18. Ceza Dairesi 2015/24006 E. , 2016/2937 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Fuhuş
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
TEMYİZ EDENLER : Sanık ... müdafii, O Yer Cumhuriyet Savcısı
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede;
1-Sanık ..."ın, mağdurlar ..., ...,..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..."e, sanık ..."un ise, mağdur ..."a yönelik fuhuş suçundan kurulan hükümlerin temyizinde;
Sanıklara yükletilen fuhuş eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Sanık ..."ın, mağdurlar ..., ...,..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..."e yönelik fuhuş suçunu değişik zamanlarda birden fazla işlediğinin anlaşılmasına karşın, TCK.nın 43. maddesi uygulanmamış,
Mağdur ..."ın “sanık ... vasıtasıyla para karşılığında çok sayıda erkekle fuhuş yaptığını, ayrılmak istediğinde ise sanığın bu durumu ailesine söylemekle kendisini tehdit ettiğini, bundan dolayı sanıktan şikayetçi olduğu ve kendisine koruma verildiği” şeklinde anlatımı karşısında sanık ..."ın, fuhuş suçunu tehdit suretiyle gerçekleştirdiğinden cezasında TCK"nın 227/4. maddesi uyarınca arttırım yapılmamış ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
Ancak;
TCK"nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,
Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık ... müdafinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararların açıklanan noktası tebliğnameye aykırı olarak, TCK’nın 53/1-b maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımların kararlardan çıkarılması biçiminde HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-Sanık ..."ın, mağdur ..."a yönelik fuhuş suçundan kurulan hükmün temyizine gelince;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Ceza yargılamasında, akla ve mantığa uygun olduğu ve hukuka aykırı şekilde elde edilmediği sürece her türlü delile istinaden hüküm verilebilir. Vicdani delil sisteminin uygulama alanı bulduğu ceza yargılamasında, delillerin resen araştırılması, delil serbestisi ve delillerin serbestçe değerlendirilmesi hâkim olan ilkelerdir. Sanığın beyanı, kendisine isnat edilen ve suç sayılan bir fiilin tamamen veya kısmen doğru olduğunun beyan edilmesi yani ikrarı şeklinde ise, delil olarak değerlendirilebilir. Fakat ikrar edilmek suretiyle tarafların üzerinde uyuştuğu vakıalar ispatın konusu oluşturmaya devam eder; bu durum, ikrarda bulunmanın altında yatan psikolojik ve patolojik etkenlerin araştırılması gereğini ortadan kaldırmaz. Zira, sanığın bir yakınım korumak amacıyla suç teşkil eden fiili üstlenmesi veya ekonomik ve siyasi sebeplerle hapishaneye girmek ve hayali suçlar yaratmak yahut da toplumda kahraman gibi gözükmek amacıyla kendisini suçun faili gibi göstermek istemesi ihtimal dâhilindedir. Yalan ikrar beyanlarına rastlanılabilecek olması, ikrarın delil değerini ve güvenilirliğini azaltmakta, beyanın sorgulanması ihtiyacını doğurmaktadır. Bu sebeple, hukuk yargılamasının aksine, ikrarın ne amaçla yapıldığı ve özel bir ikrar kastının var olup olmadığı önem arz etmekte, ikrar tek başına suç sayılan fiilin gerçekleştiği yönünde belirleyici olmamaktadır. Yüksek Yargıtay Ceza Daireleri ve Ceza Genel Kurulu kararlarında da hâkimi bağlamayan ve tek başına delil olarak kabul edilmeyen ikrarın delil değerine ilişkin; beyanın, hâkim önünde gerçekleşmesi, her türlü maddi ve manevi baskı, tehdit ve hileden uzak, özgür irade ile yapılmış olması ve suç sayılan fiilin işlenişi ile uyumlu tamamlayıcı delillerle doğrulanması hususları gözetilerek sonuca varılmalıdır.
Somut olay değerlendirildiğinde, sanık soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısına verdiği savunması ile sorgusunda mağdura yönelik iddianamedeki suç isnadını kabul etmiş ise de, mahkemedeki savunmasında bu ikrarından dönerek atılı suçlamayı reddetmiş, suç mağduru olan ... ise, kolluk ve mahkeme ifadelerinde sanık aracılığı ile fuhuşa teşvik veya aracılık edildiğine dair bir anlatımda bulunmayarak sanığın inkara yönelik savunmasını doğrulamıştır. Sanığın mahkûm olduğu TCK"nın 227/2 maddesi, suç tarihi dikkate alındığında CMK"nın 135. maddesindeki katalog suçlar arasında yer almadığından iletişimin tespiti ile elde edilen görüşme dökümlerininde bu suç açısından yasal delil niteliği bulunmadığı, mahkemece bu delillere itibar edilemeyeceği aşikardır.
Tüm bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamında atılı suçun sanık tarafından işlendiğine dair, sanığın sonradan döndüğü soyut ikrarı dışında her türlü şüpheden uzak, yasal ve yeterli başkaca bir kanıtında bulunamaması karşısında, beraatine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 17/02/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.