Esas No: 2020/6424
Karar No: 2022/415
Karar Tarihi: 19.01.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6424 Esas 2022/415 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen bir karar, istinaf edilmiş ve Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi tarafından kabul edilmiştir. Davalı tarafın temyiz dilekçesi ise yerel mahkemenin kararını bozmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin kefil sıfatıyla imzaladığı sözleşmenin üst sınırdan sorumlu tutulduğunu belirterek, yapılan ödemelerin mahsup edilmeden fahiş faizle artan borcun tamamının müvekkilinden tahsil edildiğini iddia etmiştir. İlk derece mahkemesince açılan davanın reddine karar verilmiştir. İstinaf mahkemesince davacının icra kefili olduğu ve kefil olduğu 20.170 TL'den sorumlu olduğu ancak icra dosyasına yaptığı ödemenin 20.024,50 TL olduğu ve kalan borcun 145,50 TL olduğu tespit edilmiştir. Bu sebeple, davacı bakımından menfi tespit davası açılamayacağı belirtilerek, davacının eksik peşin harcın ikmali ile yargılamaya devam etmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna uygun olmayan şekilde yazılı şekilde hüküm kurulduğu için kararın bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Kanun maddeleri ise şöyledir:
- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
- 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 484. maddesi
- BK'nın 484 ve TBK'nın 583 maddeleri
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 20.09.2019 tarih ve 2016/268 E. - 2019/360 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi'nce verilen 01.07.2020 tarih ve 2019/149 E. - 2020/464 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının eşi tarafından Akbank A.Ş. (Temlik Eden) tarafından bir miktar kredi kullanıldığını, ödemede temerrüde düşüldüğünü, bu nedenle takip başlatıldığını, dava dışı borçlu lehine taahhüt sözleşmesi imzalandığını sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladığını, sözleşme metninde "borcun tamamına kefil oluyorum, borcu ben taksitler halinde ödeyeceğim, borcun tamamı 20.170.- TL'dir" denilerek üst sınır sorumluluk miktarının belirlendiğini, sözleşmeden sonra yüklü miktarda ödeme yaptığını ve sorumlu olduğu miktarı kapatmış olduğunu ya da borçtan cüzi bir miktar kaldığını ancak davacı tarafından ödenen miktarlar mahsup edilmeden fahiş faiz sonucu artan borcun tamamının kendisinden tahsil edilmeye çalışıldığını belirterek, kefalet sözleşmesindeki üst sınırdan sorumlu olacağı sebebiyle yapılan ödemelerde mahsup edilerek borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline varsa kalan borcunun hesaplanarak dosyanın geri kalan miktarından sorumlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiş, dava değerinin 5.000,00 TL olarak somutlaştırmıştır.
Davalı vekili, dava dışı asıl borçlunun borcu ödememesi sebebiyle takip öncesinde ihtar gönderildiğini, ihtar akabinde borcun takibe konu edildiğini ve takibin kesinleştiğini, dosya borcu devam ederken davacı tarafın kendi isteği ile 11/05/2006 tarihinde İİK'nun 38. maddesi gereğince tüm borca müteselsilen kefil olduğunu, BK'nın 484 ve TBK'nın 583 maddeleri hükümlerinin uygulanamayacağını belirterek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini ve davacının %20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça verilen kefaletin anılan emredici kanun hükümlerine aykırı olması nedeniyle geçersizliğinin iddia edildiği, davacının söz konusu kefaleti 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlük tarihinden önce imzalanmış olduğu, söz konusu yasal düzenleme gereği kefalet sözleşmesinin imzalandığı 11/05/2006 tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanun'unun 484. maddesi hükümlerine göre somut olayın değerlendirilmesinin gerektiği, kefil olunan borç miktarının o gün itibariyle kefalette yer aldığı, icra kefaletinin alındığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 484. maddesine uygun olarak kefalet tesis edildiği gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İstinaf mahkemesince toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre, davacının icra kefili olduğu ve kefil olduğu 20.170.- TL'den sorumlu olduğu, davacının icra dosyasına yapmış olduğu ödemenin 20.024,50 TL olduğu ve kalan borcunun da 145,50 TL olmasına rağmen dava dilekçesi dikkate alınarak taleple bağlı kalınmak suretiyle 5.000.- TL üzerinden davanın kabulüne, bu itibarla ilk derece mahkemesince davanın reddine yönelik olarak verilen karar yerinde görülmemiş ve bu kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, icra takibine dayalı menfi tesbit istemine ilişkindir.
Davacı, dava dışı asıl borçlu ... aleyhine Akçabat icra Müdürlüğü'nün 2012/332 sayılı takip dosyasında yapılan icra takibinde 11.05.2006 tarihinde borcun 20.170.00.- TL'ne icra kefili olduğunu, davalı alacaklı tarafından icra borcunun tamamı üzerinden aleyhine takibe devam edildiğini bildirerek dava dilekçesinde 5.000,00 TL değer göstermek suretiyle, icra dosyasında kefalet limiti üzerinde kalan takibe konu borç yönünden borçlu olmadığının tesbitine, ıslah hakkının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Menfi tesbit davalarının niteliği itibariyle kısmi dava olarak açılması mümkün bulunmamaktadır. Bu halde davaya tam dava olarak devam edilmek üzere davacıya borçlu olmadığının tesbitini istediği dava değerinin açıklattırılması, bu değer üzerinden eksik peşin harcın ikmal ettirilmesi, yargılamaya bu suretle devam edilmesi gerekirken 492 sayılı Harçlar Yasası'nın 30, 32 maddesi hükümlerinin gözardı edilmesi suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş kararın re'sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebebine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 19/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.