Esas No: 2020/1259
Karar No: 2022/426
Karar Tarihi: 19.01.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/1259 Esas 2022/426 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/1259 E. , 2022/426 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08.02.2018 tarih ve 2016/591 E- 2018/65 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin kısmen kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 19.12.2019 tarih ve 2018/1040 E- 2019/1606 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından duruşmalı, davacı vekilince duruşmasız olarak istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 18.01.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette %30 oranında hissesinin bulunduğunu, yönetim kurulu başkanı ...’in %39, başkan yardımcısı ...’nın %30, ...’in kızı ...’nin %1 oranında hissedar olduklarını, 30.03.2016 tarihli olağan Genel Kurul Toplantısının 5 nolu kararı ile finansal tabloların tasdikine dair kararın oy hakkından yoksun olanların katılımıyla alındığını, sadece bir sayfalık bilanço ve gelir tablosunda tutarsızlık bulunduğunu, izahı mümkün olmayan rakamların göründüğünü, konsolide finansal tabloların genel kurul huzuruna getirilmediğini, bilirkişi incelemesinde 2013, 2014, 2015 finansal tablolarının karşılaştırılmasının gerektiğini, toplantıda alınan yönetim kurulunun ibrasına ilişkin 6 nolu kararın da finansal tabloların hesap verilebilir ve dürüstlük ilkesi çerçevesinde özenli ve gerçeğe uygun nitelikte olmaması sebebiyle karar yerinde olmadığı gibi oy hakkından yoksun kişilerin katılımıyla alındığını, aynı toplantının 7 nolu kararı ile geçmiş yıllar kârının dağıtılmamasına, 2015 yılı kârının 935.000.- TL’sinin dağıtılmasına, bakiyesinin olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına karar verildiğini, geçmiş yıllar kârının yüksek miktara ulaştığını, yedek akçe ayrılması için bir sebebin bulunmadığını, TTK’nın 423/2. maddesi koşullarının oluşmadığını, başka bir geliri bulunmayan müvekkilinin buna tahammül edemeyeceğini, kaldı ki ana sözleşmede bir kısım ayırmalardan sonra kârın dağıtılacağının öngörüldüğünü, hem geçmiş yıllar kârının hem de 2015 yılı kârının hepsinin dağıtılmamasının kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kuralına aykırılık taşıdığını, toplantının 8 nolu kararı ile yönetim kurulu üye seçimi yapıldığını, bu kararın da TTK’nın 436/1. maddesine aykırı olduğunu ve oy yasağının ihlali sebebiyle iptalinin gerektiğini, 9 nolu kararla TTK’nın 395. ve 396. maddeleri uyarınca yönetim kuruluna yetki verildiğini, yöneticilerin bu yolla TTK’nın 395. ve 396. maddelerindeki emredici yasağı yine kanunen geçersiz kendi oylarıyla aştıklarını, toplantının 10 nolu kararı ile yöneticiler ... ve ... yararına 50.000.- TL, ...yararına 25.000.- TL aylık ücret öngörüldüğünü, ... ve ...’nın şirkette fiilen çalışmadığını, müvekkilinin müktesep kâr payı alma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek 30.03.2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5, 6, 7, 8, 9, 10 nolu kararların kanuna, esas sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırılıkları sebebiyle iptaline karar talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, oy hakkından yoksunluk için oylanan hususun şahsi bir işe veya davaya ilişkin olması gerektiğini, 5 nolu karar ile alınan finansal tabloların tasdikine ilişkin kararın bu kapsamda olmadığını, bilgi alma hakkının ihlal edilmediğini, müvekkili şirketin zaten bağımsız bir denetim firması tarafında denetlendiğini, bilançoda tüm hususların gösterildiğini, gerçek durumu yansıttığını, ibraya ilişkin 6 nolu kararın her bir yönetim kurulu üyesi için ayrı ayrı yapılan oylama ile alındığını, TTK yalnızca yönetim kurulu üyesinin kendine ait paylardan doğan oy hakkını kullanmasını yasakladığını, kâr dağıtımına ilişkin 7 nolu karar yönünden davacının yönetim kurulu başkanı olduğu 19.09.2014 tarihine kadar kârın dağıtılmamasına dair oybirliği ile kararlar alınmasına rağmen davacının bunların iptalini istemediğini, o kararlar varlığını ve geçerliliğini devam ettirdiğini, geçmiş yıl kârlarının yatırıma harcandığını, 935.000.- TL üzerindeki kısmın dağıtılmamasına dair kararın ekonomide ülke ve dünya genelinde yaşanan olumsuzluk ve hızlı değişkenlikler sebebiyle şirketin mali yapısını güçlü tutmak ve devamlı gelişimi için olduğunun genel kurulda etraflıca açıklandığını, yönetim kurulunun seçilmesinin pay sahibi bakımından kişisel nitelikte bir iş olmadığını, TTK’nın 395. ve 396. maddelerine istinaden yönetim kuruluna yetki ve izin verilmesine ilişkin 9 nolu kararın iptalini gerektirecek bir durumun bulunmadığını, oylama ve karar yeter sayılarına uygunluk taşıdığını, yönetim kurulu için ücretlerin yüksek belirlenmediğini, örtülü kazanç kabul edilemeyeceğini, emsal ücretlerin değerlendirilmesi gerektiğini, bu karar da şahsi iş kapsamında olmadığından ücret belirlenmesinde oy hakkından yoksunluğun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu Genel Kurul