Ceza Genel Kurulu 2016/99 E. , 2018/111 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza
Kasten yaralama suçundan sanık ..."in, TCK"nun 86/2, 86/3-a, 62/1 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.750 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin İstanbul Anadolu (Kapatılan) 14. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 15.07.2014 gün ve 257-713 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 07.10.2015 gün ve 12260-27529 sayı ile;
"28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanıp aynı tarihte yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 84. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 6. madde hükmü ile sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak anılan maddenin yürürlüğe girdiği 28.06.2014 tarihi itibarıyla sulh ceza mahkemelerinde görülmekte olan dava dosyalarının bir ay içinde yetkili asliye ceza mahkemelerine devredileceğinin bildirilmesi karşısında, karar tarihinde görevli olmayan İstanbul Anadolu 14. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 15.07.2014 gün ve 257-713 sayılı mahkûmiyet kararının hukuken yok hükmünde olduğu ve temyize konu bir hüküm bulunmadığı belirlenerek yapılan incelemede;
6545 sayılı Kanunun 84. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 6. madde uyarınca görevli ve yetkili asliye ceza mahkemesince sanık hakkında açılan kamu davası ile ilgili yargılamaya hüküm öncesi aşamadan devam olunarak bir karar verilmek üzere dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmesi için incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.11.2015 gün ve 373301 sayı ile;
"...5320 sayılı Kanunun geçici 6. maddesinin 7. fıkrasında, aynı maddenin birinci fıkrası ile kaldırdığı sulh ceza mahkemelerine açıkça sulh ceza hâkimlikleri faaliyete geçinceye kadar her türlü kararı vermeye yetki vermektedir. Maddenin "...Sulh ceza mahkemelerinin görev alanına giren her türlü kararı vermeye kaldırılan sulh ceza mahkemeleri yetkilidir" ifadesi açıkça sulh ceza mahkemelerine kanun tarafından verilen yetkidir. Yüksek Yargıtayın anılan dönemde verilen kararları açık kanun hükmüne rağmen 5320 sayılı Kanunun geçici 6. maddesini sadece birinci fıkradan ibaret gibi yorumlaması ve yedinci fıkrayı yok sayması hâlinde durumun açıkça hukuka aykırı olacağı" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 16.12.2015 gün ve 32429-36182 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile kaldırılan sulh ceza mahkemelerince, sulh ceza hâkimlikleri faaliyete başlayıncaya kadar verilen kararların yok hükmünde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 30 günlük süreden sonra yapılan itirazın sanık lehine mi aleyhine mi olduğunun, buna bağlı olarak da itirazın süresinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Özel Daire tevdi kararının 21.10.2015 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.11.2015 tarihinde yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, 5271 sayılı CMK"nun olağanüstü kanun yollarının yer aldığı “Altıncı Kitap", "Üçüncü Kısım", "Birinci Bölüm”de 308. maddede düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasında, “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz” hükmüne yer verilmiştir.
Bu düzenleme ile, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan ve olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz 30 günlük süre ile sınırlandırılmış olup, bu süre Özel Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacak, süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz yoluna gidilemeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine inceleme yapan Özel Dairece; 28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak bu mahkemelerde görülmekte olan davalara ilişkin dosyaların bir ay içinde yetkili asliye ceza mahkemelerine devredileceğinin belirtilmesi karşısında, karar tarihinde görevli olmayan sulh ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının hukuken yok hükmünde olduğu ve temyize konu bir hüküm bulunmadığı gerekçesiyle, asliye ceza mahkemesince yargılamaya hüküm öncesi aşamadan devam olunarak bir karar verilmek üzere dosyanın incelenmeksizin tevdiine karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca karar tarihi itibarıyla sulh ceza mahkemelerinin hâlen görevli olduğu ve yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır. Özel Daire tevdi kararının yerel mahkemenin mahkûmiyet kararını yok hükmünde sayması, tevdi kararına göre yargılamaya hüküm öncesi aşamadan tekrar başlanacak olması, bu durumun sanığın hukuki güvencesi daha fazla olan üst dereceli mahkemede yargılanmasını sağlayacak olması karşısında, Özel Daire tevdi kararının sanığın lehine olduğu kabul edilmelidir. Özel Dairece yok hükmünde olduğuna karar verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına ilişkin olan ve sanık aleyhine olduğunda tereddüt bulunmayan bu itirazın 5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca 30 günlük süreye tabi olduğu, dosya içeriğine göre 21.10.2015 tarihinde başlayan itiraz süresinin 21.11.2015 tarihinde sona erdiği hâlde, itiraz kanun yoluna 26.11.2015 tarihinde başvurulduğu anlaşıldığından, 30 günlük yasal süreden sonra yapılan sanık aleyhindeki itirazın Ceza Genel Kurulunca görüşülmesi mümkün değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının yasal süre içinde yapılmaması nedeniyle reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının süre yönünden REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.03.2018 günü oybirliğiyle karar verildi.