı kararı ile; dört numaralı bentteki bozma sebebi yerinde görüldüğünden bu bozmaya uyularak faizin dava tarihinden itibaren belirlendiği, iki numaralı bozma sebebi bilirkişi raporu yeterli bulunduğundan, üç numaralı bentteki bozma sebebi ise davacı tarafa hurda parçaları tamir ettirmek veya hurda hâliyle satmak gibi bir mükellefiyet yüklenemeyeceğinden bedeline hükmetmenin ve hurda parçalarının sigortacı şirkete iadesine karar vermenin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle önceki kararda kısmen direnilmesine; davanın kabulü ile 41.481,22TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, sigorta şirketlerinin tüm alacak kalemlerinden poliçe limitleri dahilinde sorumlu tutulmalarına, talep hâlinde hasarlı parçaların davalılara iadesine karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı TT. İnş. Proje Mühendislik Gıda Ambalaj San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
a) Hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece, İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden seçilecek mobese kamerası ve araç tanıma sisteminde meydana gelen hasar konusunda uzman elektrik elektronik mühendisi bilirkişi kurulundan ekspertiz raporu, hasar tespit tutanağı ve önceki bilirkişi raporunun da irdelendiği tarafların hasar konusundaki itirazlarına cevap verildiği, hasarla ilgili dosyada bulunan belgelerdeki farkları neden kaynaklandığının incelendiği, olay tarihindeki döviz kuru üzerinden TL’ye çevrilen hasar miktarının tespiti hususunda yeni bir bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği;
b) Hasar miktarından hurda bedelinin tenzili ile bakiye kısmın tahsiline karar verilmesinin gerekip gerekmediği, mahkemece 87.016,22TL tazminattan davalı ... şirketlerinin ödemelerinin mahsubundan sonra kalan 41.481,22TL’nin davalılardan tahsiline, talep hâlinde hasarlı parçaların davalılara iadesine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturacak şekilde karar verilip verilmediği buradan varılacak sonuca göre usulüne uygun bir direnme kararı bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
16. Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddesinin 3. fıkrasında ise “Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur”. düzenlemesine yer verilmiştir.
18. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilâflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
19. Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
20. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
21. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ile bu yönde düzenleme içeren HMK hükümleri, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
22. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukukî ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesi ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüde yol açacak çelişkiler bulunmaması ile mümkündür.
23. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun somut olay bakımından uygulanmasına devam olunan 429. maddesine göre, bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme, tarafları dinledikten sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
24. Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonra da ilk karardan farklı bir karar vermesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de, verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir.
25. Mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
26. Nihayet direnme kararları, yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir mahkeme kararı aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
27. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.10.2009 tarihli ve 2009/9-397 E., 2009/453 K.; 07.05.2014 tarihli ve 2013/4-1121 E., 2014/626 K., 23.05.2018 tarihli ve 2015/22-2213 E., 2018/1129 K. ile 16.12.2020 tarihli ve 2020/23-112 E., 2020/1046 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
28. Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, mahkemece verilen ilk kararda; “Davacı yanın davasının kabulü ile 41.481,22.TL"nin kazanan vuku bulduğu tarih olan 09/04/2011 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, sigorta şirketlerinin tüm alacak kalemlerinden, poliçe limitleri dahilinde sorumlu tutulmalarına, talep halinde hasarlı parçaların davalılara iadesine” şeklinde hüküm kurulduğu; direnme kararına konu kısa kararda; “Önceki kararı kısmen ısrar edilmesine, 4 nolu bendeki bozma sebebine uyulmasına, davanın kabulü ile 41.481,22 TL "nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine” karar verilmiş iken; direnme kararına konu gerekçeli kararda ise; “Davacı yanın davasının kabulüne, 41.481,22 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, sigorta şirketlerinin tüm alacak kalemlerinden, poliçe limitleri dahilinde sorumlu tutulmalarına, talep halinde hasarlı parçaların davalılara iadesine…” şeklinde hüküm kurulduğu; Özel Daire bozma kararının üç numaralı bendini içerir şekilde direnildiği hâlde bu hususa kısa kararda yer verilmeyip gerekçeli kararın hüküm fıkrasında yer verildiği gözetildiğinde; mahkemece kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturacak şekilde hüküm kurulmuştur.
29. Bu durumda ortada usulüne uygun bir direnme kararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir. Mahkemece yapılması gereken, HMK’nın 294 ve 297. maddelerine uygun şekilde kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratmayacak şekilde hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.
30. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca usulüne uygun direnme kararından bahsetme imkânının olmadığı ve ön sorunun bulunduğu kabul edilmiştir.
31. O hâlde usule uygun olmayan direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı, HMK’nın geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Bozma sebebine göre temyiz eden davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.