Toplantısında kâr miktarı ile ilgili analitik değerlendirmeye elverişli risk analizi verilerine rastlanmadığı, davalı şirketin finansal yapısının mevcut kârlılık ve geçmiş yıllardaki durumu göz önüne alındığında 2015 yılı kârının tamamının dağıtılması gerektiği, zira şirketin kâr dağıtımına elverişli yapıya sahip durumda göründüğü, belirlenen kâr miktarından daha yüksek oran belirlenmemesinin gerekçesi olarak ileri sürülen hususların ise “genel ekonomik riskler” olarak belirtilmesinin mümkün olmadığı, bu itibarla 7. maddenin iptali cihetine gidildiği, yönetim kurulu üyelerinin aylık ücretlerinin şirketin defter ve kayıtlarıyla mali yapısı incelenerek belirlenmesi gerekeceği, şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, geçmiş uygulamaları ve mali durumuna göre ücretlerin bilirkişi tarafından fahiş olarak belirtildiğinden, belirtilen içtihat doğrultusunda 10 nolu genel kurulu kararının iptali cihetine gidildiği, diğer maddeler yönünden iptal koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle 03.03.2016 tarihli genel kurulun 7. ve 10. maddeleri ile ilgili genel kurul maddelerinin iptaline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
Taraf vekilleri, istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, yönetim kurulunun ibrası ile bilançonun tasdiki hususlarının ayrı ayrı oylamaya sunulduğu, tasdik kararının ibraya yol açmayacağı, bilanço ve gelir tablosunun davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında ki bilgileri doğru biçimde yansıttığı, aksinin ispatlanamadığı, 5 nolu kararın iptal isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, yönetim kurulu üyelerinin hem kendilerinin ibrasında hem de diğer üyelerin ibrasında oy kullanamayacağı, ibranın yeterli nisapla alınmadığı, tüm üyelerin ibrasına ilişkin 6 nolu kararın iptalinin gerektiği, 935.000.- TL kâr dağıtımına karar veren şirketin daha fazla kâr dağıtabilecek durumunun mali incelemeden anlaşıldığı, 935.000.- TL’den fazla kâr dağıtılmamasına ilişkin kısmın iptaline karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği, yönetim kurulunun seçimi genel kurulun takdirinde olup kararın nisaba uygun alındığı, seçim kararında bir oydan yoksunluk haline yer verilmediğinden iptal isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, yönetim kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396. maddeleri uyarınca izin verilmesi kişisel işe ait bulunduğundan yönetim kurulunun kanunda yazılı yakınları ve kendilerine ilişkin oylamada oy kullanamayacak iseler de diğer üyelere izin verilmesine ilişkin kararda oy kullanabilecekleri, öte yandan yönetim kurulu üyesi Halil’in şirkette paydaş olmadığı anlaşılmakla oy kullanmasının söz konusu olmadığı, buna göre paydaş bulunan ...’e izin verilmesinde kendisi ve kızı ...’nin oy hakkından yoksun tutulduğu, davacının red oyu kadar kabul oyu bulunduğundan oylar da eşitlik olduğundan ... yönünden alınan kararın iptalinin gerektiği, ancak kardeşler bakımından oy yasağına yer verilmediğinden ...’in oyu yeterli olduğu, ...'ya verilen izin ve Halil bakımından iptal isteminin reddinin gerektiği, yönetim kurulu üyelerine aylık net 50.000’er TL ücret ödenmesine karar verildiği, dağıtılmasına karar verilen kâr payının ise 935.000.- TL olduğu, paydaş bulunan yönetim kurulu üyelerine bu miktar ödeme yapılmasının örtülü kâr dağıtımı anlamına geldiği, ayrıca daha evvelki genel kurulda her birine 75.000.- TL aylık huzur hakkı ödenmesine ilişkin karar iptal edilmişken, dağıtılmasına karar verilen kâr payından daha yüksek bir meblağın iki paydaşa ödenmesinin davacı ortağı zararlandırıcı nitelik taşıdığı ancak paydaş olmayan yönetici bakımından örtülü kâr dağıtımı sözkonusu olmayacağından paydaşlar için verilen iptal kararı yerinde ise de Halil’e takdir edilen 25.000.- TL aylık ücret bakımından da iptal kararı verilmesinin yerinde görülmediği gerekçesiyle davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulüne, hükmün HMK’nın 353(1) b-2 bendi gereği kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, 6 nolu kararın tümüyle, 7 nolu kararın kar dağıtılmamasına ilişkin kısmının (935.000.- TL’nin üzerinde kâr dağıtımı yapılmamasına ilişkin kısımların), 9 nolu kararın yönetim kurulu üyesi ...’e TTK’nın 395. 396. madde uyarınca izin verilmesine ilişkin kısmının, 10 nolu kararın üyeler ... ve ...’ya aylık net 50.000.- TL huzur hakkı ödenmesine ilişkin kısımlarının iptaline, 5 ve 8 nolu kararların ve kısmi iptal kararı verilen kararlar dışında ki fazla istemlerin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına ve dava konusu genel kurulda alınan 6 ve 9 nolu kararların yeterli karar nisabı bulunmadığından yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesi yerine iptaline karar verilmesinin sonuca etkili olmamasına göre, usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınıp yek diğerine verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 19/01/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.