Hukuk Genel Kurulu 2021/584 E. , 2021/1143 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar dahili davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda davanın reddine karar verilmesi gereğine işaret edilerek bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda gereği görüşüldü:
4. Mahkemenin 01.04.2014 tarihli davanın kabulüne dair kararının Özel Dairece davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmasından sonra mahkemece yapılan yargılamanın 27.12.2016 tarihli celsesinde “Yargıtayın bozma ilamına karşı önceki kararda direnilmesine” şeklinde ara karar oluşturulmuş, buna karşılık 29.11.2018 tarihli gerekçeli kararda “…mahkememizce önceki kararda direnilmesi yönünde ara karar kurulmuştur. Her ne kadar bu yönde ara karar kurulmuş olsa da kararın sehven verildiği zira taşınmaza ilişkin kadastro tespitinin 01.03.1982 tarihinde kesinleştiği, davacının iddiasının kadastro öncesi hakka dayandığı anlaşılmıştır” gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine şeklinde hüküm kurulmuştur.
5. Burada "usul hukuku" ile ilgili ortaya çıkan sorun; bozma kararının taraflara tebliği ile duruşmada mahkemece “bozma ilamına karşı önceki kararda direnilmesine” ilişkin ara kararı oluşturulmasına karşın, bu hukukî sonucun tam aksine bir karar verilmesinin hukuken mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6. Bilindiği üzere bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka usulü kazanılmış hak denilir.
7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda (mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu) “usulü kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
8. Kazanılmış haklar hukuk devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
9. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnme kararı vermesi ile direnme kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
10. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK’nın 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K.).
11. Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulü kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6. B, İstanbul 2001, s 4738 vd).
12. Burada hemen belirtmek gerekir ki, usulü kazanılmış hakkın hukukî sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır.
13. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda, dahili davalılar vekilinin temyizi üzerine verilen Yargıtay bozma kararı üzerine yerel mahkemenin bu karara direnilmesine ilişkin ara karar tesis edilmesi ile davacı vekili yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Burada usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine engel olacak istisnai bir durum da bulunmadığına göre, artık Özel Daire bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi usulen mümkün değildir. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeni ile ilgili olup temyiz aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
14. Hâl böyle olunca, mahkemece bozmaya direnmekle gerçekleşen usulü kazanılmış hak nazara alınarak önceki hükümde direnilmesi gerekirken, Özel Daire bozma kararı doğrultusunda karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararının bozulması gerekir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.