Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/9210 Esas 2013/3238 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/9210
Karar No: 2013/3238

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/9210 Esas 2013/3238 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2012/9210 E.  ,  2013/3238 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 12/04/2012
    NUMARASI : 2010/140-2012/216

    Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı tarafından  yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.03.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı C.Ç.ve vekili Avukat N. Ö. ile diğer temyiz eden vekili Avukat M. A. G. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı, oğlu olan davalının kendisine ve eşine bakacağını söylemesi üzerine maliki olduğu çekişme konusu 5170 parsel sayılı taşınmazı ölünceye kadar bakma kaydıyla devrini sağlamak üzere tapuya gittiği halde kandırılarak ve hileye düşürülerek satış suretiyle intikalini sağladığını ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı ise, dava konusu taşınmazın temlik tarihi ile dava tarihi arasında zaman aşımı ve hak düşürücü sürenin geçtiğini savunmuş, mahkemece, hata ve hile iddialarının hiçbir zaman aşımı süresine tabi olmaksızın ileri sürülebileceği gerekçesiyle işin esası yönünden irdeleme ve değerlendirme yapılarak davanın kabulü cihetine gidilmiştir.
    Gerçekten de, çekişme konusu taşınmazın davacı adına kayıtlı iken 24.06.1988 tarihli akitle satış suretiyle davalıya temlik edildiği, eldeki davanın ise devirden 22 yıl sonra 17.03.2010 tarihinde açıldığı görülmektedir.
    Hemen belirtilmelidir ki, hata ve hile iddiasına dayanılarak açılan davalar Borçlar Kanununun 31. ( 6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 39.) maddesi hükmü uyarınca, hata ve hileye maruz kalan kimsenin hata ve hileye ıttıla tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde davasını açması öngörülmüş olup, anılan sürenin hak düşürücü süre olduğu tartışmasızdır.
    Bilindiği üzere; hak düşürücü süre kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece, davanın her aşamasında tarafların ileri sürmesine gerek kalmadan resen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
    O halde, mahkemece, öncelikle yukarıda açıklandığı şekilde hak düşürücü süre üzerinde durulması, dava tarihine göre hak düşürücü sürenin geçmediğinin anlaşılması halinde işin esasının incelenerek neticeye gidilmesi gerekirken doğrudan işin esası hakkında hüküm tesisi doğru değildir.
    Kabule göre de, dava kabul edilmiş, ancak davacı adli müzaheretten yaralandığına göre harcın yargılama sırasında ikmal edilip edilmediğine bakılmaksızın nispi olarak vekalet ücreti takdir ve tayini gerekirken davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri de isabetsizdir.
    O halde, tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 990.00."ar-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 05.03.2013  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

     

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.