Esas No: 2020/7569
Karar No: 2022/402
Karar Tarihi: 19.01.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7569 Esas 2022/402 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/7569 E. , 2022/402 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce bozmaya uyularak davanın reddine dair verilen 22.09.2020 tarih ve 2020/802 E- 2020/1050 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının ticari işletmesi adına 23.09.2014 tarihinde davalı şirketten 88.591,57 TL bedelle profesyonel baskı makinesi satın aldığını, makinenin daha 1 aylık süre dolmadan baskı makinesi için en önemli unsur olan siyah boya basmamaya başladığını, durumun karşı tarafa ihbar edildiğini, firma yetkililerinin talebiyle uçak biletleri ve diğer tüm konaklama giderlerinin davacı tarafından karşılanmak sureti ile servis yetkilisi gönderildiğini, servis yetkilisinin yönlerdirmesi ile baskı kafası siparişi verdiğini, bu değişim ücretinin de davacıdan talep edildiğini ve kendisine toplam 3.304,00 TL miktarlı senet imzalatılmak suretiyle yeni baskı kafası takıldığını, değişimden sadece 1 hafta sonra magenta renginde bozukluk, kayma ve çizikler oluştuğunu, firmaya ulaşılamadığını, davacının bu işi profesyonel şekilde yapmakta olduğunu, makineden beklentisinin karşılanmadığını, teknik servise ulaşamadığını, ulaştığında ise servisin gelmesinin haftaları bulduğunu, tüm bu nedenlerle işlerinin durma noktasına geldiğini ileri sürerek, davalı tarafından davacıya satışı yapılan ayıplı mal nedeniyle sözleşmenin feshine, dava konusu makinenin davalıya iadesi ile davacının bu makine için ödediği 88.591,57 TL'nin makinenin satış tarihi olan 23/09/2014 tarihinden itibaren işletilecek TC Merkez Bankası avans faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, servisin geliş gidişi ile ilgili olarak davacı tarafından ödenen 216,00 TL yol gideri, 150,00 TL konaklama gideri olmak üzere toplam 366,00 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, baskı kafası değişiminin garanti kapsamında olduğunun ve İstanbul 13. İcra Müdürlüğü'nün 2015/13067 Esas sayılı icra takibine konu senetler nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; satışa konu makinenin sorunsuz ve çalışır vaziyette davacıya teslim edildiğini, davacının malı teslim aldığı tarihten itibaren 8 günlük süre zarfında herhangi bir ayıp ihbarı gerçekleştirmediğini, tacir vasfını haiz davacının ayıplı ifa hükümlerinden yararlanma koşullarının oluşmadığını, davacının servis fişini imzalayarak, arızanın makineden değil, makineyi bağladığı güç kaynağına bağlı elektrik arızasından kaynaklandığını kendi imzası ile kabul ettiğini, davalıya hiç bir şekilde ayıp ihbarının ulaşmadığını, nitekim taraflarca imzalanan sözleşme gereğine uyularak bildirim yapılmadığını, davacının iddiasının aksine davalının teknik servis müdahalesinde her hangi bir kusurlu davranışı olmadığını, davacının davalı şirkete borcu bulunmakta olduğunu ve bu borcu ödemekten kurtulmak adına huzurdaki davayı kötü niyetli olarak açtığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davanın kısmen kabulüne, davaya konu edilen ayıplı baskı makinesinin davacı tarafından davalıya geri verilmesi şartıyla 88.591,57 TL'nin temerrüt tarihi olan 19.03.2015 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, davacı tarafça davalıya verilen İstanbul 13. İcra Müdürlüğü'nün 2015/13067 Esas sayılı takip dosyasının dayanağını teşkil eden her biri 825,00 TL bedelli toplam 3.300,00 TL bedelli senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, davacının fazlaya ilişkin yol ve konaklama ücretlerine ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, her ne kadar uyma kararı verilen bozma ilamında HMK'nın 353-1-b/3.maddesi uyarınca yargılamada bulunan eksikliklerin duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte olması halinde bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında duruşma yapılmaksızın karar verileceğine ilişkin düzenleme nedeni ile yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmiş olması halinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerektiği belirtilmiş ise de, 28/07/2020 tarihinde yayınlanan ve yürürlüğe giren 7251 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik HMK'nın 356/2. maddesi uyarınca duruşmalı istinaf incelemesi yapılan dosyalarda duruşma sonunda istinafı reddetmek veya İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurmak dahil gerekli kararların verilebileceğinin düzenlenmiş olması karşısında davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
1-Dava, ticari satımdan kaynaklanan ayıplı mal nedeniyle sözleşmenin feshi ile bedelin ve değişim yapılan parça nedeniyle değişim ücreti karşılığı verilen senetlerden kaynaklı olarak borçlu olmadığının tespiti, yapılan masrafın iadesi istemlerine ilişkindir.
Davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Mahkeme de her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapacaktır, taleplerden birinin kabulüne diğerinin ise reddine karar verebilir. Yani, görünüşte tek hüküm, gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuku, C. II, İstanbul 2017, s.1093). Nitekim, İlk Derece Mahkemesince, davaya konu ayıplı baskı makinasının davacı tarafından davalıya iadesi şartıyla makina bedeli olan 88.591,57 TL’nin faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, davacı tarafından davalıya verilen toplam 3.300,00 TL bedelli senetlerden dolayı davacının davalıya borcunun bulunmadığının tespitine ve davacının giderler yönünden fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, ilk derece yargılamasında eksiklik görülerek duruşma açılmış, yeni delil toplanmış ve gerekçesinde bu delile dayanılarak davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin bu ilk kararı, Dairemizin 17.02.2020 tarih ve 2018/1463 E., 2020/500 E. sayılı ilamı ile, İlk Derece Mahkemesi kararının fiilen kaldırarak ve ilave tahkikat yapmak suretiyle aynı sonuca varılsa da HMK m.353/b-1 hükmü uyarınca uyuşmazlık konusu hakkında yeni bir hüküm kurulması gerektiği cihetinden bozulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, bozmaya uyulmasına ve istinaf aşamasında yapılan tahkikat sonucuna dayanmasına rağmen, İlk Derece Mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, bu kez 7251 sayılı Kanunun 36.maddesi ile değişik HMK’nın 356/2. maddesi hükmü uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın karar tarihinde yürürlükte olan 353/1-b-1 maddesi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmadığının ve kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediğinin anlaşılması karşısında istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir. Başka bir anlatımla, yapılan inceleme sonucunda, İlk Derece Mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde ve bu hale münhasır olarak başvurunun esastan reddine karar verilmesi gereklidir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesince yukarda da açıklandığı üzere yargılamada eksiklik görülerek dava konusu uyuşmazlık üzerinde inceleme yapılması durumunda HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince esastan yeni bir karar verilmesi gerekmektedir. Hükümden sonra 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 356.maddesine eklenen ve yayım tarihinde yürürlüğe giren 2.fıkra, yukarıda belirtilen hallerde, farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektirir nitelikte değildir. Nitekim, bilindiği ve HMK’nın 357.maddesinde ve özellikle bu maddenin gerekçesinde değinildiği üzere, Bölge Adliye Mahkemelerince yapılacak incelemenin biri denetim açısından, diğeri ise dava konusu uyuşmazlık bakımından olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Ayrıntıya girilmeden ifade edilecek olursa, Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu uyuşmazlık üzerinde bir inceleme yapılması halinde, 356/2. maddede değinilen ve verilmesi öngörülen gerekli karar, “yeniden esas hakkında bir karar” olmak durumundadır.
Tüm bu nedenlerle, HMK m. 353/1-b-1 kapsamında istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle ve HMK’nın 369/1 ve 371.maddeleri uyarınca bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19/01/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan tazminat talebine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde feshin haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının istinaf kanun yoluna müracaatı üzerine yeni bilirkişi raporu alan Bölge Adliye mahkemesi, neticede itirazların yersiz olduğu kanaatine vararak istinaf başvurusunu esastan reddine karar vermiştir.
Sayın çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı, Bölge Adliye Mahkemesinin bir takım ek deliller topladıktan sonra, ilk derece mahkemesiyle aynı sonuca varması halinde yeni hüküm kurmasının zorunlu olup olmadığı, başka bir deyişle esastan ret kararı verip veremeyeceği hususundan kaynaklanmaktadır.
Konuyu değerlendirmeye geçmeden evvel HMK’nun konuya dair hükümlerine ve özellikle 22.07.2020 tarihli değişikliğe göz atmakta fayda bulunmaktadır.
HMK’daki konuya dair düzenleme:
Duruşma yapılması ve karar verilmesi(2)
MADDE 356- (1) 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında inceleme, duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ edilir.
Şeklinde iken, 22.07.2020 gün ve 7251 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonucunda aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
(2) (Ek:22/7/2020-7251/36 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları verir.
7251 sayılı kanunla eklenen fıkra uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi duruşma açıp ilave delil toplamasına rağmen ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf itirazlarını yerinde olmadığı ve dolayısıyla kararın isabetli olduğu kanaatine varırsa esastan ret şeklinde hüküm kurma yetkisine de haiz olacaktır. Zira bu halde Bölge adliye Mahkemesi ilave tahkikat yapmasına rağmen ilk derece mahkemesinin kararının yerinde olduğu sonucuna varmış bir başka deyişle istinafa konu kararı ilave gerekçe koymak suretiyle teyit etmekle yetinmiştir.
Değilse, bahsi geçen değişikliğin başka türlü yorumlanması, 2020 yılında yapılan değişikliği işlevsiz bırakacak, fiilen yürürlüğe girmeme gibi bir durumla karşılaşılacaktır. Bu arada, esastan retle sonuçlanan binlerce Bölge Adliye Mahkemesi karanının sair temyiz itirazlarına girilmeksizin usul bozmalarına konu yapılması Anayasanın 141. maddesinde “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” ve buna paralel HMK madde 30 yer alan: “Hakim yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür” şeklindeki emredici usul ekonomisi ilkesiyle de bağdaşmayacaktır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle Dairemizce işin esasına girilerek sair temyiz itirazlarının incelenmesi gerekirken yazılı gerekçeyle usul bozulması yapılması şeklinde tezahür eden çoğunluk görüşüne iştirak etmiyoruz.